Metafor Nedir?
Tarih: 21 Eylül 2017 | Bölüm: Genel | Yorumlar: Yorum yok.
Edebiyatta metafor kavramı nedir, özellikleri nelerdir sorularının örneklerle açıklamasını bu yazımızda bulabilirsiniz. Bu kavram, bir söz sanatı olan mecaz ile karşılanmaya çalışılıyorsa da tek başına mecaz karşılığı bizce eksik kalmaktadır. Çünkü metafor, mecaz anlam üzerine kurulmuş bir benzetme ilgisine dayanmaktadır. Okuduğunuz roman veya şiirlerde, şairin bir kişiyi veya kavramı anlatmak için çeşitli benzetme ilgileri kurduğunu görmüşsünüzdür. Aslında metafor, bu ilginin mecaz üzerine kurulmuş hâlidir.
Türkçede “eğretileme” şeklinde de kullanılan metafor, bir konuyu açıklamaya çalışırken veya karşımızdakinde bir dugu uyandırmak amacıyla yazarın asıl anlatılmak istenen şeyi bir benzetme yoluyla gizlemesidir. Bunu yazar veya şair bir söz sanatı olarak kullanıyor olabilir veya açıklanmak istenen şeyi anlatırken bir soyutlama yapmayı tercih edebilir. Sonuçta yazarın kaleminden çıkan nesne, kişi veya kavramlar; okuyucu veya dinleyicinin zihninde çağrışım uyandıracak bir araca dönüşür. İşte mecazlı bu benzetme ilgisi, metafordur.
Daha çok eğitimde ve şiirlerde kullanılan metaforu daha iyi anlatabilmek için bir örnek üzerinden devam ediyoruz: Tasavvuf edebiyatında “ney” çalgısının hazin bir hikayesi vardır. Neyin yapılışını tarif eden sufîler, bir kamışın içinin ateşle yakılarak oyulduğunu ve bu işlem sırasında kamışın yüreğine bir kor düştüğünü söylerler. Bu yürek yangınını inleyerek dillendirdiği için neyin sesi bu kadar güzeldir. Aslında burada bir benzetme ilgisi vardır ve olayı anlatmak için böyle mecazlı bir benzetme ilgisi kurulmuştur. Yani kamışın yüreğinin yanması ve sesinin bundan güzel çıkması bir metafordur.
Egemenlik ile Bağımsızlık Arasındaki Fark
Tarih: 12 Kasım 2015 | Bölüm: Genel | Yorumlar: 13 Yorum var.
Her ne kadar ilk bakışta aynı gibi görünse de, egemenlik ve bağımsızlık kavramları arasında bir fark bulunmaktadır. Milli egemenlik denildiği zaman, bir devletin sahip olduğu topraklarda mutlak ve güçlü bir şekilde yönetim sağlayabilmesi kastedilmektedir. Milli bağımsızlık ise, bir devletin veya milletin, başka hiçbir gücün kontrolü altında kalmaksızın yaşaması ve geleceğine karar vermesidir. Yani biri devletin yönetimini, diğeri başka ülkelerin kontrolünde olmamayı gösterdiği için aslında çok farklı iki kavramı ifade etmektedir.
Tarih sorularında özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde yapılan kongreler ve alınan kararların kapsamı ve içeriği ile ilgili sorularda milli egemenlik ve milli bağımsızlık kavramlarıyla sıklıkla karşılaşırız. Eğer bir madde, devletin uzak yakın demeden sahip olduğu tüm topraklarda otoritesini doğru bir şekilde koyabilmesini, yönetim gücünü her yerde hissettirebilmesini, devlet olma sorumluluğunu doğru bir şekilde uygulamasını kastediyorsa burada “millî egemenlik” söz konusudur. Çünkü “milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet” şeklinde tanımlanan egemenlik yönetimi kastetmektedir.
Parnasizm / Şiirde Gerçekçilik
Tarih: 17 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar, Genel | Yorumlar: Yorum yok.
Parnasizm edebiyat akımı, Lous Xavier de Richard ile Catulle Mendes’in “çağdaş parnasçılık” anlamına gelen “Le Parnasse Contempoain” adlı eserinden almıştır. Klasizm, romantizm ve realizmin üçüne de tepkidir. Sanat sanat içindiri benimsemiştir. Sanatsal biçim ve içerik ön plandadır. Ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin betimlemeler vardır. Biçimciliği amaçlayan şiir vardır. Theophile Gautier, Theodore de Banville, Leconte de Lisle gibi temsilcileri bulunmaktadır.
Fransa’da şiir türünde ortaya çıkmış bir akımdır. Şiirdeki gerçekçilik diyebileceğimiz parnasizm, bir anlamda realizmle natüralizmin şiirdeki sentezinden oluşmuştur. 1886’da “Parnas” adlı derginin yayınlanmasıyla ortaya çıkmıştır (Parnas: Mitolojide ilham perilerinin yaşadığına inanılan efsanevi dağın adı).
Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön plandadır. Bu akımın etkisindeki edebi eserlerde ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin betimlemeler kullanılır. Parnas şiir için “biçimciliği amaçlayan” şiir de denebilir. Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki doğalcılığa kaynak olmuştur. Zengin bir dil, zengin bir biçim, zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir. Theophile Gautier’in şiirlerini, Theodore de Banville, Leconte de Lisle izlemiştir. Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de Lisle ile özdeşleştirilir.
Eski Anadolu Türkçesinin Söz Varlığı
Tarih: 5 Mayıs 2014 | Bölüm: Genel | Yorumlar: Yorum yok.
Karahanlı döneminden sonra Osmanlı dönemine geçiş aşaması olarak kabul edilen 13 ile 15. yüzyıllar arasındaki dönemi ifade eden Eski Anadolu Türkçesi, Batı Türkçesinin oluşmaya başladığı ilk dönemleri kapsamaktadır. Karahanlı döneminde, Eski Türkçeden gelen veya türetilen sözcükler sıklıkla kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise Türkçe sözcüklerin yerine, Arapça ve Farsça olanlar tercih edilecektir. Eski Anadolu Türkçesi dönemi, hem Eski Türkçe sözcüklerin korunduğu, türetilen yeni sözcüklerle söz varlığının genişletildiği hem de Arapça – Farsça sözcüklerin bilindiği hâlde pek sık kullanılmadığı bir dönem olma özelliğiyle önem taşımaktadır.
Yunus Emre’de % 13, Aşıkpaşa’nın eserlerinde ise % 20 olan yabancı sözcük oranı, Osmanlı döneminde % 60’ları geçecek olan söz varlığının, bu dönemde yabancılaşmaya karşı kendini koruduğunu göstermektedir. Özellikle bu dönemin başlangıç evresinde ve dinsel konuların ele alındığı metinler dışındaki yapıtlarda yabancı kökenli ögeler oldukça azdır. Farsça “kör” veya Arapça “asker” sözcükleri dile yerleşmeye başladığında, Eski Anadolu Türkçesinde “gözsiz” (kör) ve “çeriġ” (asker) sözcükleri kullanılıyordu. Bunun için her ne kadar Farsçadan “hükm, cehd”, Arapçadan “amel, zeval” gibi yabancı kökenli sözcüklerden alıntı yapılmışsa da genellikle Türkçe kökenli sözcük türetmeleri kullanıldığından, oldukça öz ve yabancılaşmamış bir dilin kullanıldığını söyleyebiliriz.