Tartışılan “-sal / -sel” Ekleri Üzerine
Yakın zamanda sıkça tartışılır hâle gelen “-sal / -sel” eklerinin kullanımı hakkında en az bilenler kadar konu hakkında hiç bilgisi olmayanların da yorum yapması nedeniyle ortada ciddi bir bilgi kirliliği var. Bu nedenle bu konuda bilgi edinmek isteyen araştırmacıların yararlanması için böyle bir yazı yazma gereği duydum.
Türkçeleştirmeye karşı çıkan, öz Türkçe sözcüklerin kullanılmasını sindiremeyen bazı kişiler yabancı sözcüklere karşı önerilen Türkçe sözcüklerde bir kusur aramaya çalışıyorlar. Bu arayışta bulunan “-sal / -sel” ekleri hakkında Yavuz Bülent Bakiler‘in “Türkçeyi -sal’a bindirip -sel’e vermeyin.” sözü de Türkçeleştirme karşıtlarını pekiştirmiş oldu ve böylece TDK hakkında karalama kampanyaları başlatan kişilerin eline Türkçeyi yerden yere vurmak için malzeme geçti. Şimdi o kişiler Türkçeleştirme yapmayıp, Osmanlıca sözcükleri kullanmanın kendilerince doğru olduğunu (!) sözde ispatlamak için hep bu ekleri örnek gösterir oldular.
Bu konuyu bilimsel olarak ele almaya çalışırsak, şöyle bir çözümleme yapabiliriz: Türkçede iki tane “-sal / -sel” eki vardır. Bunlardan bir tanesi Türkçe kökenlidir ve çok eski yazılı metinlerde bile geçer. Divan-u Lügati’t Türk‘te de “arsal” (kumsal) sözcüğü geçmektedir. Eski Türkçede “kumsal, uysal” gibi örneklerde görebileceğimiz bu ekin İngilizceden veya başka bir batı dilinden Türkçeye geçmiş olması imkânsızdır; çünkü bu örneklerin geçtiği metinlerin çağında Türkçe ile bu dillerin etkileşimi söz konusu değildir.
Günümüzde yapılmaya çalışılan Türkçeleştirme çabalarında Eski Türkçe örnek alındığı için, yakın zamanda birçok sözcükle kullanılan “-sal / -sel” ekleri de büyük olasılıkla ekin aslı olan ve “uysal” örneğinde görülen bu eke benzetilmeye çalışılmıştır. Fakat tesadüftür ki İngilizcedeki “universal (evrensel), emotional (duygusal), traditional (geleneksel)” sözcüklerinde de görülen ve Türkçedeki kullanımla sesteş – anlamdaş olan “-sal / -al” ekleri, Türkçeleştirmelerde işlek olarak kullanılan bu eklerin yabancı kökenli olabileceğini düşündürmeye başlamıştır.
Özet olarak; günümüzde “bilimsel, içsel, dinsel, duygusal, karasal” gibi birçok sözcükte kullanılmaya başlanan “-sal / -sel” ekinin, Eski Türkçede bulunan ekin işlek hâle getirilmiş biçimi olduğunu söylemek mümkündür. İngilizcede ses ve anlam bakımından ortak bir ekin bulunuşu ise ancak tesadüf olarak kabul edilebilir. Fakat Türkçenin İngilizceden ciddi anlamda etkilendiği şu dönemde, batı dilinden geçen sözcükleri kullanma meraklısı insanların, İngilizcedeki “continental” (karasal) gibi sözcüklere benzediği için Türkçedeki “-sal / -sel“li sözcükleri sıklıkla kullandıklarını söylemek, bu ekin kullanım alanının bu kadar geniş olma nedenini aydınlatabilir. Böylece belki de yakın dönemde işlek bir ek olarak kullanılmayacak bu ek, sıklıkla kullanılmaya başlanmış olabilir.
Tanrı TÜRK’ü korusun!
