Wolfram Eberhard
Tarih: 24 Temmuz 2013 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: 1 Yorum var.
Wolfram Eberhard, 17 Mart 1909′da Almanya’nın Potsdam kentinde dünyaya geldi. Anne ve baba tarafı astrofizikçi ve astronomdu. Ailesinin bu özelliği ilerleyen yıllarda, Eberhard’ın bilimsel çalışmalarında kendini gösterdi. Bu yöndeki çalışmalarının en önemlileri “Çin’in Han Hanedanlığı’nın Astronomisi ve Astrolojisi” adlı doktora tezi ve dayısı Rolf Müller’le birlikte yazdığı “Han ve Üç Krallık Dönemleri Astronomisi”dir. Bu çalışmalar Eberhard’ın tüm denemelerini bir araya getiren Sterkunde und Weltbild im alten China (1970) adlı kitabın dördüncü cildinin tekrar basımında da yayımlandı.
Lise tahsilini Potsdam’daki Victoria Gymnasium’da yaptı ve bu dönemde Latince, Yunanca, Fransızca ve iki yıl da İngilizce öğrenimi görür. 1927 yılında Berlin Üniversitesi’ne girer. Burada klasik Çince ve sosyal antropoloji öğrenimi görür. Ayrıca Mançuca, Moğolca, Japonca ve Sanskritçe dersleri de alır. Bu dönemde en önemli hocaları Otto Franke ve Erich Hauer’dir. Wolfram Eberhard klasik Çince’nin yanı sıra Çince konuşma dilini de öğrenmek istemektedir ancak o yıllarda Berlin Üniversitesi’nde klasik Çince öğrenimine ağırlık verilmekteydi.
Eberhard bu nedenle hocalarına haber vermeden Doğu Dilleri Semineri’ne kaydolur ve Çince konuşma dilini öğrenir. Bu sırada Ferdinand D. Lessing ile çalışmıştır. İlginçtir; Eberhard’ın klasik Çince hocaları Çince konuşma diline, Çince konuşma dili hocaları ise klasik Çince’ye ilgi göstermemişlerdir. Ancak Eberhard onlardan farklı olarak her ikisini de öğrenmiştir. 1929′da seminerden diplomasını alınca F. D. Lessing yönetimindeki Berlin Antropoloji müzesinde çalışmaya başlar. 1933 yılında doktorası kabul edilen Eberhard, 1934 yılında Çin’e ilk seyahatini gerçekleştirir. Bu seyahatin amacı çalıştığı müzeye etnografik malzemeler toplamaktır.
Osman Gazi – Sultan I. Osman
Tarih: 19 Temmuz 2012 | Bölüm: O | Yorumlar: Yorum yok.
1258’de Söğüt’te doğan I. Osman’ın babasının Kayı boyunun beyi Ertuğrul (Erdoğdu) Bey, annesinin de Hayma Hatun olduğu rivayet edilir. Osmanlı Devletinin kurucusu I. Osman, Türkçe kaynaklarda Osmancık, Kara Osman, Osman Gazi, Osman-ı Evvel olarak, yabancı kaynaklarda ise Ottoman ve kurduğu devlet de “Ottoman Empire” olarak geçer.
Neşrî’nin Cihannümâ’sındaki rivayete göre, kendisine bağışladığı köy için berat isteyen Derviş Turgut’a okuma yazma bilmediğini söyleyerek nişan olmak üzere kılıç ve maşraba verir, iradesi, kabiliyeti, zekâsı ve sağlam karakteriyle hâlis bir Türk kahramanı olarak bir devlet kurucusu için lâzım olan bütün vasıfları kendisinde toplamış bir hükümdardır.
Osman Gazinin boyuna ve soyuna ait bilgiler rivayetlere dayalı olarak gelenekseldir. Onunla ilgili bilgiler ölümünden ancak yüz yıl sonra ağızlardan yazılı belgelere geçirilmiştir. Osman Gazi’den söz eden ilk kaynak Ahmedînin (Ö.1407) Dâstân u Tevarih-i Mülûk-i Âl-i Osman adlı manzum eseridir.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
1949 yılında Adana’nın Kozan kazasında doğdu. 1967’de liseyi, 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nden “Fırka-i İslâhiye ve Kozan” isimli lisans tezini hazırlayarak mezun oldu. 1974 yılında aynı üniversitede Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nde asistan, 1978 yılında “XVIII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda İskân Siyâseti” konulu doktora tezi ile doktor oldu. 1982’de Yardımcı Doçent, Nisan 1983’te de “Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil Teşkilâtı ve Yol Sistemi” isimli doçentlik tezini hazırlayarak doçentliğe yükseldi.
