Sıfat – Önad
Tarih: 17 Eylül 2011 | Bölüm: Sözcük Türleri | Yorumlar: 2 Yorum var.
Dilbiliminde sıfatları tanımlamak sanıldığı kadar kolay değildir. Sıfatlar konusunda diller arasında benzerlikler olmakla birlikte farklılıklar da çoktur. Bazı dillerde, örneğin Latincede, sıfatlar isimler gibi durum, cinsiyet ve sayı kategorilerini almaktadır. Korecede ise sıfatlar, fiiller gibi çekimlenebilmektedir. Türkçede sıfat kabul edilen birçok kelime kolaylıkla isim ve /veya zarf olarak kullanılabilmektedir. Türkçede sıfatları isimlerden ayıracak ölçütler söz dizimiyle belirginleşir. Söz diziminin verdiği kolaylığa niteleme anlamsal ölçütü eklendiğinde sıfatları diğer kelime türlerinden ayırt etmek kolaylaşır. Bütün bunlardan hareketle sıfatları, isimleri niteleyen ve belirten kelimeler olarak tanımlayabiliriz. İsimleri nitelediklerinde teklik ve çokluk biçimleri yoktur.
İsimleri niteleyen ya da belirten sözcüklerdir. Sıfatlar ancak varlıklarla ortaya çıkar. Bu nedenle tek başlarına kullanılamaz. Sıfat olarak kullanılan çoğu sözcük bazen bir kavramın karşılığıdır. Örneğin “mavi”, bir renk ismidir, “iki”, bir sayı ismidir. Ancak bu sözcükler isimlerin özelliklerini bildirecek duruma gelirse sıfat olur. Yani; “Mavi gözlerine bayıldım.” cümlesinde “mavi” göz isminin rengini bildirdiğinden sıfattır. Ya da “iki” sözü; “İki kalemi vardı.” cümlesinde kalemlerin sayısını bildirdiğinden sıfat olmuştur.
Ancak sıfatın mutlaka isimden önce gelmesi gerekmez. Bazen bir ismin niteliğini bildirmesine rağmen isimden önce gelmediği de olur. Bu genel bilgilerden sonra, şimdi de sıfatların çeşitlerini görelim.
a. Niteleme sıfatları
Varlıkların yapısal özelliklerini ortaya koyan sıfatlardır. Bunlar varlığın nasıl olduğunu bildirir ve isme sorulan “nasıl” sorusuna cevap verir. “Kurumuş yapraklar yere döküldü.” cümlesindeki altı çizili sözcük, yaprağın nasıl olduğunu yani niteliğini bildiriyor. İsme “Nasıl yapraklar?” diye sorarsak cevap olarak “kurumuş” sözünün geldiğini görürüz.
b. Belirtme sıfatları
Varlıkların diğer varlıklarla ilgileri sonucunda aldığı özellikleri belirten sıfatlardır. Kendi arasında dört gruba ayrılır.
İşaret Sıfatı: Varlıkların bulunduğu yerleri gösteren sıfatlardır. Söyleyen kişinin, sözünü ettiği nesneye uzaklığına göre değişir. “Bu evi biz aldık.” cümlesinde evin yakın olduğu; “Şu evi biz aldık.” cümlesinde biraz uzak; “O evi biz aldık.” cümlesinde çok uzak ya da, sözü edilen bir evin olduğu anlaşılır. Bu cümlelerde altı çizili sözcükler işaret sıfatıdır. Bu tür sıfatlar isme “hangi” sorusunun sorulmasıyla bulunur. “Hangi ev?”, “ “Bu ev.” gibi…
İsim – Ad
Tarih: 17 Eylül 2011 | Bölüm: Sözcük Türleri | Yorumlar: 8 Yorum var.
İsimler, kelime türleri içinde fiillerle birlikte büyük bir grubu oluşturur. Çeşitli eserlerde isimlerle ilgili benzer tanımlar yer alır. Yapılan tanımlarda varlıkları, kavramları karşılayan kelimelerin isim olduğu vurgulanır. Bütün bu tanımlamalarda isimlerin anlam yönü ağır basmaktadır. Halbuki dil bilgisi çalışma alanı içinde ilgili kelime türlerinin biçimsel yönü öne çıkartılmalıdır. İsimlerin çekim eklerini alması, cümlede veya kelime gruplarında belli bir dağılım sergilemesi ve cümlede özne, nesne ve tümleç görevlerinde bulunması onların biçimsel özellikleridir.
Varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir. İsimlerle, karşıladıkları kavram ve nesneler arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Bunlar daima birbirlerini çağrıştırır. Örneğin “kitap” sözü aklımızda hemen varlık olarak “kitap” nesnesini canlandırır. Ya da bir kitabı gördüğümüzde zihnimize hemen onu karşılayan isim gelir. Kavramlar için ise bu kadar belirgin bir ilişkinin varlığını söyleyemeyiz. Örneğin “dert” dendiğinde aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak bunun insanı sıkıntıya sokan bir durum olduğu zihnimizde belirir.
İsimler, yukarıda anlatıldığı gibi çeşitli açılardan incelenebilir. İsimlerin çeşitli çekim kategorilerini sergilemesi onların en önemli Özelliğidir. Bu çekim kategorileri yukarıda anlatıldığı için burada tekrar edilmeyecektir.
