Argo Nedir?
Tarih: 15 Aralık 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: 1 Yorum var.
Her ülkede, her dilde görülen, toplum içinde bir kesimin ya da öbeklerin farklı bir biçimde anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturduğu bir özel dil de orgo’dur.
Temelde, toplumun geuel olarak aşağı tabakasında kullanılan argo, hemen her ülkede, okumuş, yetişmiş kişiler arasında da tutunabilmekte, ayrıca bunlar arasında argonun değişik türleri de onaya çıkmaktadır. Artist, öğrenci, hatta bilgin argosuna da rastlanmaktadır.
Her dil içinde argo ve argo türleri bulunmakla birlikte, her ülkede bu özel dilin oluşumunda birbirine benzer eğilimler görülmekte, benzer yollara gidildiği göze çarpmaktadır. Ancak şurasını özellikle belirtmek gereklidir ki, argo gelişmiş, oldukça sanatlı ve çoğu kez nükteli bir dildir. Bu nitelikler, onun sözvarhğımn incelenmesi sırasında, kendiliğinden ortaya çıkar.
Argonun sözvarlığı, ortak dilin sözcüklerine özel anlamlar vermek, kimi sözcüklerde bilinçli değişiklikler yapmak, eskimiş öğelerden, aynı dilin lehçelerinden ve yabancı kökenli öğelerden yararlanmak yoluyla meydana getirilir. Birkaç örnekle açıklayalım: Fransızcada genel dilde ‘geveze’ demek olan havari, Fransız argosunda ‘avukat’ anlamında kullanılır. Türkçede belli anlamlan olan okutmak ya da mektebe başlatmak eylemleri, argoda ‘satmak’ anlamında, bir şeyi elden çıkarmayı anlatmak üzere kullanılır.
Anlambilim (Semantik) Nedir?
Tarih: 4 Aralık 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: 2 Yorum var.
Dilbiliminin anlamla ilgilenen; sözcüklerin, öbeklerin, cümlelerin anlamını inceleyen dalı olan anlambilim sözlü veya yazılı bir dil öğesini bir anlamla ilişkilendiren her tür ifadeyi konu edinir. Nesneler ve onları karşılayan sözcükler arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar çok eskiye gider. Ama dilbilimsel anlam incelemeleri bir bilim dalı olarak 19. yüzyılın sonlarında gelişmeye başlar.
Önceleri tek tek sözcüklerin anlamına yoğunlaşan ilk anlambilim çalışmalarında anlam, anlam değişmeleri ve bu değişmelerin sebepleri üzerinde durulurken daha sonra dil öğelerinin birbirleriyle sıkı ilişki içinde oldukları ve birlikte işlev gördükleri ilkesi benimsenir, sözcükten büyük birimlere ve dilin bütün olarak işleyişinin anlam yönüne odaklanan çalışmalar yapılır. Ayrıca Chomsky‘nin üretici-dönüşümsel dil bilgisinden etkilenen anlambilim kuramları da türetilmiştir. Mantıktan beslenen, aşağıda sözü edilecek bir anlambilim (semantik) kuramı da vardır.
Bütün doğal diller anlamlı sözcük, öbek ve cümlelerden oluşur. Prensip olarak her sözcük, öbek veya cümle en az bir anlamla ilişkilendirilebilir. Bağlam, durum gibi anlamı etkileyebilecek nedenler varsa da sözcüklerin anlamını incelemek daha büyük birimlere nazaran kolaydır. Öbek ve cümle düzeyinde anlamın incelenmesi ise daha karmaşıktır. Öbek ve cümlelerin anlamı, kendilerini oluşturan sözcüklerin anlamına bağlıdır. Ancak güzel hava, hava güzel veya kediler köpekleri kovalar ve köpekler kedileri kovalar örneklerinde görüldüğü gibi aynı sözcüklerden oluşan öbek veya cümleler aynı şeyleri ifade etmez.
Bir Dildeki Sözcük Sayısının Önemi
Tarih: 15 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Bir dildeki sözcük sayısı ne denli büyük olursa olsun, biz bu sözcüklerin ne kadarını bilirsek bilelim, günlük konuşmalarda kullandığımız sözcüklerin sayısının, sanıldığından çok küçük olduğu, en çok birkaç bin sözcük içinde döndüğü görülmektedir. Kullanılan öğelerin sayısında, elbette, kişinin öğrenim düzeyi, okumaya olan eğilimi ve kişisel yetenekleri etkili olur. Yalnız, şurası da bir gerçektir ki, yapılan incelemelere göre kimi ünlü yazarların bile söz dağarcıkları 5000 sözcük dolayındadır. VERLEE adlı bilgin, basit kimselerin 2000’den biraz çok, eğitim görmüşlerin ise en çok 4.000-5.000 dolayında sözcük kullanıldığını ileri sürer. Ancak hemen ekleyelim ki, sözcük sayısı, yazarların niteliklerine ve işledikleri konulara göre değişir.
