Konu ve Ana Fikir Nedir?
Tarih: 19 Aralık 2015 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 62 Yorum var.
Bir metnin konusu ile ana fikri her ne kadar ilk bakışta farklı değilmiş gibi görünse de, aslında farklı kavramları ifade etmektedir. Genellikle metinlerin ana fikri veya konusu sorulduğunda, metinde neye dikkat edeceğimizi karıştırır ve bazen yanlış seçenekleri işaretleyebiliriz. Öncelikle konu ve ana fikir kavramlarını tanımlayarak işe başlayalım:
Konu, “Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu, süje; Üzerinde konuşulan şey, bahis” olarak tanımlanmaktadır. Metinlerde ise konu, yazıda en çok üzerinde durulan olay, durum veya kavramlara denilmektedir. Metni okuduktan sonra, “Bu metinde ne anlatılıyor, yazar neyden söz ediyor?” sorusunu sorduğumuzda, cevap metnin konusunu vermektedir.
Ana fikir ise, “Bir yazının temeli olan asıl düşünce, ana düşünce” olarak tanımlanmaktadır. Ana fikir ile ana düşünce aynı şeyi ifade etmektedir. Metinlerde ise ana fikir, yazarın bu yazıyı yazma amacı ve okuyucuya vermek istediği mesajı ifade etmektedir. Yazıyı okuduktan sonra, “Yazar bu metni ne amaçla yazmıştır, okuyucuya hangi mesajı vermeye çalışmaktadır?” sorularına verilen cevap, bize metnin ana fikrini (ana düşüncesini) vermektedir.
Kompozisyon Yazma Kuralları Nelerdir?
Tarih: 18 Aralık 2015 | Bölüm: Kompozisyon | Yorumlar: 28 Yorum var.
Güzel ve etkili bir kompozisyon yazmak istiyorsunuz ve bunu kurallarına uygun, görüntüsü ve içeriği itibariyle en kusursuz şekilde ortaya koyma çabası içindesiniz. Bir kompozisyonda uyulması gereken altın kuralları öğrenmek ve gerek sınavlardaki kompozisyon sorularından yüksek puan almanın, gerekse de kendinizi yazılı olarak güzel bir şekilde ifade etmenin yollarını arıyorsanız, doğru yere geldiniz.
Bir kompozisyon, genel olarak iki yönüyle değerlendirilir: Bunlardan biri “biçim” (görünüş özellikleri), diğeri ise “içerik” (anlam boyutu) olarak söylenebilir. Bunun için iyi bir kompozisyonun taşıması gereken altın özellikleri, iki başlık altında sizlere sunmak istiyorum:
Biçim / Görünüş Özellikleri
1) Kompozisyon, kesinlikle düz, beyaz ve çizgisiz bir A4 kağıda yazılmalıdır. Eğer düz yazma konusunda sorun yaşıyorsanız altına çizgili kağıt koyabilirsiniz; fakat bunun iz bırakmadığından emin olmalısınız.
2) Kullanacağınız kağıdın sol yanından 4 cm, sağ yanından 1,5 cm; üst tarafından 4 cm ve alt kısmından 3 cm kenar boşluğu bırakmalısınız. Bu boşlukları bırakmanızın mantıklı bir gerekçesi vardır. Kompozisyon kağıdınızın dosyalanması veya herhangi bir kenarına not alınması gerektiğinde kenarlarında yeterli boşluk olmalıdır.
Öykünmek Nedir?
Tarih: 16 Aralık 2015 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 3 Yorum var.
Bazı kelimeler, Türkçenin söz varlığında çok eski zamanlarda bulunmasına ve Türk’ün dil becerisiyle ortaya çıkmasına –yani tamamen millî olmasına– rağmen zamanla unutulup, genellikle yabancı başka kelimelerin gölgesinde kalarak unutulagelmiştir. Örneğin Dede Korkut‘un hikâyelerinde bile geçen binlerce yıllık öz Türkçe “utacı” kelimesi zaman içerisinde unutulmuş ve yerine Arapçadan “hekim“, İngilizceden “doktor” kelimeleri kullanılır olmuştur.
“Öykünmek” sözcüğünün kaderi de buna benziyor. Binlerce yıl öncesinde sık kullanılan öz Türkçe bir kelime, zamanla “taklit etmek”, “imitasyon”, “emülasyon”… gibi yabancı kökenli kelimelerin gölgesinde yok olmaya mahkum ediliyor. Yalnız bu kelime, son zamanlarda üzerindeki tozları atarak yeniden sıkça kullanılmaya başladı. Özellikle sınavlarda sorulmaya başlandıktan sonra, günümüz Türkçesinde tekrar yerini almaya başladı.
“Birinin yaptığı gibi yapmak, birine veya bir şeye benzemeye çalışmak, taklit etmek” şeklinde tanımlıyor öykünmeyi TDK. Aslında bu kelimenin tam karşılığı “taklit etmek” değildir; çünkü bu kelimeyle aralarında bir nüans vardır. Taklit her zaman olumsuz olmayabilir; fakat öykünmek genellikle olumsuz taklit etme anlamını ifade etmektedir. Bunun için bu kelimenin kullanıldığı cümlelerde bir eleştiri, sızlanma gibi olumsuzluklar dikkat çeker.
Roma Rakamları Nasıl Yazılır?
Tarih: 10 Aralık 2015 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: 9 Yorum var.
Roma rakamlarının nasıl yazıldığı ve nerelerde kullanıldığı hakkında bilgi edinmek için önce tarihçesine bakmaya çalışalım. İnsanlar, toplumsal yaşamın bir gereği olarak büyük sayılara ihtiyaç duymuştur. İnsan ve hayvan sayıları, tahıl ölçüleri, alışverişlerde kullanılan malların miktarları gibi ilkel de olsa bazı büyük sayılarla uğraşan insanlar, bu bilgileri saklamaya çalıştıklarında bugünkü sayıların temelleri atılmıştır.
Romalılar, tıpkı Mısırlılar gibi önce her değer için bir işaret kullanmayı seçmiştir. Örneğin beş adet koyun söz konusu ise bunu “IIIII” şeklinde göstermeye çalışmıştır. Fakat gel zaman git zaman, yüzleri hatta binleri ifade etme ihtiyacı ortaya çıktığında bir zekâ ürünü olan aritmetik işlemler devreye girmiştir. Özel işaretler ve bu işaretlerin sağda – solda yazılmalarına göre farklı hesaplamalar gerektiren Roma rakamları böylece ortaya çıkmıştır.
Roma rakamlarının, parmaklardan esinlenerek ortaya çıktığı düşünülmektedir. “I” (bir), “II” (iki), “III” (üç), “IV” (dört) ve “V” gibi resim yazısı özelliği gösteren bu rakamlar, daha sonra farklılaştırılarak düzenlenmiştir. Hatta “X” (on) sayısının iki elin yanyana tutulması şeklinde ortaya çıktığı da düşünülmektedir. Roma rakamları, belli başlı yedi işareti kullanılarak yazılır: