Karahanlı Dönemi Türk Edebiyatı
Tarih: 7 Aralık 2011 | Bölüm: Türk Edebiyatı | Yorumlar: 5 Yorum var.
Yağma Türkleri tarafından kurulan. Doğu ve Batı Türkistan’da hüküm süren Karahanlıların X. yüzyılın ortalarında tamamen müslüman olmalarından sonra Türk tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Türk toplumunu yeniden yapılandıran bir ahlâk ve inanç nizamı oluşturan İslâmiyet, bu haliyle Türk toplumunun yapısını meydana getiren bir medeniyetin de temelini atmıştır. Böylece Türk toplumunun İslâmiyet öncesi niteliklerinden bir kısmı, inanç, fikir ve gönül olarak bağlanılan yeni medeniyetle birlikte terk edilmiş (birtakım şaman âdetleri gibi), bir kısmı daha da kuvvetlenirken (kahramanlık, mertlik, temizlik gibi nitelikler İslâmiyetle birlikte yeni bir anlam kazanmıştır), pek çok yeni nitelikler de fertlerin şahsiyetine ve toplum hayatına katılmıştır (çok derin anlamlar taşıyan tevazu, iyilik, adalet gibi nitelikler de kültüre eklenmiştir). Bundan sonra Türk-İslâm medeniyeti adıyla anılabilecek tarihî gelişim kendine göre bir şekillenme süreci başlattı.
Karahanlılar döneminde edebiyatın yanında kültür çalışmalarının da ciddî bir himaye bulduğu görülmektedir. Mecdüddîn Muhammed ibn Adnan. Karahanlı hükümdarlarından Tabgaç Han İbrahim ibn Nasr için Târih-i Türkistan ve Hıtây’ı, Muhammed ibn Ali el-Kâtib es-Semerkandî de Kılıç Tawgaç Mes’ud ibn Ali için bir eser yazmıştır. Aynı sülâle zamanında Abdiilgafur ibn Hüseyn el-Alma’î, Kaşgar şehrinin tarihini yazmıştır. Nihayet XI. yüzyıl Orta Asya Türk hakimiyeti devrindeki kültür hareketlerinin başlıca karakteristik örneklerinden birini de, yazarı bilinmeyen Mücmilü’t-tevârih ve’l-kısâs (520 / 1126) adlı eser teşkil etmektedir. Karahanlılar döneminde yazılan ve elimizde bulunan birkaç Kur’an tercümesi ile Kaşgarlı Mecdüddîn Mehmed’in İbrahim Han’a takdim ettiği –şu an kayıp olan– Târîh-i Türkistan ve Hıtây adlı eserini de burada zikretmek gerekir.
Türkler, X. asırda Müslüman olmalarına rağmen XI. asırda yazı dilinde Uygur harflerini kullanıyorlardı. Kaşgarlı Mahmûd‘un, Dîvânu Lugati’t-türk isimli eserinde: “Bütün Türk dillerinde kullanılan harfler on sekizdir. Türk yazısı bu harflerle yazılır” (DLTT, 1985-, c. I: 8) diyerek Uygur harflerini göstermesi, onun eserini yazdığı (1072/1074) sırada Türklerin halen Uygur yazısını kullandıklarını göstermektedir. Ahmet Bican Ercilasun, Arap yazısının tahminen XII. asırda Türkler arasında yaygınlaşmaya başladığını ifade eder.
Bu dönem içerisinde yazılan üç büyük eser ve yazarları hakkındaki bilgilere, aşağıda verilen bağlantılardan erişebilirsiniz. 1. Yusuf Has Hacip – Kutadgu Bilig2. Kaşgarlı Mahmud – Divan-ü Lügati’t Türk3. Ahmet Yesevi – Divan-ı HikmetAyrıca Hâkim Süleyman Ata hakkında bilgi almak için “buraya” dokunabilirsiniz. |
Türklerin içerisine dahil oldukları yeni İslâm medeniyeti, Türk dilinin ne inkişafına mani olmuş ne de Türkler arasında onun değerini azaltmıştır. Bilakis Türk dili, Karahanlılar’ın himayesi sayesinde, Balasagunlu Yûsuf Has Hâcib gibi bir Türk mütefekkiri tarafından işlenmiş ve edebî bir dil hâline getirilmiştir. Ayrıca burada şunu da belirtelim ki, Türkler diğer milletlerden farklı olarak, ekseriyetle her fethettikleri ülkeyi baştan başa kaplayıp, kendi nüfus çoğunluğu ile, hem kendi milliyetlerini hem de dillerini korumuşlardır. Türkistan’ın İslâmî devrinde, yerli İran lehçelerinin yavaş yavaş Türk dili tarafından sıkıştırılıp kaldırılması, Türklerin kendi dillerine karşı gösterdikleri sıkı bağlılıktan ileri gelmektedir.
Yusuf Has Hacip / Kutadgu Bilig
Tarih: 6 Aralık 2011 | Bölüm: Ulular, Y | Yorumlar: 56 Yorum var.
Yusuf Has Hacib Karahanlı edip, şâir ve devlet adamı. Doğu Türkistan’daki Balasagun şehrinde, muhtemelen 1017 yılında doğdu. Asil bir Türk ve Müslüman âileye mensup olduğu tahmin edilmektedir. Balasagun’da tahsil ve terbiye gördü. Karahanlı hizmetine girip, ‘Has Hâcib’ unvânını almadan önce Balasagunlu Yûsuf, olarak tanındı.
