Kültür Değişmeleri – Mümtaz Turhan
Tarih: 6 Ocak 2012 | Bölüm: Kültür | Yorumlar: Yorum yok.
Türk düşünce hayatında önemli bir yere sahip olan Mümtaz Turhan 1908 yılında Erzurum’un Horasan ilçesinin Akçataş köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Şeref Bey Pasinler ilçesinin, annesi Cebriye Hanım Erzurum’un tanınmış ailelerindendir. Üç erkek kardeşin en büyüğüdür. Henüz sekiz yaşında bir çocukken ailesi, 1916 Rus işgali yüzünden 90-100 aileden oluşan bir toplulukla birlikte Kayseri’ye göç etmiştir.
Turhan, ilk ve orta öğrenimini Kayseri Sultani’sine bağlı ilk ve ortaokullarda 1924 yılında bitirmiştir. Bir kısmı Bursa Lisesi’nde ve Ankara Lisesi’nde devam eden lise öğreniminden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne yazılmıştır. O sırada Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınavı kazanarak 1928 yılında gittiği Berlin Üniversitesi’nde psikoloji öğrenimi görmüştür. Arkasından Frankfurt Üniversitesi’nde psikoloji doktorası yapmıştır.
Doktora öğrenimini tamamladıktan sonra 1936 yılında Türkiye’ye dönünce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Deneysel Psikoloji Kürsüsü’ne asistan olmuştur. 1939 yılında, “Yüz İfadelerinin Tefsiri Hakkında Tecrübî bir Tetkik” adlı teziyle doçent olmuştur. 1944’te British Council’ın bursuyla İngiltere’ye Cambridge Üniversitesi’ne gidip Sr. Frederic Bartlett’in yanında “Kültür Değişmeleri” konulu çalışmasıyla 1948’de ikinci doktorasını yapmıştır.
Türkiye’ye döndüğünde 1951’de profesör unvanını almıştır. Sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tecrübi Psikoloji Kürsüsü’ne başkan, 1960’ta ise Tecrübi Psikoloji Enstitüsü müdürü olmuştur. Turhan, 1949-1951 yılları arasında Birleşmiş Milletler Sosyal Komisyonunda Türkiye temsilcisi olarak görev yapmıştır.
Pek çok ilmi ve fikri derneğe üye olan Turhan İstanbul Türk Ocağı’na ve Türk Psikoloji Derneği’ne de başkanlık yapmıştır. Turhan 1 Ocak 1969’da karaciğer kanserinden vefat etmiştir.
Mümtaz Turhan’ın ölümünden hemen sonra Hayat Tarih Mecmuası’nda yapılan bir değerlendirmede şu satırlar vardır:
Kültür Değişmeleri
Tarih: 6 Ocak 2012 | Bölüm: Kültür | Yorumlar: Yorum yok.
Kültürün bir milleti karakterize eden özellikler olduğunu ve her kültürün kendisine has bir özü, bir çekirdek yapısı bulunduğunu belirtmiştik. Bununla birlikte, milletlerin biribirinden habersiz, kendi kabukları içine çekilmiş olarak yaşamadıkları da bir gerçektir. Toplumdaki çeşitli ihtiyaçlar ve dünya şartlarının ortaya koyduğu bazı zaruretler; milletleri siyasî, diplomatik, ticarî ve kültürel alanlarda birbirleri ile karşılıklı ilişkiler kurmaya yöneltmiştir. Hattâ biribirleri ile yakın temas hâlinde olan milletler, kendi kültürlerinin bazı değerlerini birleştirip kaynaştırmak ve bunları ortak katkılar ile geliştirmek suretiyle ortak medeniyetler de meydana getirebilmişlerdir.
İslâm medeniyeti. Batı medeniyeti gibi. Ancak, böyle bir medeniyet ortaklığına ve bu ortak medeniyetin nimetlerinden yararlanmış olmalarına rağmen, bu milletler yine de kendi kültürlerini korumakta titizlik göstermek zorundadırlar. Aksi halde, sağlam bir senteze ulaşmadan ortak medeniyetin öğeleri içinde eriyip kaybolma tehlikesi gösterirler ve bir yıkım ile karşı karşıya kalırlar.
Kültürün İşlevleri Nelerdir?
