Standart Varyant
Tarih: 16 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Dil varyantları arasında, standart dil, edebî dil, yazı dili, milli dil gibi adlarla da anılan kuralcı standart varyantın özel bir yeri vardır. Standart varyantı diğerlerinden ayıran birtakım özellikler vardır. Bunları özet halinde şöyle belirleyebiliriz.
Standart varyantı diğer varyantlardan ayıran önemli özelliklerin başında, “doğru” biçimlerin yazım kılavuzu, sözlükler ve dil bilgisi kitapları gibi başvuru kaynaklarında kaydedilmiş olması anlamında kodlanmışlık gelir. Bir dil öğesinin nasıl olacağı konusunda tereddüt eden biri, doğru biçimi başvuru kaynaklarında bulabilir. Bu doğru biçimlerin özellikle yazı diline özgü olanları eğitim kurumlarında yıllar süren çabalarla; sınıfta kalma, düşük not alma gibi kısmen acı deneyimlerle öğrenilir. Standart konuşma dilinin doğru biçimleri ise daha az kayıt altına alınmıştır.
Standart varyantı diğerlerinden ayıran bir başka özellik de sahip olduğu yaygın sosyal prestijdir. Standart dil, konuşurların büyük bir bölümü tarafından en saygın varyant kabul edilir. Bu varyantı kullanmak diğerlerinden daha itibarlıdır. Dili “doğru” ve “güzel” kullanmak isteyenlerin ulaşmaya çalıştıkları ideal biçimi bu varyant temsil eder. Bunu konuşanlar, daha bilgili, daha eğitimli, daha aydın vb. olmak gibi gerçekte dille ilgisi olmayan bir yığın pozitif değere, diğer varyantları konuşanlara oranla daha layık görülürler. Buradaki saygınlığın, dilin yapısıyla ilgili olmayıp sosyal saygınlık olduğu unutulmamalıdır. Yapısal açıdan standart varyant diğer varyantlardan farklı değildir.
Standart varyant, yerel ve sosyal iz taşımamakla da diğerlerinden ayrılır. Standart diller elbette yerel ağızlara veya belli bir grubun konuşma biçimine dayanabilir. Ama yaygınlaşmış ve kabul görmüş bir standart dili konuşan birinin hangi bölgeye, hangi sosyal tabakaya mensup olduğunu konuşmasından anlamak güçtür.
Standart varyant, öncelikle yazı dilidir. Yazılı varyantın normları daha katı kurallara bağlanmıştır. Elbette standart bir konuşma dilinden de söz edilebilir. Ancak standart konuşma dilinin normları yazı diline göre daha esnektir. Bağımsız söyleyiş sözlükleri veya genel sözlüklerde doğru söylenişe dair bilgilere yer verilmesine rağmen standart söyleyişten sapma yazı dilindeki kadar ciddi yaptırımla karşılaşmaz. Okullar, medya, çevre gibi çeşitli aracılar yardımıyla, yazı dilindeki kadar katı olmayan bir norm konuşma dilinde de oluşabilir. Bu norm yazı dili biçimiyle örtüşmeyebilir. Örnek olarak yazım kuralları gereği olacak ve yapıyor olarak yazılan kelimelerin söyleyişteki standartları olucak veyapıyo biçimindedir. Hal böyle olmakla birlikte olucak veyapıyo gibi yazılışlar normatif açıdan yanlıştır.
Genel kabul görmüş olan standart varyantlar, diğer varyantlardaki değişmelerde yön gösterici olurlar. Standart dışı varyantları konuşanlar, karşı karşıya geldikleri zaman standart varyanta yaklaşan biçimleri kullanmaya çalışırlar. Öteki varyantlardaki değişmeler standart varyant yönünde olur. Standart varyant, prestij dili olarak kabul görmemiş ise bu yön göstericilik işlevi gerçekleşmeyebilir.
Varyasyon azlığı kodlanmış bir prestij dili durumundaki standart varyantın önemli özelliklerinden bir başkasıdır. Bu, standart dilde hiç varyasyon bulunmadığı anlamına gelmez. Her konuşurun eğitimi, yaşı, mesleği gibi birtakım etkenler, kullandığı dile yansır. Ancak diğer varyasyonlara göre, kodlanma yoluyla daha katı kurallara bağlandığı için, varyasyona daha az izin verir.
Varyasyon Nedir? – Dilde Varyasyon
Tarih: 16 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Varyasyon doğal dillerde, dilin kullanıldığı her ortamda kolayca gözlenebilen basit bir dil gerçeğidir. İletişim değeri, yapısı ve kökeni bakımından aynı olan eve gidiyor, eve gidiyo, eve gediyoru cümlelerinden ilki standart yazı diline, ikincisi konuşma diline, üçüncüsü ise bir yerel ağza aittir. Verilen her üç cümle de dil bilgisi bakımından doğrudur. Ama kuralcı açıdan bakarak ilkinin “en” doğru biçim, sonrakilerin ise belli durumlar için kabul edilebilir olduğuna karar vermekteyiz.
Buna göre ilk cümle her şeyiyle yazılı “standart Türkçenin” kurallarına uyarken, ikincisi düşmüş olan M sesinden ötürü konuşma dili için kabul edilebilir durumdadır, ama standart yazım açısından yanlıştır. Üçüncü örnek ise fiilin ilk hecesindeki kapalı “e” ve şimdiki zaman ekinin sonundaki henüz düşmemiş “u” ünlüsü nedeniyle hem standart yazı dili hem de konuşma dili açısından yanlış olmakla birlikte yerel ağızların bazıları için kabul edilebilir, yerel standarda uygun bir cümledir.
