Ahmet Hamdi Tanpınar
Tarih: 20 Haziran 2014 | Bölüm: A | Yorumlar: Yorum yok.
Cumhuriyet döneminde tanınmış, fikir ve sanat adamlarından biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar, aynı zamanda önemli bir şair, bir edebiyat tarihçisi ve ilim adamı olarak büyük bir araştırmacıdır. Tanpınar’ın özelliği, eserlerini okuyanlara derinden hitap edebilen bir fikir ve sanat adamı olmasıdır. O, “her meseleyi tarihî bir perspektif içinde düşünmüştür”. O, daima bütüncü bir bakış açısına sahipti. O, şiirlerinde “insan kaderinin derin meselelerini, kainat ile insan varlığı arasındaki münasebeti aşk, ölüm ve sanat konularını” işlemiştir.
Tanpınar, Yahya Kemal’in talebesi olarak, Anadolucu bir milliyetçi, bir kültür milliyetçisidir. Çünkü O, millî varlığı her cephesiyle yaşamaya çalışan ve dünyaya açık olan bir milliyetçidir. Türk tarihini iyi bilir. O’nun “Beş Şehir” adlı araştırma denemesinde Yahya Kemal’in metodunu kullanarak, milletin ruhunu, Anadolu’nun beş tarihi şehrinde, meydana getirdiği eserlerde tespite çalıştığı görülür.
Tanpınar, insana bakarken, insan tariflerinden en çok “Düşünen Saz” tarifini beğenir. Bu tarif, insanın en kudretli ve en zayıf tarafını, kader karşısındaki aczini birleştirir. O diyor ki; “Ruhumuzla, idrakimizle ne kadar büyüğüz ve gene bu yüzden, kaderi yenemediğimiz için ne kadar biçâreyiz.” Tanpınar’a göre, Kant’ın aksine, insan düşüncesi, zaman ve mekanın yaratıcısıdır. Bütün kainat idrakimizde yaşar. O, her şeyi içine attığımız halde zamanın karşısında ne kadar küçük olduğumuza hayret eder ve “kainatın yanında neyiz?” diye sormaktan kendini alamaz.
Sosyalizm / Komünizm Nedir?
Tarih: 20 Haziran 2014 | Bölüm: Karışık | Yorumlar: Yorum yok.
Sosyalizmin pek çok çeşidi ve rengi olmakla beraber, burada daha çok marksist ve ihlilâlci sosyalizm kastedilmektedir. Sosyalizm, aslında, toplumculuk anlamında, kapitalizmin ezici ve sömürgeci tutumuna karşı bireyin ve toplumların kurtarılmasını, insanların hemcinsleri tarafından sömürülmesinin önlenmesini hedef alan bir harekettir. Toplumların ve devletlerin siyasî ve iktisadî bağımsızlığını da hedefleyen sosyalizmler, genellikle, bu gayeye ihtilâl (devrim) yoluyla ulaşmak isterler.
Meşrutiyet Dönemi sosyalist düşüncelerde gördüğümüz gibi İştirakçi Hüseyin Hilmi dine, toplumun inançlarına yumuşak yaklaşmış ve ondan istifade etmek istemişse de, bu diğer sosyalistlerce hoş karşılanmamıştır. Çünkü marksist sosyalizm, aslında materyalist ve ateisttir; dolayısıyla dini de zararlı ve bilim dışı görür. İktisadî yönden, üretilenlerin adaletli olarak dağılımını, üretim araçlarının toplumun ve devletin eline verilmesini, ekonomik hayatın değiştirilmesini hedef alır. Sosyalizmin genel olarak insanî yönden, insanın sömürülmesini ortadan kaldırma fikrine dayanır. Bu bakımından II. Meşrutiyet’in ilk senelerinde önce anlayışla ve hoşgörüyle karşılanmış İştirak mecmuasında melâmilerden Abdülaziz Mecdî (Tolun) bile şiir yazmakta bir beis görmemiştir.
1921’den sonra Türkiye’de, sosyalist hareketler Sovyetler Birliği’nin ideolojik yönlendirmesi istikametinde faaliyet göstermiştir. Şefik Hüsnü (Değmer), Hikmet Kıvılcımlı, M. Ali Aybar, Vedat Nedim Tör, Haydar Rıfat (Yorulmaz), Kerim Sadi (A. Cerrahoğlu), gibi pek çok temsilcileri yetiştirmiştir. Sosyalist hareket kendi içinde “Kadro”, “Yön” gibi dergilerin etrafında farklı hareketlere de yol açmıştır. Daha sonra Marksçı, Leninci, Stalinci, Maocu, Enver Hocacı ve daha pek çok fraksiyonlara bölünmüş, 21-24 Aralık 1991’de (Almaata Toplantısı) Sovyetler Birliği’nin çökmesi üzerine Sosyalist-Komünist ideoloji ve hareketler cazibelerini kaybetmiş, Avrupa’daki birçok komünist partisi ismini değiştirmiştir.