1983-84 öğretim döneminde bir yıl süreyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 41. maddesi uyarınca Elâzığ Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde görev yaptı. 1986 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü’ne geçti. 20 Mart 1989’da “XVI. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik ve Demografik Bakımdan Balkanlar’da Bazı Osmanlı Şehirleri” konulu takdim tezi ile profesörlüğe yükseldi. Aynı tarihlerde Türk Tarih Kurumu asıl üyesi seçildi.
1989 yılında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’na tayin edildi ; 17 Aralık 1990’da da Genel Müdür Yardımcılığına getirildi. Bu sırada, Osmanlı Arşivi’nin otomasyonunu başlattı. Bu görevinden 2 Mart 1992’de istifa etti ve Marmara Üniversitesi’ndeki görevine döndü. 26 Ağustos 1992 tarihinde Rektör yardımcısı oldu. 23 Ekim 1992’de Rektör vekili ve Kasım 1992’de tekrar rektör yardımcılığında bulundu. Bu görevdeyken 21 Eylül 1993’de Türk Tarih Kurumu Başkanlığı’na getirildi. Bu görevi 23 Temmuz 2008 tarihine kadar sürdürdü.
28 Ocak 2011 tarihinde törenle MHP‘ye katıldı. Halen Gazi Üniversitesi’nde Strateij Araştırmalar Merkezi Müdürü olarak görev yapmaktadır.
BİLİMSEL ÇALIŞMALARI
a) Basılmış Kitapları:
1- Ahmed Cevdet Paşa, Ma‘rûzât, İstanbul 1980, V-XV+270 s., 16 belge, 3 harita.
2- XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyâseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988, VII-XX+179 s., 2 harita (İkinci baskı).
3- Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller), PTT Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara 2002.
4- Osmanlı Devlet Teşkilâtı ve Sosyal Yapı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991 (Dördüncü baskı).
5- Başlangıçtan 1774’e Kadar Osmanlı Tarihi, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi ( Bir heyetle beraber), İstanbul 1982.
6- 90 Numaralı Mühimme Defteri, İstanbul 1994 (Bir heyetle beraber).
7- Türk Tarihinde Ermeniler, Ankara 2001 (Prof.Dr. A. Süslü, Prof.Dr. F.Kırzıoğlu, Prof.Dr. R.Yinanç ile beraber).
8- Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2001.
9- Facts On The Relocation of Armenians. 1914-1918, Ankara 2002.
10- Ermeniler: Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2004.
11- Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2009.
Prof. Dr. Osman Turan
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: Yorum yok.
Trabzon ili, Çaykara İlçesi’ne bağlı Soğanlı adlı bir köyde 1914 yılında doğduğundan, kendisi küçük yaşta iken babasının Erzurum – Kandilli’de şehid olduğundan, annesiyle ağabeysinin (Mehmet Nazım Turan) yardım ve teşvikiyle ilk ve ortaokulu yokluk ve sıkıntı içinde bitirdiğinden ibarettir. Kendisi ilkokulu Çaykara’da ortaokulu ise Bayburt’ta okumuştur. Köyde ailesi Kuranoğulları lâkabıyla meşhur idi. Osman ise, Turan soyadını almıştır.
Son derece çalışkan olan Osman, liseye Trabzon’da başladı, bugünkü ihtisas hastanesinin yerinde olup, Ankara’lılarca “Taş Mektep” adıyla tanınan liseden mezun oldu. Atatürk tarafından 1935 yılında kurulmuş olan Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi yatılı imtihanını kolaylıkla kazandı. Ulus’taki Evkaf Apartmanında faaliyete geçen Fakülte’nin Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün başında, buraya Atatürk tarafından getirilen, dünyaca tanınmış büyük âlim Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü bulunuyordu.
Bu apartmanın Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne tahsis edilmiş olan zemin katındaki loşça bir salona girenler, orta boylu büyük başlı, iri elâ gözlü bir gencin, uzun bir masanın başında, gece – gündüz çalıştığını görürlerdi. Bu genç, burada hayatını ve eserlerini sözkonusu ettiğimiz Osman Turan’dan başkası değildi.
