Sümerce ile Türk Dilinin Tarihi İlişkisi
Tarih: 30 Ağustos 2011 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: 7 Yorum var.
Sümerce, insanlık tarihinin bugün için bilinen en eski yazı dilidir. Milattan önce üç bin yıllarında güney Mezopotamya’da yüksek kültürleri ile yaşamış olan Sümerler, üçüncü bin yılın sonlarına doğru da tarihî ufuklarımızdan kaybolmuşlardır.
Sümerce ile başka diller arasında akrabalık ve kaynak birliği üzerine pek çok çalışma yapılmış olmasına rağmen, şimdiye kadar bunların hiçbiri ispat edilebilmiş değildir. Önceleri Akatça ile bu dilin akrabalığı düşünülmüş, daha sonra Akatçanın Sami dillerine mensup olduğu anlaşılınca, bu fikir kendiliğinden unutulmuştur. Sümerce ile, (birbirinden tamamen farklı olan) Mısır, Çin, Etrüsk, Ural-Altay, Sami gibi dillerin akrabalığını savunan görüşler de inandırıcı tanıklar ortaya koyamamıştır.
XIX. yüzyılda, Sümerceyi Ural-Altay dil ailesi ile ilgili gören J. Oppert, bu dil ile Macar, Moğol, Mançu ve Türk dilleri arasında karşılaştırmalar yapmıştır. Ancak bu dille en çok ilgilenen F. Hommel olmuştur. Hommel yaptığı araştırmalar sonucunda ilk önce Sümerceyi Altay dillerinden biri saymış, 1884’te ise daha ileri giderek Sümerlerle Akatları ortak bir Altay kavmi olarak kabul etmiştir.1 Sümerce ile Ural-Altay (özellikle de Türk) dilleri arasında lengüistik ve morfolojik benzerliklere değinen Hommel, Kaşgarlı Mahmut’un “Divanu Lügati’t-Türk”ünden de kelimelerle karşılaştırmalar yapmıştır.2 Davasına en uygun örneklerden birkaçı şunlardır:
Sümerce ai = Türk dili ay
dingir = tengri
ab = eb/ev
İnternet ve Kısa Mesaj Dili
Tarih: 30 Ağustos 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Günümüzde Türkçenin sinema, tiyatro, müzik gibi dil temelli eğlence sektöründe baskın olduğunu söyleyebiliriz. Televizyonda olduğu gibi bunlarda da Türkçenin kendi içindeki çok çeşitli varyantlarına rastlamak mümkündür. Ayrıca Türkçe bu alanda da başka dillerle, özellikle İngilizceyle rekabet etmektedir. Eğlence sektöründe İngilizceyle rekabetin daha çok sinema ve müzik sektöründe olduğunu söyleyebiliriz. Tiyatroda yabancı dilli oyunların yaygın ilgi görmesi alışılmış bir durum değildir. Ancak özellikle büyük şehirlerde yabancı filmler dublajsız gösterilebilmektedir. Bu filmlerin önemli bir kısmı İngilizcedir. Bu nedenle burada Türkçenin de diğer dünya dilleri gibi İngilizce ile bir rekabeti olduğu görülmektedir. Aynı şekilde müzik sektöründe Türk şarkıcıların kendilerini uluslararası alanda ispat etmek amacıyla İngilizce şarkı söyledikleri veya Eurovision gibi uluslararası yarışmalarda Türkiye’nin İngilizce şarkıyla temsil edilmesi az rastlanan bir durum değildir. Yine piyasada İngilizce müziklere kolayca ulaşılabilmektedir.
Dilin işlevleri açısından üzerinde durulması gereken çok yeni bir araç da önemi her geçen gün artan internet veya sanal dünyadır. İnternet, bir dilin yeni ihtiyaçları karşılamadaki başarısını ölçen bir mihenk taşı, dile karşı alışılmamış bir meydan okuma olarak da algılanabilir. Gerçekten de son yıllarda internet dilin sınırlarını zorlayan ve genişleten en önemli araçtır. (Örnek olarak bkz: “Yha da Ne Demekmiş?“)
İnternetin getirdiği sınırsız özgürlükten Türkçe de geniş biçimde yararlanmaktadır. İnternette ulaşılması her geçen gün kolaylaşan milyonlarca Türkçe sayfa yer almakta ve bu sayfaların sayısı her geçen gün artmaktadır.
İnternette her türlü dil verisi bulunmaktadır: sözlükler, kurmaca metinler, fıkralar, karikatürler, öyküler, romanlar vb. Ayrıca daha önce pek alışılmış olmayan, yazılı, sözlü ve görüntülü dil verilerine de ulaşmak, bunları tekrar tekrar dinlemek, üzerinde oynamak gibi daha önce mümkün olmayan şeyler de mümkündür. Ayrıca internetle sadece standart dille yazılmış metinlere değil, dil içindeki her tür varyanta ulaşılmaktadır: Ağız metinleri, sosyal gruplara ait metinler, argo, gençlere özgü metinler vb.
