Günümüzde İpek Yolunun Durumu
Tarih: 30 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: Yorum yok.
“Büyük İpek Yolu” tabiri, daha önce kaydedildiği gibi, ilim âlemine ilk defa 1877 yılında F. Richthofen tarafından sokulmuştur. O zamandan beri onun anısı daima muhafaza edildi. Bilhassa, XX. yy.ın 80’li yıllarında, kanlı savaşlar ve yangınlardan başka Dünya Gezegeni takvimimizin 2000 yılının ve Gezegen’in sakinleri, sulh münasebetleri, dünya ticareti, insanların, elde edilen başarıların, kültürel ve manevî değerlerin barış içerisinde değiş-tokuşunu da farketmiş olmasının aktüel olarak hatırlandığı bir zamanda Büyük İpek Yolu’na ilgi bilhassa arttı.
Orta Asya sanatının meşhur araştırıcısı G.A. Pugaçenkova’nın haklı olarak ifade ettiği gibi: “Dünya, düşmanlık ve savaşın tahripkâr güçlerine karşı koymak için muhtelif ülkelerin ve milletlerin, siyasî sistemlerin ve ideolojilerin barış içerisinde inkişafı yolunda bütün insanlığı ilgilendiren bir entegrasyonun gerekli olduğuna kanaat getirdi.”
Büyük İpek Yolu’na sinema ve televizyon gösterileri, sergiler, kitaplar, ilmî konferanslar tahsis edilmeğe başlandı. UNESCO’nun 1988 yılındaki kararıyla, 9 yıllık bir “Büyük İpek Yolu-Milletlerin Dialog Yolu” adıyla bir program ortaya atıldı; bu program çerçevesinde 1989-1991 yıllarında İpek Yolu’nun deniz ve kara güzergâhı boyunca bilhassa, milletlerarası geziler düzenlendi.
İpek Yolunun Tarihi / Konu Özeti
Tarih: 29 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: 2 Yorum var.
Orta Asya bölgeleri ile her zaman bağlantılar var olmuştur. Örneğin; Çin ile Avrupa arasında en eski zamanlardan beri, en az Tunç Devrinden beri bağlantılar vardı. İlk zamanlarda maden elde etme ve işleme konusunda bilgi alışverişine ve ticari malların değişimine dayanmış olan bu bağlantılar, diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve iki kültürün birbirini tanımasını da sağlamıştır.
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında kısa ve özlü bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların daha geniş ve ayrıntılarıyla ele alındığı yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
Ancak, arabulucular yolu ile gerçekleştirilmiş olan bu bağlantılar bir süreklilik göstermemiş, uzun süreli kopukluklar yaşanmış, ticaret ve bilgi alışverişinin uzun bir süre gerçekleşmediği dönemler de olmuştur.
Çin’in batıya doğru genişlemesi, İpek Yolu’nun doğu sınırının tamamen açılmasında önemli bir etken olmuştur. İmparator Vudi (M.Ö. 142–87) döneminde Han İmparatorluğu sınırlarını nerdeyse iki katı kadar genişletmiştir. Sınır tehditlerine karşı düşman bölgelerini istila ederek karşılık veren İmparator Vudi, ordularını kuzeye, güneye ve batıya göndererek birçok devleti boyunduruk altına almış, Hiung-nu zaferi ile de Orta Asya’nın tüm kontrolünü ele geçirmiştir.
İpek Yolunun Hikayesi
Tarih: 28 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: Yorum yok.
Büyük İpek Yolu tarihinin üçüncü devresi, VIII-XIII. yy. başına, yani, Arap fetihlerinden ve Ön Asya, İran, Kafkasya, kısmen Doğu Avrupa, Afganistan, Kuzey Hindistan, Orta ve kısmen Merkezî Asya’nın (Doğu Türkistan) İslamlaşmasından Moğol istilalarının Avrasya’nın hatırı sayılır topraklarındaki korkunç yangın yerlerine kadar olan zamana tekabül etmektedir.
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların özeti niteliğindeki kısa yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
Bu devir, “meskûn dünya”nın, önemli ölçüde günah çıkarma alâmetine göre: Batıda İspanya ve Mağrib’den (kuzeybatı Afrika) Doğuda Semireç’e (Yedisu) ve Ganj vadisine kadar ve Kuzeyde İdil Bulgarlarının ülkesinden Güneyde Hint Okyanusu’na kadar Eski Dünya’nın geniş bir mıntıkasını temelde Müslüman ülkeler; Batı, Orta ve Kuzey Avrupa’yı ise Katolik bölgeler oluşturuyorlardı; Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın bir kısmı Ortodoks Bizans sahasına dâhildi; Çin’de Uzak Doğunun T’ang İmparatorluğu inkişaf devrini yaşıyordu.
