Tartışmacı Anlatım / Anlatım Biçimleri
Tarih: 21 Ekim 2011 | Bölüm: Anlatım Biçimleri | Yorumlar: Yorum yok.
Okuyucuyu veya dinleyiciyi istenilen davranış ve düşünce biçimine yöneltmek amacıyla başvurulan bir anlatım biçimidir. Bu anlatım biçimiyle okuyucunun sahip olduğu düşüncenin değiştirilmesi amaçlanır. Yani amaç düşünce ve konularda değişiklik yapmaktır.
Yazarın, bir düşüncenin, bir önerinin doğru olmadığını ortaya koymak amacıyla hazırladığı yazılarda başvurduğu bir yöntemdir. Yazar okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir üslupla yazısını oluşturur. Devrik cümlelerle, soru ve cevaplarla yazısına akıcılık kazandırır. Sonuçta burada da bilgi ortaya konmuş olabilir; ancak bir görüşün başka bir görüşe karşı savunuculuğunun yapılması onu açıklamadan ayırır. Yazar, görüşlerini inandırıcı kılmak için kanıtlama yoluna başvurur. Kanı niteliği taşıyan yargılardan kaçınır, nesnel olmaya çalışır.
Bir yargıyı, bir düşünceyi ya da öneriyi çürütme, değiştirme amacıyla yazılan yazılarda kullanılan anlatım biçimine tartışmacı anlatım denir. Yazı ve yazınsal yaratılarda yer alan önemli anlatım biçimidir. Bu anlatım biçiminde üzerinde durulan düşünce, yargı ya da öneri ortaya konur. Sonra da düşüncenin neden doğru olmadığı, geçersiz olduğu tartışılır. Doğal olarak tartışmanın amacı okurların belli bir konudaki kökleşmiş yargı ve kanılarını değiştirmek; onların da kendimiz gibi düşünmesini sağlamaktır. Bu anlatımda önce, ele alınan, ispatlanmak veya çürütülmek istenen düşünce açıklanır. Sonra bunun neden doğru olduğu veya olmadığı gerekçeleriyle tartışılır. Yazar bunları yaptıktan sonra kendi görüşünün haklı olduğunu ispata çalışır. Bazen sorular sorar ve bu sorulara cevaplar arar. Tartışmada örneklendirme, karşılaştırma, tanımlama, tanık gösterme gibi yollara başvurulur. Tartışmada “düşünce ve kanıları değiştirme” amacı güdüldüğü için bu anlatım biçimiyle fikirsel ağırlıklı yazı türleri (deneme, eleştiri, sohbet, fıkra, makale… vb) ele alınır.
Açıklayıcı Anlatım / Anlatım Biçimleri
Tarih: 21 Ekim 2011 | Bölüm: Anlatım Biçimleri | Yorumlar: 2 Yorum var.
Herhangi bir konu hakkında bilgiler vermek, bir şeyler öğretmek amacına yönelik anlatım biçimidir. Bilgilendirme amacıyla yazılan fikir yazılarında ve bilimsel eserlerde (ansiklopediler, ders kitapları, bilimsel yazılar… vb) kullanılan bir anlatım biçimidir. Bu tür yazılar bir konuda bilgi vermek; bir konuyu öğrenmek amacı güder.
Açıklama, günlük yaşamda herkesin başvurduğu yaygın bir anlatım biçimidir. Okullarda yöneticilerin tüzüklere ve yönetmeliklere dayanarak yaptıkları konuşmalar; derslerde öğretmenlerin yönelttikleri sorulara öğrencilerin verdiği cevaplar; subayların erlerini, ustaların çıraklarını yetiştirmek için yaptıkları tanımlamalar, verdikleri bilgiler birer açıklamadır. Birçok kimsenin sorduğu “Niçin?” “Nasıl?” “Neden?” gibi sorular açıklama ile karşılanabilir. Bu nedenle açıklama, genellikle “bir konuyu aydınlatma, gün ışığına çıkarma” amacıyla kullanılır. Yani açıklama, üzerinde durulan konuyla ilgili bir sorunun cevabı niteliği taşır.
