Türkçe Evrensel Dil Olmalıdır!
Tarih: 27 Ağustos 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 7 Yorum var.
Evrensel dil, farklı ulusların iletişim kurabilmek için kullandıkları ortak dile denilmektedir. Tüm dünya topluluklarının konuşma ve yazışma dili, dünyanın siyasi ve ekonomik yönden güçlü olan devletinin büyük oranda etkisiyle oluşmaktadır. Bu yönüyle evrensel dil niteliğine sahip olan bir dilin, siyasi güç nispetinde bir güce sahip olması gerekir. Yani dünya üzerinde siyasi ve ekonomik yönden ahkâm kesebilen devletlerin bu gücü, dillerinin önemini de arttırmaktadır.
Tüm insanların anlaşabilmesini sağlamak için esperanto adında bir “yapay dil” üretilmek istenilmiş –ki bu denemeyi ilk yapan kişi, “Balibilen”i oluşturan Mehmet Muhiddin adlı Türk’tür– fakat bu çok başarılı olmamıştır. Çünkü dil, canlı bir varlık olarak doğal bir süreçte oluşmalıdır. Daha doğrusu, ihtiyaç üzerine doğan bir aracın kullanılması daha yaygın ve güçlü olacaktır. Dünyadaki uluslar arasında iletişim arttıkça, insanlar ortak bir dille anlaşma gereği duymuşlardır. Çevirmen kullanmak bir yere kadar olduğundan, bir süre sonra insanlar yabancı dilleri öğrenmeye çalışmışlardır. “Yabancı dil” kavramı, dünyanın hâkimiyet yularını elinde bulunduran ABD ve İngiltere gibi devletler nedeniyle birçok ülkede “İngilizce” olarak zihinlere kazınmıştır. Bir konuşmada yabancı dil kavramı geçtiğinde, insanlar doğrudan İngilizce üzerinden yorum yapma gereği duymaktadırlar.
Kurallara Uygun Yazmanın Önemi
Tarih: 27 Ağustos 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 2 Yorum var.
Medya okuryazarı olan bir kişi, günlük yaşamında türlü iletişim ortamlarını kullanarak kendini ifade etme ihtiyacı duyar. Bazen ağ sayfalarını (web sitelerini) kullanarak yorum yapar ki bu yorumlar bazen ciddi bir içeriği ifade eden yazılara dönüşür. Anlık yazışma ortamlarını kullanarak kurduğumuz iletişimlerde pek çoğumuz her gün sayfalar dolusu metin yazdığımızın farkına bile varmayız. Yalnızca eşe dosta yazdığımız mektupların sayfa üzerinde ne kadar yer tuttuğunu görerek düzenleriz de, gündelik yazışmalardaki cümlelerimizden kaç kitap çıkacağını hesaplamayız.
Yazılı dili bu kadar sık kullandığımıza göre, bu dilin kurallarını bilmek ve uygulamanın ne kadar yararlı olduğunu bilmemizde yarar var diye düşünüyorum. Her şeyden önce yazım ve noktalama kurallarına uygun yazmak, o dilin kendisine saygı duymak demektir. Örneğin bir web site yaratma sistemini tanıtan şu sayfada (SMF), insanlar milli bir konuyu veya bilimsel gerçeklikleri tartışmadıkları hâlde İngilizceyi ne kadar özenli kullanıyorlar bir dikkat edin. Bu insanlar, birçoğunun anadili olan İngilizceye saygı duydukları için onu kurallarına uygun olarak kullanmaya çalışıyorlar.
Kurallara uygun olarak yazmanın ikinci yararı, kişinin kendisini ciddi ve saygın biri olarak tanıtmaya yaramasıdır. Herhangi bir kurum veya kuruluşa yazdığınız bir metinde veya sanal ortamdan ilk defa iletişim kurduğunuz bir kişiyle yazışırken kurallara uygun, düzenli bir dil kullanmanız karşınızdaki kişileri ciddi anlamda etkileyecektir. Bu, sizin eğitim ve kültür seviyenizin yüksek, sıradan insanlardan farklı bir kişi olduğunuz yönünde karşıdaki insanlarda bir önyargı uyandıracaktır. Aşağıda aynı anlamı karşılayan iki ifadenin, iki ayrı yazılışına dikkat edin:
Yüksek Lisans Yapmak
Tarih: 27 Ağustos 2011 | Bölüm: Eğitim | Yorumlar: Yorum yok.