Orkun KUTLU
BENZER KONULAR
- Yazının Bağlantısı: Tartışılan “-sal / -sel” Ekleri Üzerine
- Yazının Bölümü: Türkçe
- Diğer kaynaklarda arayın:
- Etiketler: Arapça, Eklerin Kökeni, Eski Türkçe, Farsça, İngilizce sal sal eki, osmanlıca, Sal Sel Eki, Sal Sel Ekleri, sal sel eklerinin kökeni, Sala Bindirip Sele Vermek, TDK, Türk Dil Kurumu, Türkçe Karşılıklar, Türkçeleştirme, Türkçeleştirme Karşıtları, Türkçesi Varken, Türkçeyi sala bindirip sele verdiler, Yabancı Sözcükler, Yabancı Sözcüklere Türkçe Karşılıklar, Yavuz Bülent Bakiler
- Rastgele 10 Yazı:
- Kompozisyon Konuları / 1. Sayfa
- Roman Türünün Özellikleri
Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri - Ek Fiil Nedir? / Konu Anlatımı
- Büyük Selçuklularda Kümbetler
- Sevgililer Günü Sözleri / 1 – (Güzel Sözler)
- Prof. Dr. Osman Nedim Tuna
- İçinde Yaşadığımız Kültürün Özellikleri
- Cümlenin Öğeleri
- Düzeltme İşaretinin Kullanım Özellikleri
- Yabancı Dillerin Türkçeye Etkisi
Türkçede olan “-an / -en” ekiyle ilgili bir yazı yazabilir misiniz?
Örnek kullanım: “yapılan, edilen, kullanılan”
Barış Bey, bu bahsettiğiniz “-an/-en” eki sıfat-fiil ekidir ve bunun açıklaması ile ilgili sitemizde birçok kaynak var. Fiilimsi ekleri genellikle uzun cümleler kurmak için kullanılır veya birden çok cümleyi birbirine bağlamak amacıyla bu tür fiilimsilerden yararlanılır.
Osmanlıcadan Türkçeye karşılıklar kılavuzunda “anıtsal’deki son l ince okunacaktır” ifadesi bu ekin Fransızca çakması olduğunu %100 kanıtlamaktadır.
Muhterem Orhan Kutlu;
“Yorum YAPMASI NEDENİYLE..” demişsiniz.
“Yorumda BULUNMASI SEBEBİYLE ..” veya;
“Yorumlaması SEBEBİYLE ..” denilmesi gerekmez miydi?
“.. Bu NEDENLE ..” ifâdesi de:
“.. Bu SEBEPLE ..” şeklinde olmayacak mı?
Sizce; “SÖZCÜK” kelimesi; “KELİME” nin tam karşılığı mı?
Türkçe’de bin senelik “TEKLİF” kelimesi varken ve capcanlı ayakta iken “ÖNERİ” kelimesine ihtiyaç var mıydı?
“Türk Dil Kuruluşu”nun uydurduğu kelimeler alaya alınırken, Sizce Türkçe mi, yoksa uydurukça mı, karalanıyor?
“İLMΔ kelimesi mi, kullanılmalı; yoksa sonuna”-sel”
eki getirilerek; sellenen; “BİLİMSEL” kelimesi mi, kullanılmalı?
“OLASILIK” kelimesi; “İHTİMÂL” kelimesinin tam karşılığı mı; yoksa, sâdece güzel temnnîler de kullanılması gereken bir kelime mi? “..BÜYÜYÜP DE ASKER OLASICA.. ” gibi..
TANRI TÜRK’Ü VE TÜRKÇEYİ KORUSUN.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.
Devamı var.
Vehbi Bey,
Sizi tekrar aramızda görmek gerçekten güzel. Değerli görüşlerinize saygımız sonsuz. Daha önce de Türk dilinin özleştirilmesi konusunda verdiğiniz “öneri > teklif”, “bilimsel > ilmî” veya “olasılık > ihtimal” gibi karşılıklar üzerinde kısaca fikrimi belirtmiştim. Ziya GÖKALP üstadımız der ki:
Uydurma yol yapmayız,
Yapma yola sapmayız.
Türkçeleşmiş Türkçedir,
Eski köke tapmayız.
Bu altın ışık düsturu ile yürüyen genç Türk balaları olarak, amacımız fosilleşmiş sözcükleri diriltmek veya Türkçemsi kelimeler uydurmak değildir. Bunun pek tabiî siz de farkındasınız.