Osman Turan, Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü’nün başında bulunduğu Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün ilk öğrencilerindendi. Osman, daha ilk andan itibaren çalışkanlığı ve gayretiyle hocasının dikkatini çekti. Onun Anadolu çocuklarına has çekingenliği ve tevâzuu yanında içten hürmeti ve sarsılmaz bağlılığı da Fuad Köprülü’nün gözünden kaçmadı. Nitekim, o, bütün bu meziyetleriyle, aradan çok geçmeden, bu büyük ilim adamının, herkesçe bilindiği gibi, son derece kıt olan takdir ve teveccühünü kazandı. Gerçekten, Köprülü, kendisine öğrenci muamelesi değil, adetâ asistan muamelesi yapardı. Nitekim, Ortaçağ Tarihi Seminer Kütüphanesi’ni Osman idare ederdi.
Osman Turan’ı ilk defa işte bu salonda tanıdım. Ben Prof. Mehmet Fuad Köprülü’nün derslerine ve son derece faydalı olan seminerlerine muntazam olarak devam etmekle beraber, yatılı olduktan sonra, yani üçüncü sınıftan itibaren – elime geçen fırsatı kaçırmamak için – Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nden Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne geçerek, onun esas öğrencisi oldum. Bu andan itibaren Osman Turan ile her zaman beraberdik.
Büyük âlim Fuad Köprülü seminerlerinde ve derslerinde, tatlı bir Karadeniz şivesiyle konuşan Osman’ın ileri sürdüğü fikirleri, mütalâaları dikkatle ve sabırla dinler, bazen tasvib eder; bazen da tamamlar veya düzeltirdi.
Osman Turan, yazı yazmağa çok erken başladı. Nitekim, ilk yazılarını ilk öğrencilerini daha öğrenciliği sırasında yazmıştır.1 Kendisi 1940 yılında Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun olunca aynı kürsüye asistan oldu.
Ord. Prof. Mehmet Fuad Köprülü, Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’nün başına getirildikten sonradır ki, öğrencilerine doktora yaptırmaya başladı. Kendisinin doktor payesini verdiği öğrencilerinin sayısı dördü geçmedi: Prof. Dr. Fuad Köprülü’den ilk doktor unvanını alan öğrencisi, Osman Turan (1941), son doktor unvanını alan öğrencisi de, bu satırların yazarı Mehmet Altay Köymen idi (1943). Prof. Dr. Fuad Köprülü, Mehmet Altay Köymen’in doktora imtihanını jüri başkanı olarak idare ettiği sırada, ilim hayatını çoktan bırakıp, siyaset hayatına atılmış bulunuyordu, (Prof. Dr. Fuad Köprülü’den doktor unvanını alan öteki iki öğrencisinden biri, halen Ankara Üniv., İlâhiyat Fak. İslâm Tarihi Profesörü olan Neşet Çağatay, biri de M. Eğ. Bak. Lığının muhtelif kademelerinde genel md. Mv. Olarak vazife yapan Selâhattin Çetintürk’tür).
Osman Turan, Doktor unvanını öğrencilik yıllarından itibaren malzeme toplayarak yazmağa başladığı – daha ziyade İslâmdan önceki kültür tarihiyle ilgili “12 Hayvanlı Türk Takvimi” adlı basılmış eseriyle aldı.
1 Kasım 1956 yılında II Abdulhamit’in torunu Emine Satia hanım ile evlendi. 17 Ocak 1978’de rahmete kavuştu.
OSMAN TURAN’IN İLMİ HAYATI
Osman Turan’ın ilmi hayatı, doktor ünvanını aldığı 1941 yılından itibaren başlamıştır denebilir. Fakat, kendisinin asıl orijinal araştırmaları 1944 yılında elde ettiği doçentlik unvanından itibaren başlar. Onun için bir formaliteden ibaret olan doçentlik unvanını alarak hareket serbestliğine kavuşan Osman Turan, ilmi çalışma plânında da büyük bir değişiklik yaptı: Türkler, nasıl Orta – Asya Türk Tarih ve medeniyetinden Türklerin bu yeni vatanının tarihine geçti ve Anadolu’da karar kıldı. Gerçekten, Anadolu Selçukluları tarihi, hayatının sonuna kadar Osman Turan’ın ilmi çalışmalarının ağırlık noktasını teşkil etti.
Osman Turan, yine çok doğru bir kararla, işe el yazması ana kaynakları neşretmekle başladı. Meselâ, Anadolu Selçukluları tarihinin en mühim iki yerli kaynağından biri olan Aksarayi’nin Farsça eserini geniş bir önsözle o yayınladı.