Daha önce birçok kişi tarafından yüksek lisans yapmanın koşulları ile ilgili soruları yanıtlamak durumunda kaldığım için, herkesin yararlanması adına böyle bir yazı yazma gereği duydum. Bu yazıdan yararlanarak yüksek lisans yapmak için hangi şartlara sahip olmanız gerektiği, hangi alanlarda yüksek lisans yapabileceğiniz, yüksek lisans harçlarının ne kadar olduğu, yüksek lisansın kaç yıl sürdüğü, yurt dışında yüksek lisans yapmak için hangi şartları sağlamak gerektiği, yüksek lisans öğrencilerinin burs imkânları, yüksek lisans türleri ve yüksek lisansın kariyerinize katkıları gibi belli başlı konularda bilgi sahibi olabilirsiniz. Yazıyı daha işlevsel kılmak adına bilgiler “soru – yanıt” biçiminde sunulacaktır.
Yüksek lisans ne demektir?
Türkiye üniversitelerinde, iki yıllık bir üniversite eğitimi “ön lisans“, dört yıllık bir üniversite eğitimi “lisans” olarak kabul edilmektedir. Dört yıllık lisans eğitiminizin üstüne, kendi alanınızda ayrıca uzmanlaşmak için ekleyeceğiniz ve daha çok “master” olarak bilinen eğitim sürecine de “yüksek lisans” denir. Yüksek lisans eğitimi, ilgili olduğunuz “enstitü” tarafından yapılır. Örneğin “tarih” veya “edebiyat” alanında yüksek lisans yapmak isteyen biri Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne bağlı olarak öğrenim görecektir.
Yüksek lisans kaç türlüdür?
Yüksek lisans “tezli” ve “tezsiz” olmak üzere iki türlüdür. Lisans eğitimi boyunca “pedagojik formasyon” denilen “eğitim derslerini” alan kişiler, “tezli yüksek lisans” yapmaktadırlar. Tarih, coğrafya, ilahiyat gibi bölümlerden mezun olan ve lisans eğitimi boyunca “eğitim dersleri” almayan kişiler ise önce “pedagojik formasyon” da denilen “tezsiz yüksek lisans” yaparlar. İsterlerse daha sonra “tezli yüksek lisans” yapabilirler.
“F Klavye” ile Uçan Parmaklar
Tarih: 27 Ağustos 2011 | Bölüm: Genel | Yorumlar: 17 Yorum var.
Yetişen yeni kuşağın varlığından bile habersiz olduğu “F klavye“, ne yazık ki son yıllarda “batılılaşma” adına Q klavyeye gösterilen ilgi ile neredeyse kullanılmaz hâle geldi. Türk dilinin özellikleri göz önüne alınarak hazırlanan F klavye, insanların yavaş yazmaları için geliştirilmiş Q klavyenin esiri oldu. Bu durum Türkler‘in on parmak klavye kullanımına çok büyük olumsuz etkide bulunduğu bilim adamları tarafından kanıtlandığı hâlde, Türkiye’de Q klavye kullanma oranının %90′lara ulaşması ise içinde olduğumuz büyük yanlışın göstergesidir.
Konuyu daha kapsamlı açıklayabilmek için, öncelikle Q klavyenin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığına değinmek istiyorum. Q klavye adlı tuş diziminin ortaya çıkışı ile ilgili rivayet edilen olay ve yıllardır benimsenen bilgi şöyledir: Christopher Latham Sholes’in 1867 yılında daktilo adı verilen yazı makinesini icat ettiği dönemde yazı makinesine ait bir sorunla karşılaşılmıştı. Kapalı bir kutu içinde bulunan uzunca kollu harf baskılarının, kağıda çarpıp geri dönmesi sırasında takılması mekanik bir yol açıyordu. Buna çözüm olarak Sholes insanların harflere bu kadar seri biçimde basmalarını önlemek için, en çok kullanılan harfleri tuş diziminin uç köşelerine – farklı sıralarına dağıtmayı denedi. İşe yaramıştı ve insanlar artık eskisine göre daha “yavaş” yazıyorlardı. Bu durum, yazı makinelerindeki takılma sorununu çözmüştü. 1873 yılında mantığa aykırı biçimde geliştirilen bu harf dizilimi, kısa zaman içinde daktilonun patentli üretiminde kullanılmaya başlandı.