İntak – Konuşturma Sanatı / Edebi Sanatlar
Tarih: 16 Ekim 2011 | Bölüm: Söz Sanatları | Yorumlar: 33 Yorum var.
İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur. İntak sanatının bulunduğu her yerde teşhis sanatı da vardır. İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturma sanatıdır. Konuşturma, kişileştirmeden sonra gelir.Varlık önce kişileştirilir, gerekirse konuşturulur.
Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatına en çok rastlanan türlerdir.
Örnek: Kurnaz tilki sesini yumuşatarak, ona
Dedi ki: ”Kardeşciğim artık dostuz;
Müjde getirdim sana in de öpüşelim;
Barış oldu hayvanlar arasında.”
Yukarıdaki örnekte kurnaz tilkinin konuşması, “intak” (konuşturma) sanatı örneğidir.
– Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?
– Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince: / Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince.
– Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: / İçimde kanayan yara gibisin.
– Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim, / Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.
– Adam elini uzattı,tam onu koparacağı sırada menekşe: Bana dokunma!diye bağırdı.
Teşhis – Kişileştirme Sanatı / Edebi Sanatlar
Tarih: 16 Ekim 2011 | Bölüm: Söz Sanatları | Yorumlar: 29 Yorum var.
İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır. İnsana özgü niteliklerin başka varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına “teşhis” (kişileştirme) denir. İnsana ait özelliklerin insan olmayan varlıklara mal edilmesiyle gerçekleştirilen mecazlı bir anlatım özelliğidir. Bazen benzetme çoğu zaman da kapalı istiare biçiminde gerçekleştirilir.
Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır:
– Güzel gitti diye pınar ağladı.
– Menekşeler külahını kaldırır.
– Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda, / Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.
– Toros dağlarının üstüne, / Ay un eledi bütün gece.
– O çay ağır akar,yorgun mu bilmem, / Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem.
– Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın, / Eskici dükkanında asma saat, / Çelik bir şal atmış omuzlarına.
– Yalnızlığın okşadığı kalbime,yağmurlar küskün, / En güzel türküyü bir kurşun söyler.
– Bu akşam sonbahar ne kadar serin, / Geceyi hasretle zaman.
Açıklamalı örnek: “Sevincinden ağlayan,gülen,haykıran rüzgâr,
Kalplere sevinç,umut ve inanç getiriyor.”
Rüzgâr, insan gibi sevinmekte,sevincinden ağlamakta,gülüp haykır maktadır.Böylece kişileştirme gerçekleştirilmiştir. Kendisine benzetilen”insan” söylenmediği,gülmek,ağlamak,sevinmek,haykırmak gibi insana ait özellikler ‘benzetme yönleri’ belirtildiği için kişileştirme, kapalı istiare biçiminde gerçekleştirilmiştir. “Rüzgâr, bir insan gibi sevincinden ağlıyor, gülüyor, haykırıyordu.” denirse benzeyen de kendisine benzetilen (insan) de belirtildiği için kişileştirme,benzetme şeklinde gerçekleştirilmiş olur.
Mecaz-ı Mürsel – Ad Aktarması Sanatı
Tarih: 16 Ekim 2011 | Bölüm: Söz Sanatları | Yorumlar: 18 Yorum var.
Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Bir sözün benzetme amacı gütmeden gerçek anlamının dışında başka bir sözün ya da kavramın yerine kullanılmasıdır. Kavramlar arasında benzetmenin dışında, gerçek veya mecazlı anlamlar arasında parça-bütün, özel-genel, neden-sonuç… gibi ilgiler bulunur.
Aşağıdaki örnek cümlelerde yapılan ad aktarması, parantez içerisinde gösterilimiştir:
– İşe alınman için dün şirketle görüştüm. (İnsan)
– Yarın sınıfı 9/H sınıfı yapacak. (Öğrenci)
– Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi. (Yazar)
– Nihatın golüyle tüm stad ayağa kalktı. (Seyirci)
– O evine çok bağlı bir insandır. (Ailesi)
– Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı. (Halk)
– İstanbul’dan kalkan uçak az önce Adana’ya indi. (Havaalanı)
Mecaz-ı Mürsel, aynı zamanda “ad aktarması” ve “düz değişmece” olarak da adlandırılmaktadır. Ad aktarmaları, ilgilerine göre birkaç farklı başlık altında gösterilmiştir:
Kinaye Sanatı / Edebi Sanatlar
Tarih: 16 Ekim 2011 | Bölüm: Söz Sanatları | Yorumlar: 4 Yorum var.
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır. Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanma sanatıdır. Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden, hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde kullanılmasına kinaye denir.
Kinayede asıl kastedilen, mecaz anlamdır. Kinayeden;karşıdakini incitmeden iğnelemede,hafif ve zarif biçimde alaya almada yararlanılır. Deyim ve atasözlerimizde kinayeye çok rastlanır.
Ey benim sarı tanburam,
Sen ne için inilersin,
İçim oyuk derdim büyük,
Ben onun’çün inilerim.
Ben toprak oldum yoluna,
Sen aşırı gözetirsin,
Şu karşıma göğüs geren,
Taş bağırlı dağlar mısın?
Yunus Emre