Bu özelliklerin yanında isimler somut (kitap, duvar) veya soyut (mutluluk, korku) bir kavramı karşılar. Aynı zamanda özel isim (Hakan, İstanbul) ve tür ismi (çiçek, ağaç) de olabilir. İsimlerin diğer bir önemli yönü de anlam ilgisi yönüyle diğer isim(ler)le birleşerek bir grup (isim tamlaması) oluşturmasıdır. Yardımcı unsurun (tamlayan) ilgi durum eki, ana unsurun (tamlanan) iyelik eki aldığı tamlamalar belirtili isim tamlamalarıdır. Adamın bahçesi, öğrencinin çantası, kuşun kanadı gibi tamlamalar bu türdendir. Bu tür belirtili isim tamlamalarında ilgi durum eki tamlamaya belirlilik anlamı kazandırmaktadır. Yardımcı unsurun ilgi durum eki taşımadığı isim tamlamaları da kurulabilir:
Cümlede Anlam
Tarih: 17 Eylül 2011 | Bölüm: Cümlede Anlam | Yorumlar: 4 Yorum var.
Bir cümlenin gramer bakımdan sağlam yapılı olması ya da gramer kurallarına uymasından, o cümlenin dil bilgisel açıdan doğru olduğu anlaşılır. Cümleler, gramatikal açıdan sağlam olabilirler; ancak anlamlı ya da anlamsız olmaları bununla ilgili olmayan bir özelliktir. Gramatikal bakımdan sorunsuz bir cümle anlamlılığın gerektirdiği mantıksal bağlantıları taşımayabilir:
“Bahçedeki koltuk, seni sorup duruyor.” ve “Kaplumbağa bu yıl liseyi bitirdi.” örnekleri dil bilgisel açıdan doğrudur, ancak mantıksal açıdan anlamsızdır. Bununla birlikte, gramatik uygunluk taşımayan bir cümle de anlamlı mesajlar iletebilir. Bir turistin rehbere söylediği Ben var gitmek Ayasofya cümlesi, sağlam bir gramere sahip olmasa da konuşurun niyetini ifade edebilmektedir.
Cümle, yargı bildiren sözcük ya da söz öbeğidir. Bir sözün yargı bildirmesi, şahıs ve kip bildirecek biçimde çekimlenmesine bağlıdır. Bu özelliği gösteren tek bir sözcük cümle olabileceği gibi birbirini tamamlayan birçok sözcük de cümle özelliği gösterebilir. Yani “geliyorum”, “hastayım” sözleri de cümledir; “Dün seni okulun bahçesinde arkadaşlarınla gezerken görmüştüm.” de cümledir. Daha uzun cümleler de kurulabilir.
Sözcükte Anlam
Tarih: 17 Eylül 2011 | Bölüm: Sözcükte Anlam | Yorumlar: 12 Yorum var.
Sözcük ve eş anlamlısı olan kelime, en kısa tanımıyla anlamlı ve işlevli ses veya ses birliğidir. O, gelmek, at, güzel, çocuk, ile, bu, ve, ah örneklerinin hepsi birer sözcüktür. Bu tanıma göre bu metinde araya bir boşluk bırakılarak yazılan her birliğin bir sözcük olduğu yargısına kimse itiraz etmeyecektir. Bununla birlikte bir metinde gelmek fiili, geldi, geliyor, gelmiş, gelen vb. farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Bunların her birini sözcük olarak saymak yanlış olmaz. Ancak bunların her biri aynı sözcüğün farklı bir ekle çekimlenmiş biçimidir ve taşıdıkları anlamlar sözlükte tek bir maddede verilir. Buna karşılık arapsaçı, açgöz, şeytan tüyü, arı kovanı gibi birden çok sözcükten meydana gelen örneklerde her bir örneğin sözlüklerde bulabileceğimiz anlamları vardır. Buna rağmen bitişik yazıldıkları için arapsaçı ve açgöz tek sözcük sayılırken, ayrı yazılan şeytan tüyü iki, arı kovanı gibi ise üç sözcük kabul edilecektir.
Sözcük, çoğu zaman, dilin kendi başına anlamı olan en küçük parçası, diye tanımlanır. Ağaç, hayal, dost gibi sözcükler buna örnektir. Bazı sözcükler ise tek başına anlam taşımayıp diğer sözcüklerle bir araya geldiğinde belli bir anlam ifade eder: için, gibi, göre vs. Sınavlarda sözcük anlamına dayalı sorular değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar. Kimileri “Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamıyla kullanılmıştır?” gibi bilgiye dayalı olduğu halde, kimileri “Aşağıdakilerden hangisinde “gün” sözcüğü ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır?” gibi sözcüğün cümle içindeki yorumuyla ilgilidir. Hatta yoruma dayalı sorular sözcük anlamıyla ilgili soruların çoğunu oluşturur.
Sözcük terimiyle ilgili içinden çıkılması zor başka durumlar da vardır: dişe diş “aynı biçimde, aynı araçları kullanarak“, baş başa “birlikte, beraberce” örnekleri ayrı yazılmış sözcüklerden meydan gelmekle birlikte sözlük anlamlan olan birliklerdir. Ayrıca üzümünü ye bağını sorma gibi cümle boyutunda olmakla birlikte aslında “yararlan, ama kaynağını araştırma” anlamına gelen bir deyimdir. Tek bir sözcükten ibaret olan öğeler de cümle olabilir: Dur!