Çeşitli konu ve kavramlara değinen, sözvarlığı geniş olan kimi yazarlarda bu sayının çok yükselmesi doğaldır. Elimizde, sayımlara dayanan sonuçlar olmamakla bitlikte, ünlü Türk yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın sözvarlığındaki zenginliğin ilgi çekici olduğunu belirtmeliyiz. Romancının, özellikle ruhbilim ve felsefe konularına uzandığı kimi yapıtlarında, kişi ve topluma ilişkin betimlemeler yaptığı kimi yerlerde sözvarlığı olağanüstü genişlemekte, çeşitlenmektedir. Aynı durum kimi fıkra yazarlarında, öykücülerde de göze çarpar.
Temel Sözvarlığı Nedir?
Tarih: 15 Ekim 2011 | Bölüm: Dil Bilimi | Yorumlar: Yorum yok.
Yerli sözcüklerin bir bölümü, çekirdek sözcükler, kalıt sözcükler ya da temel sözvarlığı olarak adlandırılır. Her dilde kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşayan bu öğeler, insan yaşamında birinci derecede önemli olan, insana ve çevresine ilişkin önemli kavramları yansıtan sözcüklerdir: Başta baş, göz, kulak, el, ayak gibi organ adlan olmak üzere, ana besin maddesi sayabileceğimiz su, buğday, et, balık gibi nesnelerle insanın yakın ilişki içinde bulunduğu at, inek, koyun gibi hayvanlar, tarım hayvanları, tarım araçları, insanların en çok kullandıkları, somut eylem gösteren almak, vermek, yemek, içmek, gitmek, gelmek gibi sözcüklerle bir, iki, beş, on, yüz, bin gibi sayı adları örnek olarak gösterilebilir.
Temel sözvarlığı (vocabulaire essentiel, basic vocabulary, Grundivortschaiz) adı da verilen bu sözlerin dilde en az değişen öğeler olduğu, 1000 yılda bu varlığın ancak aşağı yukarı % 19’unun değiştiği, % 81’inin yaşamını sürdürdüğü ileri sürülmüştür ki, dil tarihlendirmesi alanını incelerken bu konuya yeniden değineceğiz.
Temel sözvarlığı sorunu günümüz dilbiliminde özel bir yer ve Önem kazanmıştır. Anadili ve yabancı dil öğretiminde, öğretilecek dilin en sık geçen, en gerekli sözcüklerinin saptanması, bu öğretimden alınacak sonucun başarılı olup olmamasında rol oynamakta, öğrenen kişiye en gerekli sözcüklerin belirlenmesi konusunda, özellikle sıklık sayımlarına dayanan çalışmalar yapmaktadır. örneğin değişik yaş kümeleri için yapılacak anadili ve yabancı dil öğretiminde, okuma kitapları ve sözlüklerde hangi öğelere öncelikle ve hangi sıraya göre yeı verileceği, bu çalışmalarla saptanıyor.
Doğrudan doğruya temel sözvarlığı konusunu ele alan Peter KÜHN’ün yeni yayımlanan yapıtı, daha önceki çalışmalarda alınan sonuçları değerlendirdikten sonra bu konularda ilkeler koyan bir inceleme niteliği taşır. Kühn, her dilde bir çekirdek sözvarlığının bulunduğunun tartışmasız olarak benimsendiğine değinmekte, bunun belirlenmesi ve saptanması konusundaki görüşlerin birbirinden çok ayrıldığını, bir dilin sözvarlığının sürekli bir değişme içinde bulunmasına karşılık bu varlığın toplum gelişmesindeki çok çeşitli etkilere karşın, bir ölçüde yavaş değişen bir bölümünün var olduğunu belirtmektedir. SCHMIDT’e dayanarak bu gerçeği saptayan yazar, bu hareketsiz sözvarlığının işlevinin “anlaşma aracı olmak” olarak nitelenebileceğini, yine SCHMIDT’ten aktararak söylemekte, bu varlığın küçük bir zaman parçası içinde değil, çok uzun bir sürede anlaşma aracı görevini gördüğüne dikkati çekmektedir.