Dil yaşayan bir varlık olarak gelişime ve değişime açıktır. Bir dil alıntı yapmazsa burada sorun var demektir. Yalnız bir dilin kendi söz varlığında bulunan ögelerini görmezden gelip, yad dillerin sözcüklerine sarılmak ne kadar anlamlıdır? “Öneri” sözcüğünün, ki Türkçe kökenli “ön” adından gelmektedir, kullanılması sizce neden yanlıştır? Teklif Türkçeleşmiş bir sözcük olabilir, bunun artık kullanılmamasını öğütleyen kimse de yok. Fakat kendi söz varlığımıza ait, yerleşmiş bir Türkçe sözcüğü kullanmanın sakıncası nedir? Dahası bunu tercih etmenin mantıklı gerekçesi, Türkçe sevdasıyken sizin bu sözcüklere karşı kat’i duruşunuz nedendir?
Dikkatii çekti, “Tanrı” sözcüğünü kullanmışsınız. O sözün Çince, Moğolca, Mançu-Tunguzca, Hintçe ve bunlar gibi başka bir dilden geliyor olduğunu düşünmeniz beklentisinde olduğumu inkâr edemem doğrusu. Bunun yerine dilimize ve kültürümüze yerleşmiş olan “Allah” adını kullanmak istersiniz diye düşünmüştüm. Fakat Türkçe olduğu kaynaklarla sabit olan Tanrı adını kullanmış olmanıza içten sevindim. Bu konuda bir yazı yazmıştım, ona da bir göz atmanızı tavsiye ediyorum:
https://www.cokbilgi.com/yazi/allah-ve-tanri-sozcukleri-uzerine/
Esen kalın. Yakarışınızı Tanrı işitsin, alaş.
TTK!
Türkçe ekler hek kelimeye uyum içinde eklenebilir; fakat sel-sal ekleri Türkçe olmadığı için her kelimeye uyumlu bir şekilde eklenemez..!!
Örneğin KARA kelimesine eklersen KARASAL olabilirken
Göz kelimesine ekleyemezsiniz GÖZSEL gibi eğreti durur.
Kulak kelimesine ekleyemezsiniz KULAKSAL olur,
Vucut kelimesine ekleyemezsiniz VUCUTSAL olur,
Örnekler artabilir
Yükseksel, Denizsel, Kafasal, Bilgisayarsal, Buzdolabısal, Televizyonsel.
Ler-Lar ekleri Türkçedir ve her kelimeye uyumlu bir şekilde eklenebilir.
Bahadır Bey,
Yazıda “+sal/+sel” ekinin Türkçe kökenli olduğunu açıkladığım hâlde bu eklere “Türkçe değil.” demişsiniz. O hâlde gerekçeniz, açıklamanız nedir? Bu eklerin her sözcüğe uymadığını belirtmişsiniz, bu mudur gerekçeniz?
Türkçede her ekin dil bilgiSEL bir işlevi vardır. Bazıları iyelik anlamı yükler, bazıları ise sözcüğe yeni bir anlam kazandırabilir. Ve Türkçe kökenli bir ekin, Türkçedeki bütün sözcüklere uymak gibi bir zorunluluğu yoktur, ki bu dilin mantığına aykırıdır. Sizin vermiş olduğunuz örnekleri çürütmek için nereden başlasam bilemedim:
1) Siz kulak aşinalığınıza göre, “eğreti” olduğunu kabul ediyorsunuz bazı sözcüklerin; fakat “vücutsal” sözcüğünün dil bilgisel herhangi bir kusuru olmadığı gibi anlamSAL olarak da gayet yeterlidir. Bu sözcük sizin kulağınızı tırmalıyorsa, söz dağarcığınızın kusurudur.
2) Hem “kulak” ismine hem de “yüksek” sıfatına aynı eki eklemeye çalışmanın bilimsel tutumla uzaktan yakından ilgisi yoktur. O hâlde düz mantık yürütürsek, İngilizcedeki “im-” ön ekinin, “im-possible” (imkansız) anlamını aynı şekilde “im-house” (evsiz) şeklinde de vermesi gerekir, ki böyle saçma bir düz mantığı orta okul öğrencisi bile düşünmez.