Bir metin oluşturulurken dil bilgisi, normatif bilgi ve davranış bilgisi olmak üzere üç konuda bilgiye ihtiyaç duyulur. Bunlardan dil bilgisi, belli bir /amanda var olan dil kuralları ve söz varlığı hakkındaki bilgiyi içine alır. Varyantlara has farklar ve başka dillerin yapısına ilişkin bilgi de buraya dahildir. Aktif olarak kullanılan bilgi yanında dil yapılarına dair pasif bilgi de söz konusudur. Bu bilgi, yazılı ve sözlü dilde kabul edilebilir ve mantıklı cümleler kurmaya ve anlamaya yardımcı olur. Normatif bilgi ise bir dilde gerçekten mümkün olan ve günlük hayatta gerçekleşen biçimler ve örnekler hakkındaki bilgiyi kapsar.
Bir Dildeki Sözcük Sayısının Önemi
Tarih: 15 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Bir dildeki sözcük sayısı ne denli büyük olursa olsun, biz bu sözcüklerin ne kadarını bilirsek bilelim, günlük konuşmalarda kullandığımız sözcüklerin sayısının, sanıldığından çok küçük olduğu, en çok birkaç bin sözcük içinde döndüğü görülmektedir. Kullanılan öğelerin sayısında, elbette, kişinin öğrenim düzeyi, okumaya olan eğilimi ve kişisel yetenekleri etkili olur. Yalnız, şurası da bir gerçektir ki, yapılan incelemelere göre kimi ünlü yazarların bile söz dağarcıkları 5000 sözcük dolayındadır. VERLEE adlı bilgin, basit kimselerin 2000’den biraz çok, eğitim görmüşlerin ise en çok 4.000-5.000 dolayında sözcük kullanıldığını ileri sürer. Ancak hemen ekleyelim ki, sözcük sayısı, yazarların niteliklerine ve işledikleri konulara göre değişir.
Çeşitli konu ve kavramlara değinen, sözvarlığı geniş olan kimi yazarlarda bu sayının çok yükselmesi doğaldır. Elimizde, sayımlara dayanan sonuçlar olmamakla bitlikte, ünlü Türk yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın sözvarlığındaki zenginliğin ilgi çekici olduğunu belirtmeliyiz. Romancının, özellikle ruhbilim ve felsefe konularına uzandığı kimi yapıtlarında, kişi ve topluma ilişkin betimlemeler yaptığı kimi yerlerde sözvarlığı olağanüstü genişlemekte, çeşitlenmektedir. Aynı durum kimi fıkra yazarlarında, öykücülerde de göze çarpar.
Sözcüklerin Ölümü / Kelimelerin Yok Oluşu
Tarih: 15 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Her dilin sözvarlığını oluşturan sözcüklerden büyük bir bölümünün zamanla, dil içi ve dil dışı çeşitli etkenlerle yitirildiği, unutulduğu görülür. Ne var ki, bu unutulan, ölen sözcükler lehçe ve ağızlarda, daha, uzun bir süre yaşamlarını sürdürür. Bu nedenle yazı dili, ortak dille lehçe ve ağızlar arasında, söz dağarcığı açısından her zaman ayrımlar bulunur.
Dilde sözcük ölümü adını verdiğimiz bu olayın bizce en başta gelen nedeni, dolayısıyla sözcük ölümünün en sık rastlanan türü, sözcüğün gösterdiği nesnenin, toplumun ve bireyin yaşamında anık yeri kalmaması, tanınmaz olmasıdır. Her toplumda kimi araç ve gereçlerin, giysilerin, sanların, yönetime ilişkin kavramların, geleneklerin unutulması, bunlara bağlı olarak sözcüklerin yitirilmesine yol açmıştır.
XIX. yüzyılın tanınmış dilcilerinden A. DARMESTETER gösterdikleri şeyler tarihsel nedenlerle ortadan kalkan sözcüklerin yitirdiklerini söylemekte, ortaçağa ait silah, ataç, sikke gibi şeylerle çeşitli toplumsal kurumlara ilişkin sözcüklerin ortaçağla birlikte kaybolduğunu belirtmekteydi. Başka yazarların da değindikleri bu durumun örneklerine Türklerin yaşamından, Osmanlı çağının değişik kavram ve kurumlarından pek çok örnek gösterilebilir ki, bunlara aşağıda değineceğiz.
Bilindiği gibi, insanoğlu, uygarlığın ilk dönemin inden bu yana, sürekli olarak yeni buluşlarla yeni araç ve gereçler ortaya koymuş, yeni kavramların doğmasına yol açmış, uygarlığın ilerlemesiyle de bu kavramlarda değişmeler belirmiştir. Binek hayvanlarının yanı sıra ulaşım için arabayı kullanmaya başlayan insanoğlu zamanla otomobil, tren, uçak ya da çeşitli gemilerden yararlanmaya başlamış, bunların tipleri ve türleri yeni yeni adlar, yeni yeni kavramlar oluşturmuştur. Yazı yazan insan bir süre bu iş için tüy kullanmış (Fr. daki plume, Alm, daki Feder sözcüklerinin anlamları bu açıdan ilginçtir), daha sonraları yazı kalemi, kurşun kalem, dolmakalem, tükenmez kalem gibi kalem çeşitleri, yeni kavramlar belirmiştir.