Türk Mitolojisinde “Demir Dağ” Motifi
Tarih: 1 Şubat 2013 | Bölüm: Tarih ve Kültür | Yorumlar: 1 Yorum var.
Göktürk’lerin dişi kurtlu menşe efsanesinde, Demir-dağdan pek söz açılmaz. Fakat tam mânâsı ile, Ergenekon efsanesinin daha güzel bir prototipidir.
Güney Sibirya ve Altay’daki Türk mitolojisinde Demir-dağlara çok rastlanır. Meselâ çocuklar kutsal bir taya biniyorlar. Tay çocukları aldığı gibi Demir-dağa götürüyor. Tann, Ak-Han’ın çocuklarına fenalık gelmesin diye atın ayaklarını kılıç yapıyor. Bu sırada, Kalay-Han’ın, “40 boynuzlu boğa” sına rastlıyorlar ve boğayı öldürüp, geri dönüyorlar.
Bazılarına göre bu demir dağ, Ak-Deniz’in ötesinde bulunuyordu 2. Bazı masallar ise dağdan bahsetmeyip, yalnızca “Çelik-bozkır” dan söz açarlar. Onlara göre, Çclik-Bozkırı da büyük bir denizin ötesinde imiş. Bazı masallarda ise, Demir-dağ’daki halkları yenmek için ordu gönderilir. Meselâ bunlardan birisi çok enteresan bir masaldır:
“Vaktiyle bir ülkede büyük bir Han varmış. Tanrı bu Han’a, büyük denizi geçerek, Demir-dağ’daki insanlarla harbelmesini emretmiş. Han da. Tanrının bu emrini yerine getirmek için asker göndermiş. Askerler binbir güçlükle denizi geçip, Demir-dağ’a varmışlar ve onlara savaş için geldiklerini söylemişler. Fakat onlar hiç oralı bile olmamışlar ve “savaş nedir?” diye de sormuşlar.
Eski Türklerde Hakanlık / Devlet Başkanlığı
Tarih: 30 Eylül 2012 | Bölüm: Tarih ve Kültür | Yorumlar: Yorum yok.
Türklerin yaklaşık dört bin yıllık bir tarihi olduğu tahmin edilmektedir. Çeşitli tarihi, siyasi ve hukukî sebeplerle birden fazla devlet kurmuş olan Türklerin anayurdunun Orta Asya olduğu bilinmektedir. Bilinen ilk Türk devleti veya Türklerin egemen olduğu devlet Hunlardır. Daha sonra Türkler küçüklü büyüklü birçok devlet kurmuşlardır. Güçlü, kuvvetli anlamına gelen Türk kelimesine devlet ismi olarak ilk defa Göktürklerde rastlanmaktaysa da günümüzde Türk soyundan gelen bütün toplulukları ifade etmek için kullanılan genel bir kavram halini almıştır.
Türk tarihi ile ilgili araştırmalarda Müslüman olmadan önce ve sonra olmak üzere ikili bir ayrıma gidilmesi klasik hale gelmiştir. Çünkü Müslümanlık Türk tarihinde gerçekten önemli bir yere sahip olmuştur. Şüphesiz Türkler daha önce de din değiştirmişlerdir. Bu husus Türklerin dini açıdan sıkı bir taassuba sahip olmadıklarını göstermek açısından ilgi çekicidir. Ancak daha önceki din değiştirmeler sistem değişikliğini gerektirmemiştir. İslâm, hukukî hükümleri de kapsayan bir din olduğu için Müslüman olan Türkler İslâm’ın hukuk sistemini de benimsemişlerdir.
Bu incelemede sadece Türklerde Müslüman olmadan önceki devlet başkanlığı kurumu üzerinde durulacaktır. Şüphesiz burada ilk belirtilmesi gereken husus bu konudaki kaynak kıtlığıdır. Muhtemelen bu eserin ilgili kısımlarında eski Türklerle ilgili kaynak sıkıntısının sebep ve sonuçları üzerinde durulacağından burada bu konuya temas etmeyi düşünmüyoruz.
En Eski Türk Tarihi
Tarih: 10 Eylül 2012 | Bölüm: Tarih ve Kültür | Yorumlar: 1 Yorum var.
Türklerin tarih sahnesine inişleri çok eski zamanlara kadar götürülebilmektedir. Türk tarihinin ilk dönemlerini oluşturan İskit, Hun ve Göktürklerin oluşturduğu devlet kültürü, en eski Türk tarihi başlığı altında incelenmiştir.
Orta Asya’nın Türkler tarafından imar edilmeye başlayışı ve Türklerin yazılı kaynaklarla takip edilebilen ilk dönemlerine ait Ön Türk tarihi ve kültürüne içeriğe aşağıdaki bağlantılardan yararlanarak ulaşabilirsiniz:
Türk Kağanlığıın Kuruluşu
Orta Asya’nın Türkler Tarafından Fethi
Orta Asyalı ve Türk Sentezi
En Eski Türk Töresi ve Hukuku
En Eski Türklerde Siyasal Gelişmeler
Orta Asya Ekonomisi
Türklerin Yerleşik Hayata Geçişi
Tarih: 2 Ağustos 2012 | Bölüm: Tarih ve Kültür | Yorumlar: 1 Yorum var.
İlk Türk devleti Hunlar Dönemi’nde etrafı surla çevrili bazı yerleşim yerlerinden bahsedilmekle birlikte, Türklerde şehir yaşamının başlangıcına ait bir takım arkeolojik, işaret ve örneklerin Göktürklerden itibaren görülmeye başlandığı söylenebilir. Bu konuda herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için öncelikle belirtelim ki, Göktürklerin çoğunluğu, göçebe idi. Ancak Göktürklerden yerleşik yaşam sürenler, köy ve kasabalarda oturanlar ve tarım yapanlar da vardı. Göktürk Devleti sınırları dışında yaşayan Türkler için de tabiatıyla aynı durum söz konusudur.
Göktürk Devri Türk göçebeleri belirli yayla ve kışlaklar arasında göç ediyorlardı. Bir yenilgi sonunda vatanlarından sürülmezler ise bu yayla ve kışlaklardan ayrılmamakta idiler. Göktürk Devri’nde surlu yerleşim üniteleri daha ziyade hükümdara, maiyetine ve askere mahsus idi. Bazı yerleşimler ise ticaret yolları üzerinde Soğdlar tarafından kurulmuş güvenlik ve ikmal merkezlerinden ibaretti. Bunların yanında tarım havzalarında ortaya çıkan feodal yaşamın beylerine ait çiftlikler üzerinde kurulmuş şatovari yerleşim üniteleri de önemli bir yerleşim grubu olarak karşımıza çıkmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu çadır altında ve surlar dışında yaşıyor ve ancak savaş halinde surlar içine sığınıyorlardı.
Arkeolojik incelemeler Türklere ait bölgelerde VII. yüzyıldan itibaren şehir ve kasabaların gittikçe artmaya başladığını göstermektedir. VIII. yüzyılın ortalarından itibaren İslamiyet’in Türkler arasında hızla yayılması bu gelişmeye hız katmış ve Türk bölgelerinde büyük küçük çok sayıda şehir varlık bulmuştur. İslamiyet’in şehirleşmeyi teşvik edici etkilerine rağmen, daha sonraki yüzyıllarda bile Türklerin önemli bir kısmı göçebeliği sürdürmüştür.