Kaşgarlı Mahmud ve Yusuf Has Hacip Karşılaştırması
Tarih: 20 Temmuz 2013 | Bölüm: Kutadgu Bilig | Yorumlar: Yorum yok.
Şair Yûsuf ile Mahmüd al-Kâşğarî aynı devir ve çevrenin yetiştirdiği Türk aydınlarının temsilcisi olup eserlerini birbirinden uzakta yazmış ve birbirlerini tanımamış ve bilmemiş bulunmalarına rağmen, ikisi de aynı malzeme üzerinde çalışmışlar ve birbirlerini tamamlamışlardır.
Mahmüd, Türk kavimleri, onların yaşayış tarzı, Türk dili dolay ısı ile Türk edebiyatı ile uğraşmış, Yûsuf ise, daha çok, Türklerin fikir hayata ve manevî varlığı üzerinde durmuştur. Türk edebiyatına ve bilhassa halk edebiyatma çok yakından vâkıf olan bu iki müellif, ayrı ayrı maksatlar için, bu edebiyattan bol bol yararlanmışlardır.
Her ikisi de Türklerin içtimaî teşkilâtını yakından biliyor ve ona bağlı bulunuyordu. Yûsuf da, Mahmüd gibi, gençliğinden beri Türk devlet teşkilâtı içinde mühim vazifeler görmüş ve belki ölünceye kadar, aynı teşkilât içinde çalışmakta sürmüştür.
Kutadgu Bilig’in Konusu Nedir?
Tarih: 20 Temmuz 2013 | Bölüm: Kutadgu Bilig | Yorumlar: 1 Yorum var.
Kutadgu Bilig’de şair, asıl maksadı olan tasavvurdaki bir hayat düzenini dile getirirken içinde bulunduğu çevreye de bir dereceye kadar değinmiş ve gerçeklere de yer vermiştir. Fakat Yusuf, her şeyden önce, bir şairdir. Kutadgu bilig vakaları nakleden bir tarih olmadığı gibi bölge ve şehirleri tasvir eden bir coğrafya, din bilginlerinin içtihatlarını toplayan bir telif, bilgelerin fikirlerine dayanan bir felsefe, şeyhlerin vecizelerine dayanan bir öğüt kitabı da değildir.
Onda yalandan tasrih ve tarif edilen hiçbir ada tesadüf edilmez. Fakat Yûsuf gündelik hayat kaygılarının üstüne çıkmış ve kendi çevresinin seviyesinden çok yükselmiş olmakla birlikte, insan olarak o da çevresinin bir ferdidir; düşünce ve tasavvurlarım çevrenin ve devrin malzemesi ile dile getirmek ve çevrenin ve devrin anlayabileceği biçim ve usuller ile terennüm eylemek mecburiyetindedir. Kendi fikirlerini takviye için, devrinin üslûp ve tarzına uyarak çevresinin fikir mahsullerine sık sık başvurmuştur.
Eserde türlü konulara ait fikirleri nakleden ve cemiyetin muhtelif zümrelerine mensup bulunan şahıslara atıflar yapılmaktadır. Bunlar hakkında bugün malûmatımız olmamakla birlikte, bunların şairin de devrinde yaşayan ya da eserleri ile tanınan yahut bu gibi vesileler ile böyle eserlerde adlan geçen maruf kimseler olduğu kuşkusuzdur. Hakan Kün Toğdı’nın, akıbeti temsil eden Odğurmış ile görüştükten sonra, dünyadaki hayatın esasına kavrayarak bundan böyle üzerindeki ağır yükü taşımağı sürdürmek istemediğini aklı temsil eden Ögdülmiş‘e söylemesi üzerine (bk. 5456-5466), Ögdülmiş hakana yapacağı işleri hatırlatır ve ona iyi ad kazanmak için, yeni faaliyet alanı gösterir.
Kutadgu Bilig’in Bölümleri ve Hikayesi
Tarih: 19 Temmuz 2013 | Bölüm: Kutadgu Bilig | Yorumlar: 1 Yorum var.
Kutadgu Bilig dört esas (neng “şey”) üzerine tanzim edilmiş olup, bunlardan 1. doğru kanun (koni toru) – Kün-Toğdı (hakan) 2. saadet (kut) Ay-Toldı (vezir), 3. akıl (ukuş) – Ögdülmiş (vezerin oğlu), 4. hayatın sonu (‘âkibet) – Odğurmış (zahit) tarafından temsil edilmektedir. Bunlardan başka eserde Ay-Toldı’nın Hâcib ile buluşmasını sağlayan Küsemiş, huzura kabulü sağlayan Hâcib, arada hizmet gören Oğlan, haber getiren Yumuşçı ve zahidin yanında çalışan Kumanı da, katılma nispetleri az olmakla birlikte, vazifeli olarak temsilî mahiyet taşımaktadır (örn. Küsemiş-istek. Kumaru-vasiyet).