3) “Televizyonsal, buzdolabısal” gibi bir kavram var mı? Olmayan bir kavrama isim türetmenizin anlamı nedir? Hiçbir dilde böyle bir sözcük yoktur; çünkü bahsettiğiniz kavramlar uydurmadır, gerçek yaşamda karşılığı olmayan şeylerdir.
4) Sizin ortaya attığınız kurama göre “kitap+çık” örneğindeki “+ÇIk” isimden isim yapma (küçültme anlamında) ekinin, tüm isimlerde kullanılabilmesi gerekir. O hâlde “giysicik, kalemcik, perdecik, dergicik, bibercik” sözcüklerinin neden “eğreti” (: olduğunu bana açıklayabilir misiniz?
Esenlikle…
4. Paragrafta verdiğiniz örneklerin malesef hepsi uyumlu.!
Bir ekin bir kelimeye eklenebilmesi için illaki bir kavram olması zorunluluğu yoktur.
Senin mantığına göre de “Buzdolabısal” bir şuan bir kavram değil; ama 2050 yılında, sesin mantığına uyan kesim, Buzdolaplarından kaynaklanan hastalıklara
“Buzdolabısal Hastalıklar” diyebilir.
Halbuki kasmaya gerekyok sel – sal ekleri eklemeden de düzgün Türkçemiz gayet yeterlidir.
Haa yok ben illa birşey eklemek istiyorum diyorsan latin ekler yerine, ses uyumluluğu bakımından Farsçadaki “î” eki kulağa daha hoş gelebilir.
Vucutî, ilmî, Kitabî, Felsefî,
Felsefesel değil yani.
Bahadır Bey,
Dördüncü başlıkta verdiğim örneklerin hepsini “uyumlu” bulurkenki fonetik algınız, nasıl oluyor da “evsel atık” sözcüğünü eğreti buluyor anlamakta güçlük çekiyorum. Bugün var olmayan bir kavrama isim türetme gayreti içerisinde olmanız ise, mantık ölçülerinin dışında bir tutum. 2050 yılı gelsin, böyle bir kavram ortaya çıksın, zaten canlı olan Türkçemiz de bu duruma uygun bir gramatik yapı geliştirecek ve o zaman var olan bir kavramı nasıl karşılaycağının gayet üstesinden gelecektir.
Son olarak, Türk dili kendine özgüdür. Coğrafi yakınlıklarımız yüzünden Farsçayı veya Arapçayı Türkçeye daha uygun buluyorsanız, bilimsel çizgide olmasını umduğum bu fikir alışverişi daha fazla süremez. Zira Farsça, tıpkı İngilizce gibi “çekimli” bir dildir ve Türkçeye en az İngilizce kadar yabancıdır. Özleşmek asıl ereğimiz ise, bunu Türkçenin olanaklarından yararlanarak gerçekleştirmek mantıklı ve mâkul olandır.
Saygılar…
“Hem “kulak” ismine hem de “yüksek” sıfatına aynı eki eklemeye çalışmanın bilimsel tutumla uzaktan yakından ilgisi yoktur.”
Bir ekin sadece sıfata gelebileceği; fakat isime gelemeyeceği bilgisinide nereden uyduruyorsunuz
Sizin bu yaptığınız bilim ile nereden alakalı?
Size şu örneği vereyim “Evsel Atık” hastanelerde her çöpte yazar; ama yanlış..!
EV sıfatmı?
Kulakğın duymaması ile oluşan kusurlara verilebilecek örnek “Kulaksal Sorunlar” oldumu şimdi?
Bumudur sizin bilim anlayışınız?
Türçemizi bozmayalım duyarlı olalım..!
Peki siz benim “+sAl/+sEl” ekinin yalnızca “sıfatlara” geldiğini söylediğim kanısına nerden ulaştınız Bahadır Bey? Türkçede her ekin bir işlevi ve anlamı vardır, bunun için genel temayülü isimlere gelmek olan bir eki sıfata ekleyemezsiniz. Kuşkusuz hem isimlere hem de sıfatlara gelebilen ortak ekler vardır; fakat bu temayülü dikkatten uzak tutarak böyle alelâde bir yaklaşımla sonuca ulaşamazsınız.
