Türkçede Unutulmuş Sözcükler
Tarih: 9 Haziran 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: 1 Yorum var.
Bir dilin başka dillerden kelimeler ödünçlemesi, alıntı yapması kaçınılmazdır. Çünkü uygarlığın gelişmesiyle, insanlar arasındaki iletişim artmış ve insanlar çok yeni eşyalar / kavramlarla karşılaşmaktadır. Karşılaştıkları yeni eşyalar ve kavramları adlandırmak için ya dilin kendi imkânlarından yararlanılır ya da hazır bulunan sözcüklerden doğrudan alıntı yapılır. Eski Türkçenin söz varlığında da bulunduğu hâlde, bazı kavramların yabancı dillerden alınan sözcüklerle karşılanması nedeniyle Türkçe kökenli sözcüklerin bir kısmı unutulmuş, bugün kullanılmaz hâle gelmiştir.
Eski Türkçede “hastalık” anlamına gelen “ig” (AY, 614, 4) sözcüğü, o dönemde de Türkçenin işlek ekleriyle “iglig” (hasta), “igsiz” (sağlam, hastalıksız) ve “igle-” (hastalanmak) biçimlerinde türetilerek kullanılmıştır. Hastalık anlamına gelen “kem” veya ilaç anlamına gelen “ot” ve “em” sözcükleri de, tıpkı “ig” sözcüğü gibi Karahanlı dönemine kadar kullanılan Türkçe kökenli sözcüklerdir. Ayrıca “ot” kökünden türetilen “otacı” sözcüğü “doktor, hekim”; “em” kökünden türetilen “emci” sözcüğü ise “eczane” anlamında kullanılmıştır.
Farsçadan Türkçeye giren “ciğer” sözcüğünün “akciğer” ve “karaciğer” biçimleriyle söz varlığına eklenmesi sonucunda Eski Türkçede ve bugün yaşayan Türk lehçelerinin çoğunda “ciğer” anlamında kullanılan “öpke” (öfke) sözcüğü unutulmuştur. Bu örnekler, temel sözcüklerin bile terk edilerek yabancı kökenli sözcüklerin kullanıldığını gösterdiği için önemlidir.
Türkçede Kavramlaştırma
Tarih: 8 Haziran 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: Yorum yok.
Kimi Avrupalı araştırmacılara göre “imge dili” (Aksan, 2004: 57) olarak tanımlanan Türkçe, soyut kavramları somutlaştırarak bir gösterene bağlama yönünden oldukça güçlü bir dildir. Türk ulusunun dil yaratma becerisi, en soyut kavramları bile içselleştirilirken doğadaki somut varlıklardan yararlanmasını sağlamıştır.
Türkçede deyim aktarmaları ile bir sözcük, gösterdiği varlığın niteliklerine benzeyen başka kavramları karşılamak için kullanılabilmektedir. Örneğin onarım işlerinde kullanılan bir araç olan “kargaburnu”, biçim olarak bir karganın burnu gibi ince uzun olması ve dar alanlarda iş yapabilme olanağı sağlaması gibi özellikleri nedeniyle bu adla anılmıştır. Yine “sümüklüböcek” sözcüğü, Türkçenin kavramlaştırma gücüne örnektir.
Türk dilinin kavramlaştırma gücü nedeniyle Türkçe, kavramlar açısından çok zengindir. Türkçedeki renk adları ve akrabalık adları, dünya dilleriyle karşılaştırıldığında Türkçenin söz varlığındaki kavramların ne denli çok olduğu görülmektedir. Şöyle ki, sadece “mavi” rengine ait “gök mavisi, buz mavisi, deniz mavisi, koyu mavi, turkuaz mavisi, gece mavisi” gibi birçok adlandırma bulunmaktadır. Ayrıca renk adları, doğadaki somut nesne veya durumları yansıtmaktadır. Örneğin “yeşil” sözcüğü, Eski Türkçede “diri, parlak” anlamına gelen “yaş” sözcüğünden türetilmiştir. Hint – Avrupa dillerinde ise “yeşil, mavi, gri, sarı” sözcüklerinin tamamı, yine “parlamak” anlamına gelen “ğhel” sözcüğünden türetilmiştir. Bu durum, bazı dilcilerin Hint – Avrupa kavimlerinin atalarının renk körü olup olmadıkları konusunda şüpheye düşmelerine neden olmuştur (Aksan, 2004: 149). roman özetleri
Türkçenin Türetme Gücü
Tarih: 8 Haziran 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: Yorum yok.
Türkçe, dünya dilleri arasında matematiksel bir düzenlilikle oluşturulmuş, sistemli ve işlek ekleriyle türetmeye çok uygun bir dildir. Bu nedenle dış dünyaya ait somut ve soyut kavramları, oluş, kılış ve durumları ifade ederken Türkçenin bu özelliği güçlü bir söz varlığının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Max Müller, Türkçenin türetme gücü ve eğilimini “Türkçenin bir dilbilgisi kitabını okumak, bu dili öğrenmek niyetinde olmayanlar için bile gerçek bir zevktir. Türlü dilbilgisel biçimlerin belirtilmesindeki ustalık, ad ve eylem çekimi sistemindeki düzenlilik ve bütün dil yapısındaki saydamlık ve kolayca anlaşılabilme yeteneği, insan zekâsının dil aracıyla beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde hayranlık uyandırır… Türk dilinde her şey saydamdır, açıktır. Dilin iç ve dış yapısı, billur bir arı kovanı yapısını seyrediyormuşuz gibi ortadadır… Türk dili, seçkin bir bilginler kurulunun uzun bir çalışma ve oylaşmasıyla yapılmış sayılacak düzgünlüktedir” (Dilaçar, 1964: 39). sözleriyle ifade etmiştir.
Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için, fiil ve isim köklerine işlek yapım eklerinin getirilmesiyle sözcük türetme oldukça kolay ve anlaşılır biçimde gerçekleşmektedir. Örneğin, bir “göz” kökünden yetmiş beş, “sür-” kökünden de yüze yakın sözcüğün türetilerek bir kavram ve sözcük ailesinin oluşturulması, ayrıca birleştirme özelliğine dayalı olarak “bilgisayar, delikanlı, akarsu, ayçiçeği, karaciğer” gibi yüzlerce kavramın karşılandığı görülebilir. Bu durum Türkçenin zengin bir kavramlar dünyasına sahip olmasını sağlamıştır.