Bütün meziyet ve kusurları ile görülen bu şahıslar, çok canlı bir biçimde süren buluşma, konuşma, münazara ve münakaşa, değişik tasvirleri ile bir dram havası içinde cereyan etmekte ve okuyucunun önünde örneklerine Türk edebiyatının ancak son devirlerinde tesadüf edilen bir sahne açılmaktadır. Hakan Kün-Toğdı’nın tavsifi, Hass Hâcib Ay-Toldı‘nın Balasagun’dan Kâşgar’a gelişi ve burada geçirdiği tereddütlü günler ile ilk münasebetlerin kurulması ve en son hakanın huzuruna çıkışı v.b. nadir güzellikte birer hayat sahnesidir.
İnsanların her iki dünya için ele geçirmek istedikleri saadet (Ay-Toldı) ile bütün kainatın, özerine kurulduğu doğru kanun (Kün-Toğdı) arasındaki karşılıklı konuşmalarda o devrin ferdî ve içtimaî ahlâk ilkelerine, bu sonuncunun akıl (Ögdülmiş) ile sürdürülen konuşmalarda da cemiyet hayatinin, bilgi nazariyesinin ve hayat felsefecinin bütün meselelerine temas edilmektedir.
Ölüm burada da bir son teşkil etmektedir; fakat asıl mesele iyi nam ile yaşamak ve öldükten sonra da bu nam ile yaşamağı sürdürmektir. Öteki dünya (‘ulfba) göz önünde bulundurulmakla birlikte, oradaki hayatın tasvirleri yerine, Türkün amelî görüş tarzı geçmekte ve iyiliğe karşı iyilik, kötülüğe karşı kötülük fikri gibi, umumî bir ifade ile yetinilmektedir. Ay-Toldı ile oğlu ögdülmiş arasındaki konuşma ve vezirin gerek oğlu ve gerek hakana verdiği öğüt ve nasihat de bu umumî görüş ile güzel bir biçimde hülâsa edilmektedir.
Kutadgu Bilig Üzerinde Yapılan Çalışmalar
Tarih: 18 Temmuz 2013 | Bölüm: Kutadgu Bilig | Yorumlar: Yorum yok.
1825 yılında Pierre Amedee Emilien Probe Jaubert (bk. bibliyografya)’in bu eseri ilk kez bilim çevresine tanıtmasından bugüne kadar geçen müddet içinde, muhtelif kimseler tarafından ele alınmış ve birçok bakımlardan tetkik edilmiştir. Türk dil bilgisi ile yaşıt olan bu araştırma faaliyeti, aynı zamanda Türklük bilgisinin inkişaf tarihi ile de yakından ilgilidir. Aradan uzun bir zaman geçmiş, bu arada birçok şeyler yapılmış ve birçok noktalara işaret edilmiştir, fakat birçok meseleler henüz halledilmemiş olduğu gibi, Türklük bilgisinin umumî inkişafına bağlı bazı noktalardaki tereddütlerin sürmesini de tabiî karşılamak icap eder.
Kutadgu bilig üzerindeki çalışmaların tarihinde ilk adım Hermann Vâmbery tarafından atılmıştır. Müellif 1870’te neşrettiği eserde Uygurlar, memleketleri, içtimaî hayat ve dil yadigârları ile bunların dilinden ve yazılarından söz etmekte ve Kutadgu Bilig’in menşei ve tarihi ile dili üzerinde durmaktadır. Burada ilk olarak ortaya attığı meseleler, son zamanlara kadar, eser üzerindeki araştırmaların mevzuunu teşkil etmiştir.
Giriş mahiyetinde olan bu kısmı, eserin muhtelif bâblarından seçilmiş yaklaşık bin beytin çeviriyazı ve çevirisi ile Uygur abecesine göre sıralanmış bir lügat takip etmektedir. Vâmbery’in tetkiki, Türk dil bilgisinin bugünkü durumunda fazla bir değer ifade etmemekle birlikte, bu sahadaki araştırmalara bir başlangıç olması bakımından, çok mühim bir rol oynamıştır.
İkinci mühim adımı W. Radloff‘un daha geniş ölçüdeki teşebbüsü teşkil eder.1600 ‘da eserin malûm olan ilk yazmasınm faksimilesinin neşrini, ertesi yıl metnin Mançu abecesi ile çevriyazısı izlemiştir. Bu sonuncu esere eklenmiş olan giriş kısmında, Vâmbery’in ortaya attığı meseleler daha geniş ölçüde ele almmak suretiyle, Uygurlar ile ilgili malûmat bir araya toplanmıştır; bütün bu hazırlıklardan sonra, asıl metnin okunmasına ve çevirisine geçilmiştir.