Şiir Nedir? – Tanımı ve Özellikleri
Tarih: 17 Kasım 2011 | Bölüm: Şiir | Yorumlar: 49 Yorum var.
Duygu, çağrışım ve izlenimlerin dizeler halinde dile getirildiği söz sanatıdır şiir. Hiçbir zaman kesin ve tam bir tanımına ulaşılamayan türlerden biridir ve çok genel olarak şiir, düzyazı dışında kalan bir anlatım biçimi olarak nitelendirilebilir. Ama şiiri düzyazıdan ayıran yegâne özelliği, dizeler halinde yazılması değildir. Diğer yazınsal türlerden farklı olarak şiirde çağrışım, imge, sezgi, duyular, duygular önemli bir yer tutar. Anlatım daha kapalı, söyleyiş daha müzikal ve etkili, duygular daha güçlü, algılar daha ön plandadır. Şiirde tanrısal bir yücelik, büyüleyici bir güzellik, çözülemez bir gizem, sözcükleri ve sesleri birbirinden ayrılamaz bir ezgi vardır.
Şiir, dilin anlam, ses ve ritim öğelerini belli düzen içinde kullanarak bir olayı, ya da bir duygusal ve düşünseldeneyimi yoğunlaşmış ve sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatıdır.
Valery’nin tanımından hareket eden Suut Kemal Yetkin, yürüyüş ile raks (dans) arasındaki farkı, düzyazı ile şiir arasındaki farka benzetir ve “Şiir bu kadar esrarlı ve çözülemez bir terkip olduğuna göre, nesre çevrildiği zaman şiirliğini koruyan bir şiir tasavvur olunamadığı gibi, nesrin nazma sokulmasıyla elde edilen bir şiir de öylece tasavvur olunamaz. Ve gene bir öylece bir şaire şunu veya bunu anlatmalısın demek kadar manasız bir şey olamaz. Zaten şair bir şey anlatmaz, anlattığı zaman da şair olmaz” der. İlk şiirlerin insanoğlunun dinsel törenlerine eşlik ettiği, bilinen bir gerçektir. Çağlara ve toplumlara göre şiir beğenileri, mükemmel şiirin ölçüleri değişse de, iyi şiirin nitelikleri hemen hemen her dilde ve kültürde yukarıda belirttiğimiz ortaklıkları taşır. Destanlar, ninniler, türküler, ağıtlar, insanoğlunun ilk sözlü sanat ürünleri ve ilk şiirleridir aynı zamanda.
Ahmet Haşim, “Şiir, bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır” diye tanımlar şiiri; J. Cocteau “Ne masayı anlatacağım diye masa kelimesini kullanacaksınız, ne kuşu anlatacağım diye kuş kelimesini, ne de aşkı anlatacağım diye aşk kelimesini” der; Salah Birsel’se Şiirin İlkeleri’nde aynı konuda şunu söyler: “Doğrusu şiirin hiçbir anlamı olmaması değil, şiirin o anlamı bağırmaması gerekir“. Bu tanımlardan, şiirin işlevinin anlatmak değil, duyurmak yani hissettirmek olduğu sonucuna ulaşabiliriz. İlhan Berk de “Anlamla Yola Çıkılmaz: Şiir Bir Şey Anlatmaz. Anlaşılmak İçin de Değildir” başlıklı yazısında aynı noktaya değinir:
Aliterasyon – Ses Tekrarı Sanatı
Tarih: 16 Ekim 2011 | Bölüm: Söz Sanatları | Yorumlar: 2 Yorum var.
Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde,aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır. Aynı ses ya da hecelerin bir ahenk yaratmak amacıyla tekrarlanmasıdır. Bir şiirde ya da düzyazıda ahenk yaratmak amacıyla aynı ses ya da hecenin yinelenmesine aliterasyon denir.
ÖRN: Eylülde melül oldu gönül soldu lale
Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale.
ÖRN:Dest-busi arzusıyle ölürsem dostlar,
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su.
Fuzuli
Fuzuli’nin dizelerinde “s” ünsüzünün tekrar edildiği dikkati çekmektedir.
ÖRN: Kara pulat uz kılıcım tartmayınca,
Kara börklü koca başın kesmeyince,
Alca kanın yer yüzüne tökmeyince,
Karındaşım Kayan kanın almayınca,
Komazım…
Dede Korkut
Şiir Sevmeyen Sever mi?
Tarih: 15 Eylül 2011 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Birçok insan şiir sevmediğini söylemektedir. Bence onlar şiiri sevmediklerinden değil şiirin büyüleyici dünyasına giremedikleri için böyle düşünüyorlar. Okudukları şiirlere bir anlam yükleyemedikleri, şiirin duygu denizinde yüzemedikleri, yaşamsal birikimleri ile şiirle bütünleşemedikleri için şiiri sevmediklerini sanıyorlar. Oysa şiir insan demektir, insanın iç dünyasındaki sınırlanamayan duyguların çarpışmasıdır. Şiiri sevmemek, ya da güzel sanatların bir kolu olan edebiyatı (yazını) sevmemek insanın kendisini sevmemesi demek değil midir?
Sanat, şiir günlük hayatta yaşadığımız, gördüğümüz birçok olay ve varlıkların düşünce ve duygu gözüyle görülebilen insanca güzellikleri, duyarlılıkları bizim önümüze sermiyor mu? Fakat genellikle hayatımızı daha çok fiziksel ihtiyaçlarımız nesnelliğinde algılama alışkanlığımız şiiri de anlatmak istediği derinlikte yorumlamamıza engel olmaktadır. Şiiri okurken yürek kulaklarımızı açamıyoruz genellikle. İsterseniz bunu gelin hep birlikte örnek bir şiir üzerinde test edelim. Ne dersiniz? Örnek olarak benim çok sevdiğim Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiirinin ilk beyitiyle başlayalım.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Y.Kemal BEYATLI
Bahtiyar’ın Ardından – [Şiir]
Tarih: 14 Eylül 2011 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Bahtiyar’ın Ardından
Yetim kalmış şiirler Azerbaycan ilimde
Bir uluca şairin uçmağa göçü vardır.
O ki ağızlara bal, şerbet Türk’ün dilinde
O ki Türk’tür, Türkçüdür bu yüzden bahtiyardır.
İnlediniz yıllarca Moskof’un zulmü ile
Nice düşündüğünü yazamamıştır elin.
Yıldırmamıştır seni, O; en insafsız bile
Yıldırmadı soysuz ve kâfir dölü Stalin.
Senin çetin hayatın şiirle anlatılmaz
Şu acun var oldukça okunur her eserin.
Türk diline verdiğin emekler unutulmaz
Son Türkçü ölmedikçe silinemez tesirin.
Bizim geleceğimiz sayenizde şan dolsun
De ki: Bir Türk balası; şair Ertuğrul’um var.
Hep Turan’a nağmeler düzeceğim ant olsun
Seni şad edeceğim… Şad olasın Bahtiyar.
Mehmet ERTUĞRUL
Can Azerbaycan’ımızın büyük şairlerinden, Bahtiyar Vahapzede’yi rahmet ve minnetle anıyorum…