Radyo ve Televizyon Dili
Tarih: 30 Ağustos 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
İstanbul ağzına dayanan yeni standart dil, eğitim kurumları, basın yayın gibi kanallarla yaygınlaştırılmaya çalışılır. Yazı dili eğitim kurumlan aracılığıyla yeni nesillere aktarılırken, bölgeler üstü geçerliliği olan, yazı diline oldukça yakın bir konuşma dilinin yaygınlaşmasında en önemli araç hiç şüphesiz televizyon, kısmen de radyo olmuştur. Yaygınlaştırılmaya çalışılan konuşma dilinin en büyük temsilcisi uzun yıllar özel diksiyon eğitimi almış spikerlerin görev yaptığı ve başka varyantlara izin verilmeyen TRT olmuştur. Televizyon, elektriğin ulaştığı her köye ulaşma şansı bulmuştur. 1990’lı yıllara kadar bu konuşma dili, yerel ağzın baskın olduğu bölgelerde okullarda öğretmenlere, resmi dairelerde bazı görevlilere, bölgenin yerlisi okumuşlara özgü, varsa televizyonda rastlanan bir varyant olarak görülmüş, yerel konuşmalar üzerinde günümüzdeki kadar etkili olmamıştır. Ağızların baskın olduğu bölgelerde hâlâ eğitimli kesimin de ağız konuşması bunu açıkça göstermektedir. 1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarının kurulmasını takiben, standart dille diğer varyatnlar arasında çok daha yoğun bir etkileşim ortaya çıkmıştır.
Standart konuşma dilinin en etkili aracı olan televizyonda, hayran olunan insanlar her gün evlerin başköşesinde “güzel“, “ince”, “kibar” İstanbul ağzıyla konuşmaktadır. Ayrıca iç göç nedeniyle asıl ağız bölgelerinin dışına çıkan insanların da okullardan ve televizyondan tanıdıkları İstanbul ağzına yaklaşan biçimleri tercih etme eğiliminde oldukları gözlenmektedir.
Özel televizyon kanallarının kurulmasıyla standart dilin en etkili aracı olan televizyonlar sayesinde, bu defa yerel konuşma biçimleri ve sosyal sınıflara özgü varyantlar, konuşuldukları bölgelerin dışına çıkmış ve daha geniş kesimlerce fark edilir olmuştur. Bunun sonucunda standart dilin ve ağızların kullanım alanında dikkat çekici bir kesişme olmuştur. Yerel konuşma biçimleri bir taraftan standart dilin etkisiyle standarda yaklaşmışlar, eğitimli genç nesiller tarafından daha az kullanılır olmuşlardır. Ancak yerel konuşma biçimleri de standart dilin kullandığı araçları kullanarak bölgelerinin dışına çıkmış ve daha önce standart dile özgü bir alan olan televizyonda kullanılır duruma gelmişlerdir. Bu nedenle günümüzde dilin farklı varyantları arasında her zamankinden çok daha karmaşık bir ilişki vardır. İstanbul ağzına dayalı konuşma dilinin en güçlü kanalı olan televizyonlarda; dizilerde, bazı kanallann eğlence programlarında, yerel kanallarda ağza veya başka varyantlara bolca yer verilmektedir.
Devlet Dili
Tarih: 30 Ağustos 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Bir devletin sınırları içerisinde idarede, hukukta, eğitimde, ticarette ve resmî dil gerektiren diğer durumlarda, gerek sözlü gerekse yazılı iletişimde kullanılan dil, devlet dilidir. Devlet dilinin ne olduğu genellikle anayasada belirtilir. Yasal olarak düzenlendiği için devlet kurumlan arasında olduğu gibi devlet kurumlarıyla devletin vatandaşları arasındaki ilişkilerde de devlet dilinin kullanılması zorunlu hale gelir. Devletin üst kademesinde konuşulan veya yazılan, ağır ve çoğu zaman yalnızca ilgili kimselerin bildiği, yazılı ve sözlü bir üslup için de devlet dili terimi kullanılabilir. 1. Meşrutiyet’e kadar Osmanlıdaki durum budur: Devlet idaresinde özel eğitim almış seçkinlerin üstesinden gelebildiği bir devlet dili vardır. Dil Türkçedir, ancak yazı dili olarak kullanılması ve anlaşılması özel eğitim gerektirir. Osmanlı yazı dili böyle bir dildi, Arapça ve Farsça öğelerle konuşma dilinden uzaklaşmıştı.
23 Aralık 1876 tarihinde ilan edilen 1. Meşrutiyet’in 18. maddesi devlette görev almak isteyenlerin, 68. maddesi de mebus olacakların Türkçe bilmelerini şart koşar. 57. maddede ise heyetler arası müzakere dilinin Türkçe olacağı belirtilir. Böylece Türkçe anayasal desteğe kavuşur. Daha sonra düzenlenen anayasalarda devlet dili hakkında hüküm yer almıştır. Osmanlı İmparatorluğu sona erdiğinde İstanbul ağzına dayanan esnek ve canlı ama halk dilinden hâlâ uzak bir üslup onun yerini almıştır.
1876’da ilan edilen Kanun-i Esasi’deki Türkçe ile ilgili maddeler şunlardır:
Madde 18: Tebaai Osmaniyenin hidematı Devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.
Maddde 57: Heyetlerin müzakeratı lisanı Türki üzere cereyan eder ve müzakere olunacak layıhaların suretleri tab ile yövmü müzakereden evvel azaya tevzi olunur.
Madde 68: Heyeti Mebusan için azalığa intihabı caiz olmıyanlar şunlardır: Evvelâ tebai Devleti Aliyeden olmıyan saniyen nizamı mahsusu mucibince muvakkaten hizmeti ecnebiye imtiyazını haiz olan salisen Türkçe bilmiyen rabian otuz yaşını ikmal etmiyen hamisen hini intihabta bir kimsenin hizmetkârlığında bulunan sadisen iflâs ile mahkûm olup ta iadei itibar etmemiş olan sabian sui ahval ile müştehir olan saminen mahcuriyetine hüküm lâhik olup ta fekki hacir edilmeyen tâsian hukuku medeniyeden sakıt olmuş olan aşiren tabiiyeti ecnebiye iddiasında bulunan kimselerdir. Bunlar mebus olamaz. Dört seneden sonra icra olunacak intihaplarda mebus olmak için Türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmak dahi şart olacaktır.