Tarih: 6 Ocak 2012 | Bölüm: Kültür | Yorumlar: Yorum yok.
Kültür, kökleşmiş içerikleriyle kuşaklar boyu sürekliliğini korur ve toplumsal yapının da bu yolla devamını sağlar. Kökleşmiş kültür içerikleri derken örf, adet, gelenek ve görenekler kastedilir.
Kültür, bir yandan toplum değerlerinden, diğer yandan da bu doğrultuda ortaya konulan davranış kalıplarından oluşur, insanlar belli konularda bu konuların gerektirdiği ilişkiler kurar, belli biçimlerde davranırlar. Bu davranışlar yinelenerek alışkanlıklara dönüşür ve grubun diğer üyeleri tarafından da paylaşılır. Zamanla ortaklaşa bir biçim alan davranışlar, belirli davranış kalıplarını meydana getirir.
Yürüyüş, giyinme, selamlaşma gibi gözle görülebilen biçimlerde ortaya çıkar. Bunlar aile yaşamından hukuk ve devlet yaşamına, arkadaşlık ilişkilerinden yolculuk davranımlarına varıncaya kadar her alanda görülür, işte kültür, bu davranış kalıplarını da içinde taşır. Davranış kalıpları toplumsal değerler doğrultusunda oluşur ve kültür içinde temel bir işleve sahiptir. Topluma yeni katılan birey, kültürün değerleri yanında bu davranış kalıplarını da öğrenir ve benimser. Kendisi de bu biçimde davranmaya başlar. Bu yolla kültür, grup yaşamını düzenler, grup yaşamında ve toplumsal ilişkilerde yerleşmiş davranış kalıpları sunar.
Kültürün temel işlevleri şöyle sıralanabilir:
—-> Birey davranışlarını yönlendirerek toplumsal düzeni sağlar
—-> Topluma kimlik kazandırır. Toplumu diğer toplumlardan farklı kılar
—-> Toplumsal dayanışma ve birlik duygusu, yani “biz bilinci” verir.
—-> Toplumsal kişiliğin oluşmasını ve “sosyalleşmeyi” sağlar.
Kültürün Özellikleri Nelerdir?
Tarih: 6 Ocak 2012 | Bölüm: Kültür | Yorumlar: 9 Yorum var.
Kültürün ne olduğu ve öğeleri hakkında verilen bilgiler, aynı zamanda onun bazı özelliklere sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. Bu özellikleri, ana başlıklar hâlinde şu noktalarda toplayabiliriz:
1. Kültür, sosyal bir organizasyon olan topluma ait ortak yaşayış düzeninin, zaman içinde değişme, gelişme ve yenilenme özellikleri taşıyan bir bütünü olduğu için canlı ve tabiî bir varlık niteliğindedir. Durağan (statik) bir yapıya değil dinamik bir yapıya sahiptir. Bir toplumun yaşama düzenine bağlı olarak doğup gelişir. Onun için de hayatın dışında değil içindedir. Toplum varlığının akışına göre şekillenerek tıpkı coğrafya şartlarına göre biçimlenen ve durmadan akıp giden bir ırmak gibi yol alır.
Kültür tabiî bir sosyal varlıktır. Çünkü, kişilerin üstüne çıkarak topluma hükmeden kendine has bir düzeni, kendine has kuralları vardır. Bu kurallara, bu düzene aykırı davranışlar ve dış müdahaleler, onun sağlıklı yol alışını engeller; varlığını tehlikeye sokar. Bu gibi durumlarda kültür gereken tepkiyi de gösterir. Bu tepki kendisini, toplumda huzursuzluk ve kültür bunalımı şeklinde ortaya koyar.
2. Kültür, kişilerin üstüne taşan ve toplumu hükmü altına alan bir sistem olduğu için toplumun ortak malıdır ve kapsamlıdır.
3. Kültür, her toplumun kendi özel davranışlarının ve yaratıcılığının eseri olduğu için millî bir kişilik yapısına sahiptir. Bundan dolayı orijinal ve millîdir. Orijinallik, kültürün kendi kaynaklarından beslenmesi ve özüne sadık kalması ile sağlanabilir. Başka kültürlerin eserlerini taklit, yaratıcılık olmadığı için orijinal sayılmaz. Bu durum biraz sonra işaret edeceğimiz kültür değişmelerinde önemli bir rol oynar.