Atatürk’ün Avrupa’ya Yolculuğu
Tarih: 16 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: Yorum yok.
Savaşın en zor ve çetin anlarında zaferler kazanmış, başarılarıyla halkın gönlünde taht kurmuş muzaffer bir generalin açıkta kalması, ordu içinde ve işten anlayan çevrelerde türlü dedikodulara yol açıyordu. Bu durum, hem Enver Paşa’nın itibarını zedeliyor hem de Mustafa Kemal’e karşı duyduğu kuşkuları arttırıyordu. Mustafa Kemal’e acilen bir iş bulmak ve onu İstanbul’dan uzaklaştırmak gerekiyordu.
1917 yılının Aralık ayında Keizer, Osmanlı Padişahı’nı Alman İmparatorluk Karargahı’nı ziyarete davet etmişti. Padişah hasta olduğu için yerine Veliaht Vahidettin Efendi’nin gitmesi kararlaştırıldı ve Mustafa Kemal Paşa’ya Osmanlı Ordusu’nun temsilcisi olarak Almanya’ya gitmesi önerildi. Tahta çıkması pek uzak olmayan Veliaht’la tanışmak, ona gerçekleri anlatmak, güvenini sağlamak ve Padişah olunca da devlet işlerinde söz sahibi olmak, hem Mustafa Kemal hem de ülke için çok yararlı olabilirdi.
O, bu düşüncelerle teklifi kabul etti. 15 Aralık 1917 ve 5 Ocak 1918 tarihleri arasında yapılan bu resmî gezide, savaşın gidişâtını, devleti bekleyen kaçınılmaz sonuçları bütün açıklığı ile Veliaht’a anlatmaya çalıştı. O’na V. Ordu Kumandanlığı ile Başkumandanlık Vekaleti’ni uhdesine alması hususunda telkinde bulundu.
Atatürk’ün 7. Ordu Komutanlığı
Tarih: 15 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 1 Yorum var.
Irak cephesinde 10 Mart 1917’de İngilizler Bağdat’ı ele geçirdiler. Bu gelişme üzerine Halep’te Enver Paşa’nın başkanlığında toplanan bazı komutanlar, Bağdat’ın İngilizlerden geri alınabilmesi konusunu görüştüler. Toplantı sonunda Bağdat üzerine yapılacak seferde kullanılmak üzere “Yıldırım Orduları Grubu” adı altında bir ordular grubu kuruldu ve başına da Alman Generali Falkenhein getirildi. Mustafa Kemal, 5 Temmuz 1917’de bu grubun içinde yer alan VII. Ordu’nun Komutanlığı’na tayin edildi.
Çok geçmeden asıl tehlikenin Irak’ta değil, Filistin’de olduğu gerçeği anlaşılmıştır. Yıldırım Orduları grubu Filistin’de İngilizlere karşı savaşacaktı. Mustafa Kemal Paşa, bu cephede göreve başladıktan sonra, 20 Eylül 1917’de Sadrazam Talat Paşa, Başkumandan Enver Paşa, Bahriye Nazırı ve IV. Ordu Kumandanı Cemal Paşa’ya birer rapor göndererek devlet ve savaş yönetiminin çok kötü olduğunu, halkın içinde bulunduğu sefalet ve perişanlığı, alınması gerekli gördüğü önlemleri dile getirirken emperyalist emeller peşinde koşan Falkenhein’a geniş yetkiler verilmesini de sert bir üslupla eleştirdi.
Enver Paşa, bu raporlara Falkenhein’i tutan ve ona görevinden çekilmesi ve II. Ordu Kumandanlığı’nı öneren kısa cevabından sonra, VII. Ordu Kumandanlığı’ndan istifa ettiği gibi teklif edilen Ordu Kumandanlığı’nı da kabul etmeyip İstanbul’a döndü. 7 Kasım 1917’de genel karargah emrine alındı.
Atatürk’ün Kafkas Cephesi’ndeki Görevi
Tarih: 14 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 1 Yorum var.
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nda en kalabalık Türk ordusuna komuta etmişti. Çanakkale’de emrine verilen kuvvetler, on bir tümen ve bir atlı tugaydan oluşuyordu. Çanakkale’de iyi bir stratejist, iyi bir taktisyen ve birliklerini mükemmel şekilde sevk ve idare kudretine sahip komutan olduğunu ispat etmişti. Ulusların tarihinde böylesine büyük başarılara imza atan kişilere en üst rütbelerin ve unvanların verildiği sıkça görülmüştür.
Mustafa Kemal gibi büyük işler başarmış bir insanın fazlasıyla hak ettiği generalliğe yükseltilmesi gerekirdi. Harbiye Nezareti Muamelât-ı Zatiye Dairesi, Mustafa Kemal’in livalığa yükseltilmesi için gerekli işlemleri yaptı ve belgeleri Enver Paşa’ya sundu. O ise belgeleri uzun süre bekletip gerekli olan padişah iradesini almadı. 1 Nisan’da hazırlanan bu belgeler, yedi ay bekletildikten sonra ancak Ekim ayında kendisine Tuğgeneral olduğu tebliğ edildi.