VIII. yy.ın sonu-XIII. yy.ın başında daha önceki devirlerin ticaret ve münasebet yollarının yansıra, milletler arası ve içbölge yollarının önemi artmakta; mal olarak ise, sadece, cemiyetin üst düzeyindeki kişilerin lüks ve günlük eşyaları değil, hatta ondan ziyade, çok sayıda zanaat işleri ortaya çıkmaktadır. Ticaret ve münasebet, pratikte bütün Avrupa’yı ihata ederek ve Afrika’ya geçerek İslâm dünyası ülkeleri ve Kazakistan ve Güney Sibir bozkırları vasıtasıyla ve sadece Yakın Doğu ile Hindistan arasında değil aynı zamanda İdil Boyu, Eski Rusya ve diğer Doğu Avrupa bölgeleriyle gerçekleştirilmektedir.
Bu devir için hayalî ve gerçek, çok sayıda uzak seyahatler biliniyor. Mesela, 874 yıllarında, Arap tüccarı İbn Vahab’ın Nankin yolculuğu veya İngiltere Kralı Büyük Alfred’in emriyle Shernborn’lu Piskopos Sigelm tarafından Güney Hindistan’ın daha sonraki on yıl için ziyaret edilmesi; Vareg’lerin Don, İdil, Hazar boyunda gezileri ve onların IX-X. yy.larda Bağdad’da bulunmaları; İbn Fadlan tarafından tasvir edilen, 922 yılında Arap Halifesi elçilik heyetinin İdil Bulgar ülkesine seyahati; X. yy.da ve müteakip asırlarda Arap tüccarların Rusya’nın kuzeyine gezileri, Müslüman İspanya’dan (veya Kuzey Afrika) Arap-Yahudi tüccarı İbrahim ibn Yakub’un Almanya’ya, Baltık Denizi’ne kadar seyahati bu cümledendir; 973 yılı Paskalyasında İbn Yakub, İmparator Otton I’in sarayında yine görünüyor ve bu hükümdarla sohbet ediyordu.
İpek Yolunun Tarihçesi
Tarih: 28 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: Yorum yok.
Kağan, “bizzat Maniah’ı ve daha birkaç kişiyi, en iyi dileklerle ve kıymetli ipekten oluşan hediyelerle birlikte bir de mektup vermek zorunda oldukları Roma (Bizans) imparatoruna yolladı. Maniah mektubu aldı ve yola koyuldu. Uzun bir yol katetti, birçok ülkeden geçti… ve nihayet Bizans’a ulaştı, orada Saray’a buyur edildi…”. Maniah’ın, Iustinianus’un halefi Iustinus ile görüşmeleri başarılı geçti ve “böylece Türk halkı Romalılarla dost oldu.”
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların özeti niteliğindeki kısa yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
Sıra kendisine geldiğinde Iustinus, Kağan’a “doğu şehirlerinin strategos’u” olan Kilikyalı Zimarkhos başkanlığında bir heyet yolladı. “Zimarkhos ve yol arkadaşları birçok uzun günler devam eden yolculuktan sonra Soğdluların ülkesine vardılar. Atlardan inerek, oraya gelmiş olan ve ellerindeki demiri satmayı teklif eden Türkleri gördüler…”. Elçilik heyeti daha sonra daha da ileriye, Kağan’ın Altın tepe-Ektepe’deki (Altay) karargâhına yollandılar. Zimarkhos saygıyla karşılandı, hatta kendisine, 20 kişilik yoldaşlarıyla birlikte “Perslere karşı askerî seferde” Kağan’a refakat etmesi teklif edildi; o zaman “Roma elçilik heyetinin” geri kalan “üyelerinin (Harezm’deki) Kholiatların ülkesinde Zimarkhos’un dönmesini beklemeleri gerekiyordu.”
Kağan, seferden önce elçilik üyelerine armağanlar takdim etti; Zimarkhos’a ise “Kırgızlardan esir alınan bir kadını da hediye etti.” Kağan’ın karargâhında tekrar yapılan buluşmanın sonunda Zimarkhos yenice, “Romalılara temayül” teminatını ve Vatana dönmek için izin aldı. Maniah artık ölmüş olduğu için, elçi Tagma başkanlığındaki mütekabil Türk elçilik heyeti onunla birlikte Konstantinopolis’e yollandı. Menandros’un sözlerine göre, Türklere komşu olan kavimlere, Romalı elçilerin geldikleri ve onların Türk elçileriyle birlikte geri dönecekleri haberleri ulaştığında birçok idareci, Kağan’ın, “Roma İmparatorluğu’nu gezip görmek için kendi elçilerini onlarla birlikte yollamağa” izin vermesini rica ettiler. Rica edenler, Kağan’ın, elçilerle gitmek isteyen herkesin isteklerini karşılayamayacağı kadar çoktu. Sonuçta, Zimarkh ile birlikte Türk (daha muhtemel olarak Türk-Soğd) elçilik heyetinden başka sadece Harezm elçileri yollandı.