Ben yorumumda “bilgisel, anlamsal, vücutsal” örneklerini vermişim. Bu örnekleri “sıfat” olarak mı algıladınız? Ayrıca “evsel” sözcüğüne “yanlış” demenizin dil bilimsel dayanağı nedir? Bunu önceki yorumumda da sormuştum. Bana “Dünya karedir.” diyorsunuz; fakat sadece söylüyorsunuz, açıklama adına hiçbir şey yok. Dahası bahsettiğim hâlde hâlâ yanlışı “kulağa eğreti gelmek” olarak algılıyor ve “Kulaksal ne saçma sözcüktür ya, bu sözcük doğru olamaz!” diyorsunuz.
Bizim bilim anlayışımız ortada, Türkçeye olan yüksek sevgimiz ise hissedemeyeceğiniz kadar yüksek. Böylesi konular “kulaktan” dolma bilgilerle anlaşılamaz. Bunun için bilimsel değeri olan makaleler ve kitaplar okumanızı tavsiye ediyorum.
Esenlikle…
Senin yazını aktarıyorum
“Hem “kulak” ismine hem de “yüksek” sıfatına aynı eki eklemeye çalışmanın bilimsel tutumla uzaktan yakından ilgisi yoktur.”
Sıfata ve isime eklenemesi durumunu çıkartan sensin.
dahası bu sitenin asıl amacı
“Türkçesi varken” olduğuna göre Türkçemizi bozan bu ithal ekleri neden anlamlandırmaya çalışıyorsun?
Ayrıca Farsça ekler sel sal eklerinden daha uyumlu dedim! doğrusudur demedim; ama sen şunu yazdın
“Zira Farsça, tıpkı İngilizce gibi “çekimli” bir dildir ve Türkçeye en az İngilizce kadar yabancıdır.”
Bunu diyebilen bir akademisyen önceki yazınıda şunları yazmış bakıyoruz..
“O hâlde düz mantık yürütürsek, İngilizcedeki “im-” ön ekinin, “im-possible” (imkansız) anlamını aynı şekilde “im-house” (evsiz) şeklinde de vermesi gerekir”
Mantıksız olduğunu anlatmak amacı ile ingilizceden örnek vermek doğrumudur?
O diller başkadır “imhause” evsiz anlamına gelmez ise ne olurki? bizi ilgilendiriyormu? sen batıya yakınlık duyabilirsin; ama ben Asyacıyım.
Yine söylüyorum sel sal ekleri çakma Türkçedir
TV’deki iciş cicişlerin havalı havalı konuşmalarında bol bol kullandıkları çakma eklerdir.
Bunlar olmadan da Türkçe yeterlidir.
Ne yani sen
“divanı lügatit Türk” te kumsal ve uysal kelimelerini gördünde kendini ispatlamışmı sayıyorsun?
Kumsal kelimesinin tamamının kök olmadığı nereden biliyorsun?
Madem öyle buna neden
“Divansal Lugatsal Türk”
dememişler?
Mantığa gel
Kum kelimesine sal ekleyince Kumsal yani “hertarafı kumlarla kaplı alan” anlamı oluyor.
peki denize de zamanla susal diyebilirmiyiz?
Heryer ağaçlıksa orman yerine ağaçsal alan diyebilirmiyiz?
ayrıca o örnekte vermiş olduğun “arsal” Kumral anlamına geliyor olmasın? ve bence lugatta kusal değil “Kumsıl” yazıyor olmasın?
Bak sana bir alıntıyı aktarayım
“Meselâ parasal konular derken para meselelerine ait olan konular kastedilir. Kısacası Türkçede eskiden beri kullanıldığı bilinen kumsal, uysal, baysal vb. kelimelerdeki -sal eki fonksiyon bakımından günümüzdeki -sal/-sel ile uyuşmamaktadır.”
Yani sen diyorsun ki bu ek dilimize girsin isteyen istediği anlamda eklesin
para meseleleri yerine “parasal” desin
Küreye benzemek, küreleşmek yerine küreselleşme desin.