Ruslar, 1915-1916 kışında Kafkas cephesinde saldırılarını sürdürüyorlardı. İngiliz ve Fransızların Gelibolu’dan çekileceklerini öğrenen Ruslar, Çanakkale’deki Türk birlikleri Kafkas cephesine kaydırılmadan ve üstünlük kendilerinde iken amaçlarına ulaşmak için saldırılarını artırmışlardı. Bu saldırılar sonucunda 16 Şubat 1916’da Erzurum düşmüş; Ruslar, Of-Bayburt-Mamahatun hattının doğusuna kadar ilerlemişlerdi. Osmanlı Başkumandanlık Vekaleti, Erzurum’u geri alabilmek için II. Ordu’yu bölgeye nakletmeye çalışıyordu. Mustafa Kemal’in 16. Kolordusu da bu orduya bağlıydı. 27 Şubat’ta Edirne’den yola çıkan Mustafa Kemal, 26 Mart 1916’da Diyarbakır’a ulaşarak yeni görevine başladı.
Süregelen Rus saldırıları sonucunda durum kritik bir hal almıştı. Düşmanın Muş ve Bitlis güneyindeki geçitleri zapt ederek Güneydoğu Torosları aşması halinde Irak ve Suriye’deki ordular da tehlikeli duruma düşebilirlerdi. 16 Kolordu’nun 5. tümeni Bitlis’te, 8. tümeni ise Muş’un güneyinde bulunuyordu. Mustafa Kemal’in karargahı ise Silvan’da idi.
Çanakkale Savaşı ve Atatürk
Tarih: 13 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 2 Yorum var.
28 Temmuz 1914’te insanlık tarihinin en kanlı çatışmalarından biri olan Birinci Dünya Savaşı başladı. Mustafa Kemal, savaşın gidişatını yakından izliyordu. O, savaşı Almanya’nın kaybedeceğini düşünüyor ve Almanya ile ittifak yapılmasına şiddetle karşı çıkıyordu. 2 Ağustos 1914’te Almanlarla imzalanan ittifak antlaşmasına rağmen Osmanlı Devleti, gerekli hazırlıkları yapabilmek için tarafsızlığını ilan etmişti. Goeben ve Braslau adlı Alman savaş gemilerinin Osmanlı’ya sığınmasından kısa bir süre sonra Türk donanmasının 29 Ekim 1914’te Rus limanlarını bombalaması üzerine Osmanlı Devleti de savaşa girdi. Savaş ilan eden taraf olmak istenmediği için Osmanlı Devleti’nin Rusya, İngiltere ve Fransa ile savaş halinde olduğuna dair “İrade-i Seniyye” ancak 11 Kasım 1914’te yayınlandı.
Savaşın sonucunu kestirmesine rağmen ülkesine hizmet etmek isteyen Mustafa Kemal, orduda aktif bir görev almak isteğini Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya yazdı. Onun istediği özel bir görev değil, rütbesine uygun bir görevdi. Ancak Enver Bey, rakip ve muhalif olarak gördüğü için çekemediği Mustafa Kemal’e böyle bir fırsat vermeyi düşünmüyordu; Sofya’daki görevinin önemli olduğunu ileri sürerek hayır cevabı verdi.
Mustafa Kemal, yurt savunmasında daha yüce ve önemli bir görev olamıyacağını, arkadaşları cephede ateş hattında iken kendisinin ataşelik yapamayacağını söylüyor ve Enver’e hitap ederek “Eğer birinci sınıf zabit olmak liyakatından mahrum isem, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz” diyordu. Bu arada Sofya’ya gelen Süleyman Askeri Bey aracılığı ile Irak Cephesi komutanlığının kendisine verilmesini talep etti. Bu başvurunun cevabını beklerken Süleyman Askeri Bey’in Irak Cephesi fiili komutanlığına getirildiğini öğrendi.
Sarıkamış hezimeti, kolay zaferler kazanmayı hayal eden Enver Paşa’nın düşüncelerini değiştirdi. Enver’in hayalperestliği, askeri kifayetsizliği ve basiretsizliği yüzünden yüz bine yakın Türk genci dondurucu soğukta can vermişti. Aynı günlerde yazışmalarla sonuç alamayacağını düşünen Mustafa Kemal, İstanbul’a gitmeye karar vermişti. Eşyalarını topladığı sırada bir telgraf aldı. Bu telgrafta “On dokuzuncu Tümen Kumandanlığına tayin oldunuz, hemen hareket ediniz” deniliyordu (20 Ocak 1915). 2 Şubat 1915’te tayin emrini aldı. Tayin edildiği Tekirdağ’da yeni kurulmakta olan bir tümendi. Bu sırada müttefikler, savaşta zor duruma düşen Rusya’nın yükünü hafifletmek ve en kısa yoldan yardım ulaştırabilmek için Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye karar vermişlerdi.
Bir çıkarma ihtimali her geçen gün kuvvetleniyordu. Mustafa Kemal’in kumandan olarak atandığı On dokuzuncu Tümen, ordu ihtiyatında bulundurulmak üzere önce Maydos’a sonra Bigalı’ya nakledilmişti. Bu sırada Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışan İngiliz ve Fransız donanmaları başarısız olup geri çekilmişlerdi. Bu başarısızlıktan sonra Çanakkale Boğazı’nı karadan zorlamak üzere Boğaz dışındaki adalarda kuvvet yığmaya başlamışlardı. Bunlar olup biterken tümenin kumandasını devir alan Mustafa Kemal, düşmanın muhtemel çıkarma tehlikesine karşı emrindeki birliklere uyanık olmaları emrini vermişti. Bir taraftan da yeni kurulan tümenini seçkin bir birlik haline getirmek için yoğun bir gayret gösteriyordu. Nitekim On dokuzuncu Tümen, onun çabaları sonucunda bir ay gibi kısa bir sürede güzide bir kuvvet haline gelmiştir.