Yahya Kemal Beyatlı
Tarih: 19 Haziran 2014 | Bölüm: Y | Yorumlar: Yorum yok.
Büyük şair Yahya Kemal, Anadolucu milliyetçilerdendir. Bilindiği gibi (diğer yazarlarımızdan), milliyetçi düşüncede bazen dinin yeri hiç yok, bazen çok az, bazen eşit seviye, bazen de en büyük yeri ve rolü elde eder. Yahya Kemal, Türk’ün Anadolu’yu vatan tuttuktan, yerleştikten sonra büyük bir medeniyeti meydana getirdiğine inanır. Remzi Oğuz metafizik ilhamlarını emir nehiyleri reddederken Yahya Kemal, İslâm’a meftundur. Onu Türklükle bir görür. Ona göre İslâm, Türk milleti ile “tev’emdir” yani ikizdir. Bu din, Allah’ın birliğine dayanan, kitabı Kur’an, Peygamberi Hz. Muhammed olan, “Hürriyet üzerine müesses-kurulu” müminlere yüksek sorumluluk ve bununla uygun yüksek bir ideal verebilen dindir.
Yahya Kemal, bu dinin Türkler üzerindeki tesirini şöyle ifade eder: “İslâm, Türkleri de bu ruh ile coşturmuş ve asırlarca kıt’adan kıt’aya Bedir Muharebesi’ndeki idealin peşinden koşturmuş bir dindir.” O, “En güzel din” olan İslâm’ın bozulmamış şeklini yani ehl-i sünnet Müslümanlığını kabul eder; Şiî Müslümanlığı “Türklüğün o devirlerde karşılaştığı en vahîm tehlike olarak” görmüştür. Yahya Kemal, bu anlayışla Yavuz Selim’i, idealize etmiş, “Selimnâme” diye ayrı bir şiir grubu yazmış, onun erken ölümüne İslâm ve Osmanlı’nın ontolojik oluşumunu, Ezanın (İslâm’ın) dünyaya yayılışını aksatan bir olay olarak hayıflanmıştır:
Sultan Selim-i evveli râm etmeyip ecel
Fethetmeliydi cihanı Ezan-ı Muhammedî.
İslamcılık Nedir?
Tarih: 19 Haziran 2014 | Bölüm: Karışık | Yorumlar: Yorum yok.
Cumhuriyet döneminde, Meşrutiyet Dönemi’ndeki gibi canlı bir İslâmî tartışma zemini yoktu. Meşrutiyet Dönemi’nin İslamcılarından Mehmed Akif, Said Halim Paşa, sonraki dönemde yoktur. Babanzâde Ahmed Naim, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, M. Şemseddin (Günaltay), M. Şerafeddin (Yaltkaya), Ahmed Hamdi (Akseki), İ. Hakkı İzmirli, Eşref Edib (Fergan) var. Bunların hepsi fikir İslâmcılığı yapmışlar, Said Halim Paşa ise daha çok siyasî İslamcılık yapmıştı. Cumhuriyet döneminde din, (İslâm) kamusal alandan çıkarılınca, İslâm gibi cemiyet yönü ağır basan bir dinin faaliyet alanı fevkâlâde daraltılmıştı. İslâmî kanunların kaldırılıp yerine Batı’dan yeni kanunların alınması, fıkıh gibi bir sosyal bilim üzerinde çalışma imkânı bırakmamıştı.
Cumhuriyet döneminin başlarında Hanefî mezhebine uygun bir Tefsir yazdırılması kararı, uygulamaya konulmuş ve bu Kur’an Tefsiri “Hak Dini, Kur’an Dili” adıyla, Elmalılı Hamdi Yazır tarafından resmî talep üzerine yazılmıştır. Buhari’nin hadis kitabından seçmelerin yorumlanarak tercüme ettirilmesi kararı da Ahmed Naim’e havale edilmek suretiyle gerçekleştirilmişti. Bunun dışında Ahmed Hamdi Akseki’nin yazdığı “İslâm”, “İslâm Dini”, “Hutbeler”, “Vecizeler”, “Askere Din Dersleri” gibi kitaplar kitlelerin ihtiyacını karşılamaya yönelik kitaplardı. Ömer Nasuhî Bilmen’in yazdığı “Büyük İslâm İlmihâli” ve İ.Ü. Hukuk Fakültesi tarafından basılan “Hukuk-ı İslamiye Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu” (8 cilt) adlı eserler hem bir boşluğu doldurmuş hem de İslâm hukukunun kapsamlı ufkunu ortaya koymuştu.