Daha sonra sel sal eklerini bol bol her kelimeye ekleyerek sokakta kendisini zengin Türkçe konuşuyor zanneden tipler türesin.
-Abi bana lastik verirmisin?
-Al buyur..
-Bu arabaSAL lastik, ben racing kullanıyorum bana motorsikletSEL lastik verirmisin, aynı zamanda da gripSEL olsun kaymasın..!
-oo beyfendi çok güzel Türkçeniz var..
-Tesekklr.. :))
İşte kalıbı bozarsan sonumuz bu olur..!
Kasmayın
TÜRÇESİ VARKEN!
Parasal sıkıntı
Para sıkıntısı
Evsel atık
Ev atığı
Duygusal değişim
Duygu değişimi
İçsel meseleler
İç meseleler
Sezgisel farkındalık
Sezgi farkındalığı
Burda kaç satır yazı yazdım, Hiç sel sal eki kullanma ihtiyacı hissetmedim..!!
Ben Türk Oğlu Türküm
Ne Mutlu Bana..!
Bahadır Bey,
Hangi dil bilimciye sorarsanız sorun, Türkçe kökenli bir ekin bütün sözcüklere eklenmeyeceğini, eklerin dil bilgisel bir karakterlerinin olduğundan bahsederler. Siz ekleri öyle alelâde örneklerle açıklamaya çalıştığınız için böyle bir açıklama yapma gereği duydum.
İngilizceden örnek verdim; çünkü böyle bir yanlışın neredeyse bütün dillerde geçerli olduğunu görmenizi istedim. Bunu Arapçadaki “bî” olumsuzluk ön ekiyle de göstermiş olabilirdim; fakat o an aklıma o geldi. Siz ise bunu batıya hayranlık olarak algılıyorsunuz.
“Asyacıyım.” sözünüz, sizin Farsça, Çince veya Rusça gibi dillerden alıntı yapmamızın bir mahsuru olmadığını düşündüğünüz anlamına mı geliyor? Hint-Avrupa dillerinin Sâmi dillerine üstünlüğü var mıdır? Türkçe nazarında hepsi birer “yabancı dil” değil midir?
Varsayalım ki “+sAl/+sEl” ekleri Türkçe kökenli değil. Ve biz bu kavramları Türkçenin güçlü söz denizinden ve köklü yapısından yararlanarak dilimize uygun biçimde özleştireceğiz. Bir Türkçe sevdalısı olarak “Latin” kökenli olduğunu düşündüğünüz bu eklerin yerine, “Arap-Fars” kökenli “nispet î’sini” koyma merakınızı nasıl açıklayabilirsiniz? Bu diller Türkçeye yabancı değil mi? Osmanlı döneminde yapılan alıntılar, belki bu kullanımları şirin hâle getirmiştir sizin için. Veya dile “oturmuş” olarak algılıyor olabilirsiniz bunları. Fakat özünde bu kullanım da bir “yadlık” değil midir?
Başka dillerden sözcük düzeyinde alıntı yapılması, dilin ihtiyacı doğrultusunda olduğu sürece sıkıntı yok. Fakat siz Türkçenin dil mantığına uymayan bir “ekin” kullanımını öğütlüyorsunuz. Üstelik hayranı olduğunuz bu ekin kullanımını “Divan-ü Lügat-it Türk” adıyla örneklemişsiniz ya, buna yorum bile yapamıyorum. Bu isim tamlamasının içinde nispet î’si nerede var Tanrı aşkına? İki farklı ekin yerine “+sEl/+sAl” ekini getirerek neyi amaçladınız, gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.