Balasagunlu Yûsuf, kendini çok iyi yetiştirdi. Elli yaşlarındayken on sekiz ay içerisinde manzum olarak Kutadgu Bilig adlı meşhur eserini yazdı. Bu kitabı, Kaşgar’a gelip, 1070′te Karahanlı hükümdarı, edebiyat meraklısı Uluğ Kara Buğra Hana arz etti. Kara Buğra Han, Türklerin ahlâk hukuk ve devlet idâresi ile törelerini çok güzel olarak dile getiren eseri, Balasagunlu Yûsuf’a, sarayında okuttu. Kutadgu Bilig, Karahanlı Sarayında günlerce okunup, çok beğenildi. ‘Uluğ Has Hâcib’ unvânı ile başvezir yardımcılığı ile taltif edilerek, en yüksek Karahanlı devlet memuriyetlerinden biri verildi. Bu vazifesiyle ‘Yûsuf Has Hâcib’ olarak tanınıp, târih ve edebiyat literatürüne girdi.
Yûsuf Has Hâcib, İslâmî Türk edebiyatının, eseri elimize geçen ilk yazarıdır. Devrinin bilgin bir yazarı ve Türk tefekkür târihinin mümtaz bir düşünürüdür. Eserini, münâcât, nât, cihâr yâr-ı güzîn’i övme ile süslemiştir. Yûsuf Has Hâcib’in vefâtı muhtemelen 1077′dir.
Karahanlı dönemindeki yeni oluşum diğer alanlarda olduğu gibi kendisini edebiyatta da göstererek, özellikle bu dönemde önemli bir Türk-İslâm merkezi haline gelen Doğu Karahanlıların başkenti Kaşgar‘da, İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk eserleri -XI. yüzyıl ortalarında- Hakanî Türkçesi ile yazılmaya başlandı. Bunlardan biri Balasagunlu Yûsuf’un Balasagun’da iken yazmaya başladığı ve Kaşgar’a gelerek orada tamamlayıp 1069/1070’te Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunduğu Kutadgu Bilig’dır.
Vilhelm Thomsen
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Vilhelm Ludwig Peter Thomsen ya da Vilhelm Thomsen (25 Ocak 1842 – 12 Mayıs 1927) Danimarkalı dilbilimci. Danca’da Vilhelm olarak yazılmasına karşın Türkçe pek çok kitap ve çalışmada adı Wilhelm olarak geçmektedir. 1893 yılında, Rus Türkolog Friedrich Wilhelm Radloff (Vasili Vasilyeviç Radlof)’un yardımları ile Orhun Kitabeleri’ni çözümlemiştir.
Bo Wickman (1988:808) tarafından “Ural dilbilim tarihi” bir makaleye göre, Danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen (1842-1927) tüm zamanların en büyük dilbilimciler biri oldu. O bir dil disiplinleri şaşırtıcı çok sayıda aktif olarak görev aldı, ve o hepsini eşit ustaca oldu.
O modern dilbilim, Rasmus Rask, NL diğer üç Danimarka öncüleri ile birlikte merkezi Kopenhag’da kurulan bir dikilitaş onurlandırıldı Westergaard, ve Karl Verner.
Türkoloji’nin Duayeni: “Wilhelm Radloff”
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
81 yıllık ömrünün büyük bir kısmını Türk Dünyasını araştırmaya adayan Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff, çalışmaları ile Türkolojide yeni bir çığır açmış ve bu alanının ne denli uçsuz bucaksız olduğunu ortaya koymuştur. Sayısız çalışmasıyla, alanında ilk sayılan eserleriyle Türkolojinin gelişimine hatırı sayılır bir katkıda bulunmuş ve yeryüzündeki en büyük Türkologlar arasına girmeyi hak etmiştir.
Onun çalışmaları, kendisinden sonra gelen araştırmacılara ilham kaynağı olmuş, Türkolojinin önünü açmış, Radloff isminin Türkoloji araştırmaları tarihine kazınmasını sağlamıştır. Radloff’un ve çalışmalarının ne denli önemli olduğunu anlayabilmek için onun hayat hikâyesine kısaca bir göz atmak yeterli olacaktır.
Hayatı
Prusya ordusunda yedek subay olan bir babanın tek oğlu olarak 5 Ocak 1837 tarihinde Berlin’de dünyaya gelen Radloff, ailesinin iyi olmayan maddî durumuna rağmen iyi bir eğitim almıştır. Lise yıllarından itibaren edebiyata ve dile ilgi duymaya başlamış, üniversiteye girdiği ilk yıllarda aldığı felsefe ve ilahiyat eğitimini yarıda bırakarak filolojiye yönelmiştir.
İlerleyen yıllarda Radloff; Türk, Moğol, Mançu ve Fin dilleri arasındaki ilişkileri ortaya koymaya çalışan hocası Wilhelm Schott sayesinde Doğu dillerine yönelmeye başlamış ve Orta Asya‘nın bilinmeyen dillerini kendisine çalışma alanı olarak seçmiştir. Bu yıllarda, Rus topraklarında araştırma yapabilmek amacıyla Rusça öğrenmeye başlamış; Rusların Merkezî ve Doğu Asya’daki Türk topraklarına doğru ilerlemesiyle birlikte Rusya’da kalmaya ve Türk dili, tarihi, kültürü üzerinde çalışmaya karar vermiştir.