Yazı Dili Nedir?
Tarih: 14 Aralık 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: 1 Yorum var.
Yazılı dili, “kendine özgü nitelikleri bir yana bırakılacak olursa, konuşma dilinin yasaya geçirilmiş biçimi” olarak tanımlayabiliriz. Ancak hemen eklemeliyiz ki bu dil türü, aşağıda değineceğimiz yazı diU’yle aynı şey değildir.
Yazdı dil, bir geleneği, kendine özgü kuralları, biçimleri olan dildir. Yukarıda verdiğimiz örneklerde görüleceği gibi, biz sözcükleri az çok farklı söylesek de yazıya geçirirken yazı geleneğine uyarız; bir bakıma, yazılı biçimleri, sözleri tam karşılamamış olur.
Bir lebce üzerine kurulan ortak dilin yazışmalarda kullanılması, okul kitaplarının, bilim ve sanat yapıtlarının bununla yazılması sonucunda ortaya çıkan yazdı dile biz yazı dili diyoruz. Bu niteliğiyle yazı dili, ortak diVlc ve kimi yazarların kullandığı edebi düle”‘ anlamdaş sayılabilir.
Ortak Dil Nedir?
Tarih: 14 Aralık 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Dilin başlıca yasalarından biri, daha W. von HUMBOLDT’un ortaya koyduğu gibi, sürekli bir değişme ve gelişme içinde bulunan bir varlık oluşudur- Bir dil ayrı alanlarda, ayrı siyasal ve kültürel etkiler altında kaldığında, kendi doğal gelişmesine bir de siyasal ve kültürel etkiler eklenmekte ve düden bir bakıma ayrılan, adına lehçe dediğimiz birlikler meydana gelmektedir.
Günümüz dilbiliminde, bölgesel lehçelerin genel dilin bozulmuş ya da gelişmemiş birer biçimi olarak değil, genel dilden az çok bağımsız bir biçimde gelişmiş birlikleı olarak görüldüğünü belirtmeliyizdille yakın akraba lehçe arasındaki ayrımların büyük bölümü dilbilim açısından değil, daha Çok politik ve kültürel açıdandır. Bu da dilde kültürün ve toplum içindeki çeşidi olaylaıın etkisine tanıktır. Ortak dil de-diğimiz dil türünün doğuşu da genel olarak bu etkenler sonucunda ortaya çıkmıştır.
ORTAK DİL, bir ülkede konuşulan lehçe ya da ağızlar içinden yaygınlaşan ve egemen olana verilen addır. Bizde ortak dil, istanbul ağzı üzerine kurulmuştur.
Anlambilim (Semantik) Nedir?
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: 2 Yorum var.
Dilbiliminin anlamla ilgilenen; sözcüklerin, öbeklerin, cümlelerin anlamını inceleyen dalı olan anlambilim sözlü veya yazılı bir dil öğesini bir anlamla ilişkilendiren her tür ifadeyi konu edinir. Nesneler ve onları karşılayan sözcükler arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar çok eskiye gider. Ama dilbilimsel anlam incelemeleri bir bilim dalı olarak 19. yüzyılın sonlarında gelişmeye başlar.
Önceleri tek tek sözcüklerin anlamına yoğunlaşan ilk anlambilim çalışmalarında anlam, anlam değişmeleri ve bu değişmelerin sebepleri üzerinde durulurken daha sonra dil öğelerinin birbirleriyle sıkı ilişki içinde oldukları ve birlikte işlev gördükleri ilkesi benimsenir, sözcükten büyük birimlere ve dilin bütün olarak işleyişinin anlam yönüne odaklanan çalışmalar yapılır. Ayrıca Chomsky‘nin üretici-dönüşümsel dil bilgisinden etkilenen anlambilim kuramları da türetilmiştir. Mantıktan beslenen, aşağıda sözü edilecek bir anlambilim (semantik) kuramı da vardır.
Bütün doğal diller anlamlı sözcük, öbek ve cümlelerden oluşur. Prensip olarak her sözcük, öbek veya cümle en az bir anlamla ilişkilendirilebilir. Bağlam, durum gibi anlamı etkileyebilecek nedenler varsa da sözcüklerin anlamını incelemek daha büyük birimlere nazaran kolaydır. Öbek ve cümle düzeyinde anlamın incelenmesi ise daha karmaşıktır. Öbek ve cümlelerin anlamı, kendilerini oluşturan sözcüklerin anlamına bağlıdır. Ancak güzel hava, hava güzel veya kediler köpekleri kovalar ve köpekler kedileri kovalar örneklerinde görüldüğü gibi aynı sözcüklerden oluşan öbek veya cümleler aynı şeyleri ifade etmez.
Cümle Bozuklukları
Tarih: 26 Kasım 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Cümledeki belli başlı hata ve kusurlar, cümlenin yapısı ile ilgili bulunmayan; seslere, kelimelere ve kelime gruplanna ait olan genel anlatım bozukluktan kaynaklanmaktadır. Doğrudan doğruya cümlenin yapısını bozan anlatım bozuklukları ise “cümle bozuklukları” adını verdiğimiz bu başlık altında ele alınacaktır.
Cümle bozukluklarına yol açan esas sebep, cümleyi meydana getiren unsurların söz dizimi kurallarına aykırı olarak kullanılmasıdır. Buna “telif zayıflığı” denir. Cümle bozuklukları (telif zayıflığı) başlıca dört şekilde ortaya çıkar.
1. Eksiklik:
Cümlede herhangi bir unsurun eksik olmasıdır. Bazı örnekler ve eksiklikler aşağıda gösterilmiştir.
“Bu, kararlı, dediklerini öylesine ödünsüz uygulayabilen bir başkan görüntüsü olmalıdır ki, ABD’nin uzun süredir dünya çapında bir ‘Önderlik bunalımı’ geçirdiği kuşkusu içindeki Amerikan seçmeni en sonunda aradığı lidere kavuştuğuna inanç getirsin.” Cümlede “kararlı” dan önce “öylesine” kelimesi bulunmalıydı.
“2 – 6 yaş arasındaki dönemin dil gelişiminin en yoğun olduğu yıllar olduğu gozönüne alındığında; özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesinde okul öncesi eğitim kurumlarının önemi daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.” Cümlede “özellikleri” kelimesinden önce “dilin” kelimesi bulunmalıydı.
“O maddede, çok güç karşı karşıya kalacaktır.” Cümlede “bir” kelimesi eksiktir. “Çok” kelimesinin “birçok” olması gerekirdi.
“Johnson, eşine İyi bakması için Mevhibe İnönü’den ricada bulundu.” Cümlede eksiklik bulunduğu için Mevhide İnönü’nün kendi eşine mi, Johnson’un eşine mi iyi bakacağı belli olmamaktadır.
“Dogmaların, öğretilere kesin yenildiği bir çağda yaşıyoruz.”
“Kesin” kelimesi zarf olarak kullanılamaz, “kesin olarak” denmesi gerekir. Tahminî rakam ve ortalamalar verilirken kullanılan “yaklaşık” kelimesi de eksiktir; “yaklaşık olarak” denmelidir. İsim cümlelerinde “-dir” bildirme ekinin hiç kullanılmaması da eksikliktir.