Biz “duygu değişimi, sezgi farkındalığı” gibi örneklerin yanlış olduğunu düşünmüyoruz. Bu şekildeki kullanımlar da oldukça yaygın dilimizde. Fakat bazı kavramlar var ki, iki sözcükle bile karşılamak gayet zor. Örneğin “parasal, dil bilgisel, sezgisel” gibi sözcükleri tek başına nasıl başka türlü ifade ederdiniz? “paraî” şeklinde mi? Hem bu ekin “belirtme ekine” ne kadar benzediğini düşünürsek, dilimizdeki kullanımının nasıl bir sıkıntı doğurduğunu da gösterebilir.
http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20DILI/Enfel_01.pdf
Yukarıda bağlantısını verdiğim makaleyi okumanız, bu eklerin Tahsin Banguoğlu ve Ömer Asım Aksoy tarafından nasıl Türkçeleştirildiğini görmeniz açısından yararlı olacaktır. Biz burada ikoncanların, emocu gençlerin Türkçesini savunuyormuşuz gibi bir izlenime kapılmanız ayrıca üzüntü verici. Türk oğlu Türk oluşunuz, bu kutlu seviye yürek veren her vatan evladı için takdir edilesi bir duruştur. Bu anlamda ne mutlu size.
Esen kalın…
TTK!
Öncelikle bana tavsiye ettiğin yazıları okuyacağım,
Bende sana
Mustafa Kemal’in 10Ekim 1927 de yazdığı şimdiki adıyla
“Atatürkün Gençliğe Hitabesi” ni ve de
Mehmet Akif’in
12Mart 1921 de yazdığı
“İstiklal Marşı” nı
Tekrar okumanı tavsiye ediyorum; ama ben zaten ezber biliyorum deme bir daha oku..! ki insanın nasıl tüyleri diken diken oluyor.
Onlar sel-sal eklerine hiç ihtiyaç duymuşlarmıdır?
Yokluğunu çok aramışlarmıdır?
Belkide akıl edememişlerdir bilemeyiz :((
Orada yazan o kelimeler, seçilmiş kavramlar, kafiyeler aman Allahım nekadar muazzam.
Keşke
Ey Türk istikbalinin evlâdı! diye başlayan o satırlardaki kelimeleri bugünde kullanarak konuşabilseydim,
Keşke
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım
diyebilseydim, çok utanıyorum çook, biz ne hale geldik,
Bu manâ yüklü kelimelerimiz nerede? onları artık kullanamayacakmıyız?
Şimdi gerçek sıkıntılarımı seninle paylaştım işte..
Sizde Esen kalın…
Efendiler;
“Titreyip Kendimize Dönelim”.
“ÖRNEĞİN” kelimesi Ermenicedir.
Bu hakikâti bilmeyenler ve câhiller bu kelimeyi kullanıyorlar.
Türkçeleşmiş olan “MESEL” kelimesini Arapça’dan aldığımız için bu kelimenin yerine; Ermenice bir kelime olan “ÖRNEĞİN” kullanılıyor.
Pekii.. bu kelimeyi Siz hangi maksatla kullanıyorsunuz?
“TÜRKÇE BİZİM SES BAYRAĞIMIZDIR”.
Bilmiyordum..! birşey daha öğrenmiş oldum.
Ben fazla kullanmam, yukarıda yazdıklarıma dikkat ettim sadece bir defa kullanmışım, artık onuda kullanmayacağım..
Peki eskiden “örneğin” kelimesi yerine kullanılan Türkçe bir kelime yokmu?
Aslında çok da önemli bir kelime, Türkçesi olması gerekir, haksızmıyım?
Muhterem Bahadır Bey;
Gönderdiğiniz yazıların muhatabı ben miyim, değil miyim, bilmiyorum ammâ bildiğimi zannettiğim bir mevzu olduğu için cevap veriyorum.
Ermenice bir kelime olan “ÖRNEĞİN”in yerine kullandığımız Türkçe bir kelime var; o da:
“SÖZ GELİMİ”.
Buna ilâve edicek bir kelime daha var:
“MESEL” kelimesi..
Diyebilirsiniz ki; “MESEL” Arapça bir kelime. Ben de diyorum ki: “MESEL” kelimesi hakkında TÜRK DİL KURULUŞU’NA müracaat ettiğimde; aldığım cevap şöyle olmuştu:
“MESEL”; Türkçeleşmiş bir kelimedir”.
Ben de bu fikri paylaşıyorum.
Allah’a Emânet Olunuz.
Vehbi Bey
Uyarıyı tarafınızdan aldığım için takdir edersiniz ki sorularımın cevaplarını da biliyor olduğunuzu düşündüm ve doğru da düşünmüşüm.
