Zengi Ata
Tarih: 8 Aralık 2011 | Bölüm: Z | Yorumlar: Yorum yok.
Asyanın nurlu velilerinden Hakîm Atâ biraz esmercedir. Bir ara hanımının (Anber Ananın) içinden, ‘kocam siyah olmasaydı’ gibilerinden bir düşünce geçer. Allahü teâlânın izniyle Hakim Atâ’ya mâlum olur, mânâlı mânâlı hanımına bakar, ‘sen beni beğenmiyorsun ama, benden sonra dişinden başka beyazı olmayan bir zenciye düşeceksin’ buyururlar. Anber Ana pişman olur ve çok ağlar Ağlar ama neye yarar…
Hakîm Atâ vefâtına yakın, Harezm’de ilim tahsîl etmekte olan oğulları Muhammed ile Asgar Hoca’yı çağırtır. Onlara; ‘Ölümümden sonra gün doğusundan kırk ebdâl gelecek, içlerinde gözü zayıf, ayağı aksak bir siyahi vardır ki annenizi onunla evlendirirsiniz’ emrini verir. Gerçekten bir süre sonra vefât eder ve bahsedilen cihetten kırk mübârek gelir. En arkada yürüyen bir garip vardır ki kıvırcık saçıyla, iri dudaklarıyla gözden kaçacak gibi değildir. Bu sevimli zenci Taşkent’i mekân edinir. Çobanlıkla meşgul olur ama davar sahibi değildir. Bir kuru değneğinden başka malı yoktur, sürü sahipleri ne verirlerse alır, kör topal geçinir.
Bu garip çoban nasıl bir işaret alırsa alır ve neyine güvenirse güvenir tam iddet müddeti bittiği gün Anber Ana’ya aracılar gönderir. Mübarek kadın görücülere pas vermez, ‘Ben Hakîm Atâ gibi zirvenin hanımı olmuşum, gayri kimseye varmam’ der. Der ama daha cümlesini bitiremeden boynu tutulur. Günlerce sıkıntı çeker, yüzünü çevirmek için taa belinden döner. Ah o ağrılar, o elemler…
Hakim Atâ ne demişti?
Zengî Atâ aracıları tekrar yollar ve ‘Anber Hanım’a sorun bakalım’ der, ‘bir gün hatırından ‘Hakîm Atâ esmer olmasaydı’ diye bir düşünce geçmiş miydi? Hakîm Atâ da bunu kerâmetiyle bilip ‘sen beni beğenmiyorsun ama benden siyahına eş olacaksın’ demiş miydi?