Öğretici özellik gösteren bir anlatım biçimidir. Yazarın amacı bilgiyi en kısa yoldan okuyucuya anlatmak olduğundan, yazar sanatlı söyleyişlere, imalı sözlere pek yer vermez. Açık, anlaşılır bir dil kullanır. Soyutluktan, kişisellikten kaçınır. Tanımlarla, örneklerle konunun en iyi biçimde anlaşılmasını sağlar. Ansiklopedilerde daha çok bu tür bir anlatım görülür.
Toplumsal kalkınmada eğitimin rolü nedir, nasıldır?
Klasisizm, Türk edebiyatında hangi dönemlerde etkili olmuştur?
Edebiyatımızda tiyatro ne zaman Batılı bir özellik kazanmıştır?
Uzay çalışmalarının teknolojideki gelişmelere katkısı var mıdır?
Sanat sevgisi düşük toplumlarda eğitimin özellikleri nelerdir?
Gelir düzeyi düşük toplumlarda eğitimin özellikleri nelerdir?
Toplumsal şiir ile bireysel şiirin ayrıldığı noktalar nelerdir?
Lirik şiirde şair, hangi duyguları ön plana çıkarır?
Roman
Tarih: 28 Eylül 2011 | Bölüm: Roman | Yorumlar: Yorum yok.
Batı Edebiyatında Roman
Tarih: 28 Eylül 2011 | Bölüm: Roman | Yorumlar: Yorum yok.
Kimi görüşlere göre, roman kurmaca anlatı olarak kaynaklarını İlk Çağ’da bulur. Diğer yandan romanın bir tür olarak bağımsızlaşması Rönesans’la köklü bir değişime uğrayan Batı’nın yeni dünya görüşüne bağlanır ve bunun bir yansıması olarak görülen Rabelais’nin Gargantua ve Pantagruel eserleri ilk romanlar kabul edilir. Ancak gerçekten modern anlamda romanın ilk olgun örneğinin Cervantes’in Don Quijote’u olduğu da roman kuramcılarının ortak olduğu bir yargıdır. Hatta bu görüşe dayanarak, diğer türlere göre daha yakın bir tarihte ortaya çıkan romanın henüz çocukluk çağında, gelişmesini tamamlamamış bir tür olduğunu düşünenler de vardır. Bu görüşlerin ikisi de kısmen doğrudur. Romanın, tahkiyeye dayanan kurmaca anlatı olarak kaynağı çok eskilerde aranabilir. Ancak, tarihsel süreç içinde Batı’nın tümüyle kendine özgü gelişimi sonucunda ortaya çıkan bir tür olarak roman modern Avrupa’nın, modernitenin eseridir.
Avrupa’nın çok yönlü, siyasal, ekonomik, toplumsal ve bilimsel değişimlerinin kesişme noktası Rönesans’tan sonra yeni toplum yapısının yeni ifade aracı olmaya başlayan romanın edebî bir tür olarak ciddiye alınması zaman almıştır. Roman feodalitenin yıkılışı ile aristokrasinin ortadan kalkma sürecinde, burjuva toplumunun dayandığı tüm bireysel çabaların, toplumsal hiyerarşiye karşı çıkışının aşamalarına paralel olarak bir yükseliş göstermiştir. Öte yandan modern Avrupa düşüncesinin (felsefesinin) kaynağı olan ve düşüncenin dinamizmini sağlayan eleştirel akıl, roman türünün de dinamiği olmuştur. Böylece, Don Quijote’dan bugüne roman, modernitenin ruhuna uygun olarak değişimci ve esnek karakterini korumuştur. Öyleyse romanın henüz gelişimini tamamlamamış olduğunu söylemek yerine hiç yaşlanmayacak bir tür olduğunu söylemek yerinde olur. Çünkü romanın nesnesi doğrudan doğruya insanın kendisidir. İnsanın karmaşık, gizemli varlığı, her bireye göre farklılaşan psikolojik dünyası, bu farklılıktan dolayı bir diğer hemcinsine merak konusu oluşu ve bu farklılıkta yaratıcılığının kaynaklarının bulunduğu düşünülünce romanın insanla birlikte, sürekli biçim değiştirerek yaşayacağını öngörmek hiç de yanlış olmaz.