“Söz Gelimi” ni cümle, kelime ve dil ile alâkalı konuşmalar için
“Meselâ” yı ise fen konularını anlatırken kullanmayı yeğlerim.
Selametle.
Muhterem Kardeşim Bahadır Kuru;
Türkçe ile alâkadar olduğunuza çok memnun oldum.
Gayretlerinizden dolayı çok teşekkür ederim.
Allah’a Emânet Olunuz.
Vehbi Okur.
Orkun Kutlu Kardeş;
“Edebiyat Defteri” isimli otağda “İÇSEL NEDENSELLİK”
başlıklı bir yazı vardı.. Ben de “-sel” ve “-sal” eklerini
görünce yazıyı okuyamadım. O kişiye bir tenkit yazısı
yazdım; dedim ki:
BAŞLIKTA KULLANDIĞINIZ KELİMELERİ ÇOK ARADINIZ MI?
*) Şöyle ki:Türkçe’de evvelâ uzun (î) ile biten kelimelere “-sel”, “-sal” eklerinden biri getirilirdi. Meselâ:
“Fizikî” kelimesi “fiziksel” oldu; “kimyevî” kelimesini “kimyasal” oldu.. Sonra bakıldı ki, bu harekete
ciddî bir itiraz eden yok; bu eklerden biri her kelimeye getirilmeye başlandı..
*) Kullanılan “-sal” ve “-sel” ekleri Türkçe değildir.
Hemen hemen her kelimeye bu Türkçe olmayan bu eklerden biri getirilince; Prof. Dr. Faruk Kadri
Timurtaş demiş ki: “Türkçeyi ‘sal’a bindirdiler; ‘sel’e verdiler”.
Gerçekten de nerede ise: “Masa örtüsü” değil; bir mârifetmiş gibi: “Masasal örtü denilecek..
*) Gelelim “neden-sel” kelimesine: “Neden” kelimesi, “sebep” kelimesinin yerine kullanılamaz. Çünkü; bu iki kelime mâhiyet itibâriyle birbirinden farklıdır. Şöyle ki; “sebep” kelimesi bir isimdir,
“neden” kelimesiyse bir soru zamiridir. Dil Âlimleri bu iki kelimenin şu şekilde kullanılabileceğini
ifâde ediyorlar: “SEBEPSİZ YERE NEDEN AĞLIYORSUN” gibi..
Başlığı çok değişik bulunca yazınızı okuyamadım.
Kusuruma bakmayınız.
O kişide bana sordu: Dedi ki:
Merhabalar;
İlginç, doğrusu bu şekilde bir eleştiri alacağımı beklemiyordum… Lütfen sizde kusura bakmayın ancak bende küçük bir açıklama yapmak isterim;
Neden-sebep aynı kelime değildir demişsiniz. Ancak ben ” Neden” derken soru sormadığımı anlatabilmişim sizlere. Yani o kelime anlamını bulmuş.
İçsel derken de, o kelime yerine “içle ilgili, içe değgin, dahili.” anlamının karşılığı bu kelimelerdir. Ancak ben bunları uygun bulmadım ki, bunlar türkçe sözlükteki anlamlarıdır.
Ve rica etsem; -sel-sal kelimelerinin türkçe olmadığını anlatan, öncesinde hangi harfen sonra geldiğini , şimdi nasıl değişime uğradığını anlatan bir site, bir yazı, bir makale vs. linki yollarsanız bilgi sahibi olmak isterim. Zira ben ilk kez sizden duyuyorum.
Yazıyı okumanızı istemeyeceğim, ön yargı oluştuktan sonra kırılmaz bilirim..
Saygılar…
Ben de bu konuda araştırmada bulunuyorum amma galiba Siz
Muhterem Yavuz Bülent Bâkiler Bey gibi değil de bu eklerin Türkçe olduğunu iddia ediyor, gibisiniz.
TTK.
Vehbi Okur
Ek Bilgi: Sizin yazınızı alırım diye müsaade almadan
bir-iki kelimeyi değiştirdim. Özür dilerim.