Cengiz Han Türk müdür?
Tarih: 2 Ekim 2015 | Bölüm: Türkçülük | Yorumlar: 5 Yorum var.
Cengiz Han’ın Türk mü, Moğol mu olduğunu anlatmaya başlamadan önce şunu ifade edelim: Moğollar ve Türkler kardeş iki topluluktur. Hunlar döneminde Moğol ve Türk adları kullanılmaz; bu topluluklar tıpkı Kıpçak, Tatar, Oğuz boyları gibi bir arada yaşayan Hunları meydana getirirlerdi. Fakat sonra coğrafyaları ayrı olan Türk toplulukları, farklı isimlerle anılmaya başlayınca Moğol ve Türkler ayrı iki millet gibi düşünülmeye başlanmıştır; ki bu konu defalarca yerli ve yabancı Türkologlar, bilim insanları tarafından incelenmiştir. Moğolların Türk olup olmadığına dair “Moğollar ve Türklerin Akrabalığı” başlıklı makaleyi okuyarak bilgi edinebilirsiniz.
Moğollar ve Türkler aslında kardeş iki topluluk olduğuna göre, sarı ırk ve beyaz ırk kavramları artık tarihin tozlu sayfalarında kalmış birer kavram olarak kabul edildiğine göre Cengiz Han’ın Türk veya Moğol ilan edilmesinin bizler için bir faydası yoktur. Çünkü ilanihayet Cengiz Hun soyunun bir devamıdır ve bugün dünyanın dört bir yanına dağılmış Türk topluluklarının bir atasıdır. Fakat yine de Cengiz’in Türklüğünü kanıtlayacak bazı bilgiler vererek, konuyu aydınlığa kavuşturalım:
Çanakkale Geçilmez!
Tarih: 18 Mart 2014 | Bölüm: Türkçülük | Yorumlar: 2 Yorum var.
99 yıl önce Çanakkale’de kahramanlık ve şeref destanı yazılmıştır. Namus bildiğimiz vatan ve bayrak uğruna, yüz binlerce TÜRK evladının gözünü kırpmadan, arkasına bakmadan düşmanın üzerine atılarak kahramanlığın tanımını yüreklere yazmıştır. Tarih, imanın top ve tüfek karşısında ne kadar güçlü olduğunu gösterme şansını yakalamıştır. Maddenin ve savaşın soğuk yüzü, TÜRK burçlarında inancın içerisine mahkûm olmuş ve orada boğulmuştur.
Savaş gemilerinin bile, çelik bileklerdeki süngüler karşısında çaresiz kaldığı; “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” olan düşman askerlerine “TÜRKleri öldürebilirsiniz; fakat asla mağlup edemezsiniz!” dedirten; henüz 15’inde olmalarına rağmen kocaman yürekleriyle fedakârlığın simgesi hâline gelen yiğitlerin bizlere armağan ettiği bu büyük zafer, asil TÜRK milletinin şeref nişanesidir.
Yüce Önder M. Kemal ATATÜRK’ün “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum.” dediği, dünya askerlik tarihinin en kahraman birliği olan 57. Alay’ın ölümle eğlenircesine şehadet şerbetini içtikleri kutlu zaferin tarihe altın harflerle yazıldığı gündür bugün. 18 Mart, kolundan yara alan çavuşun, kolunu keserek savaşma azmi; yaralanıp geri dönen bir erin yüzüne yansıyan utancıdır…
Bebeğini sevemeden, ona bir isim dahi veremeden bu kutsal toprağın kara bağrına düşen gencecik fidanlardır onlar. Kanıyla ay yıldızlı al bayrağını, canıyla bugün üzerinde yaşama imkânı bulduğumuz aziz vatan toprağını yaratanlardır. Tüfeğine yâr, mezarına bahar diyenlerdir. Ölümün üstüne yürüyerek, merminin karşısına gülerek gidenlerdir. Kendileri cihan, öyküleri ise birer destandır onların. Ki onlar, dönmeyi hiç düşünmeyenlerdir…
Gönlün Sonu Gelmeyen Türküsü
Tarih: 31 Ağustos 2013 | Bölüm: Gökçe Durgun | Yorumlar: 7 Yorum var.
Bir türkü tutturmuş kalbim, gözlerim kapalı,
Bense oturmuş dinliyorum, yine kederli.
Beden burda; ama ruhun yeri Tanrı Dağı,
Gözümü açınca gördüğüm yakar içimi.
İsyan ediyor, sığamıyor damarlarıma,
Kaçıp oluk oluk dökülmek isteyen kanım.
Kızıldır gizlenen mısralarımın ardına,
Ve yanaklarımdan süzülmeyen gözyaşlarım.
Işığıyla aydınlanıyorsa çehrem bugün,
Ulu Tanrı’nın Doğu’dan doğan Güneş’iyle,
Dilerim Doğu’nun rüzgârı alıp götürsün,
İçimdeki sonsuz beni, özlediği yere.
Rusya’nın Türk Dilini Bölme Çabaları
Tarih: 16 Temmuz 2013 | Bölüm: Türkçe | Yorumlar: Yorum yok.

Çarlık Rusyası’nın Türkleri karalamak adına I. Dünya Savaşı sıralarında kullandığı bu görselde, sözde bir Türk’ün atlı bir Rus askerinden kaçtığı betimlenmektedir. (?)
Eğitim daha çok Komünist propaganda ve Ruslaştırmanın aracı olarak kullanılmıştır. Çarlık ve SSCB dönemlerinde Profesör Khun ve Nikolay Ilminski’nin (1822-1891) yöntemleri Türk kökenli halkları bölmek için kullanılmıştır. Ilminski Ruslaştırma için çeşitli önerilerde bulunmuştu; Hıristiyanlığa döndürme, Rus dilinin yaygınlaştırılması, ve Rusya’nın kontrolü altındaki diğer ulusların dillerini ve kültürlerini dejenere ederek bölmek.
İsmail Gaspıralı Türk lehçeleri arasındaki küçük farklılıkları ortadan kaldırmayı denemiş ve belirli bir yere kadar bunu başarmıştı. Diğer yandan, Ilminski ve Khun’un yöntemlerine göre, Türk lehçeleri arasındaki küçük farklılıklar abartılarak, farklı Türk dilleri yaratma çabasında bulunulmuştur. Bu politika yeterince başarılı olmuş, 1990’larda bir Azeri’nin yada Özbek’in Kazakça konuşan birini anlaması hayli güçleşmiş ve bu nedenle iletişim için insanlar Rus dilini kullanmayı yeğlemektedirler.
Bu gerçeklik, geçmişte Rusça’nın resmi dil olma konumunu pekiştirmiştir. Her ne kadar Rus dilini yaygınlaştırma politikasının başarıya ulaştığı, cumhuriyetlerin halklarının çoğunluğu tarafından bilindiği, konuşulduğu bir gerçekse de Rus dilinin kullanılması onların Ruslaştırıldığı demek olmadığı açıktır. Gerçektende, Gitelman’ın söylediği gibi Rusça konuşan Rus olmayanlar Ruslara karşı düşman olabilir ve bunlar Rus olmayan kimliklerini muhafaza etmekte direnebilirler, gerçekte de SSCB’nin dağılması bunun ispatı olmuştur.