Klasisizm / Kuralcılık
Tarih: 18 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
Eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur. Rönesans döneminde gelişmiştir. Soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemlilik… Aristokrasinin akımıdır. Montaigne, Rebelais ve Aristoteles’te izleri görülür. 16. yüzyılın ikinci yansında dili yabana etkilerden kurtarıp şiirin kurallarını saptamaya çalışan François de Malherbe ile başlayan Klasisizim, özellikle 17. yüzyılda gelişmiştir.
Fransa’da 17. yüzyılın ikinci yarısında, iç karışıklıklar sona ermiş, derebeylik ve kilise direnişleri kırılmış soylular sarayın buyruğuna girmiş ve monarşi güçlenmişti. Siyasal alanda görülen bu düzen ve kurala uygunluk etkisini edebiyatta da göstermeye başlamış hatta dilin ve edebiyatın kurallarını saptamak üzere Fransız Akademisi kurulmuştu. Ayrıca filozof Descartes’in Rasyonalizm felsefesi sanatçılarda pozitif düşüncenin temellerini atmıştı. Klasisizm’in temelini akıl ve sağduyu oluşturur. “Düşünüyorum, öyleyse varım.” diyen Descartes’e göre insan aklının kabul etmediği hiçbir şey doğru değildir.
Aşk, kin, nefret, acıma gibi duygular aklın kontrolünde olduğu sürece insancıldır. İnsan aşırılıklardan sakınmak, tutkularına iradesi ile yön vermek zorundadır; dolayısıyla böyle bir insan erdemlidir ve anlatılmaya değerdir. Akımın kurallarını belirleyen Boileau “Aklı seviniz, eserleriniz görkem ve değerini akıldan alsın.” diyerek klasik eserin felsefesini açıklamıştır.
Romantizm / Coşumculuk
Tarih: 17 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
18. yy’ın başı ile 19. Yy’ın ortalarına kadar devam eder. Klasizm’e tepki olarak doğmuştur. Halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten anlatım biçimlerine kaymıştır. Klasizmin düzenlilik, uyum, denge, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırıdır. Maddeciliğe ve akılcılığa tepki olarak, bireye, özelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe önem verir. Burjuvanın duygu ve düşüncelerini ön plana alır. Jean Jacques Rousseau, William Wordsworth, Samuel Taylor Coleridge, Friedrich Hölderlin, Johann Wolfgang, Jean Paul, Novalis, Victor Hugo, Alphınse de Lamartine, Alfred de Vigny gibi temsilciler öncülüğünde gelişmiştir.
18. yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkmış 19. yüzyıl başlarında bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Klasik sanatın sıkı kurallarına bir tepki olarak doğmuştur. Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Önce ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı. Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarisel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır.
Romantizm Akımının Oluştuğu Ortam: 18. yüzyıl aydınlanma çağı olarak görülür. Klasisizmin ortaya koyduğu akıl ve sağduyu, bilimin gelişmesini hızlandırmış, toplum yapısı, gelenekler, siyaset yeniden bilimsel açıdan ele alınmıştır. Bunun sonucu olarak Jean Jacques Rousseau, Montesquieu, Diderot gibi felsefeciler, ilerlemeye engel oluşturan tüm önyargı ve zorbalığa karşı düşünce yoluyla çetin bir savaş açmış, dinsel hoşgörü, toplumsal ve siyasal eşitlik, birey haklarına ve düşünce özgürlüğüne saygı gibi konulan halka yaymaya çalışmışlardır. Bu fikirler halk tarafından benimsenmiş ve sonuçta Fransız İhtilali patlak vermiş, monarşi yıkılmış, soylulara karşı burjuva sınıfı oluşmuştur. İşte Romantizm, böyle bir ortamda doğmuştur.
Parnasizm / Şiirde Gerçekçilik
Tarih: 17 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar, Genel | Yorumlar: Yorum yok.
Parnasizm edebiyat akımı, Lous Xavier de Richard ile Catulle Mendes’in “çağdaş parnasçılık” anlamına gelen “Le Parnasse Contempoain” adlı eserinden almıştır. Klasizm, romantizm ve realizmin üçüne de tepkidir. Sanat sanat içindiri benimsemiştir. Sanatsal biçim ve içerik ön plandadır. Ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin betimlemeler vardır. Biçimciliği amaçlayan şiir vardır. Theophile Gautier, Theodore de Banville, Leconte de Lisle gibi temsilcileri bulunmaktadır.
Fransa’da şiir türünde ortaya çıkmış bir akımdır. Şiirdeki gerçekçilik diyebileceğimiz parnasizm, bir anlamda realizmle natüralizmin şiirdeki sentezinden oluşmuştur. 1886’da “Parnas” adlı derginin yayınlanmasıyla ortaya çıkmıştır (Parnas: Mitolojide ilham perilerinin yaşadığına inanılan efsanevi dağın adı).
Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön plandadır. Bu akımın etkisindeki edebi eserlerde ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin betimlemeler kullanılır. Parnas şiir için “biçimciliği amaçlayan” şiir de denebilir. Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki doğalcılığa kaynak olmuştur. Zengin bir dil, zengin bir biçim, zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir. Theophile Gautier’in şiirlerini, Theodore de Banville, Leconte de Lisle izlemiştir. Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de Lisle ile özdeşleştirilir.
Natüralizm / Doğalcılık
Tarih: 16 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
Natüralizm edebiyat akımı, Darvinci tabiat anlayışının ilke ve yöntemlerini edebiyata uygulanmasıyla gelişmiştir. Edebiyatta gerçekçiliği oldukça ileriye götürmüşlerdir. Gerçekleri ahlaki yargılardan seçici bir bakıştan uzak bir tutum ve tam bir bağlılıkla anlatmayı amaçlamışlardır. Doğallık, bilimsel belirlenimciliği benimsemesiyle gerçeklikten ayrılır. İnsanı ahlaki ve akli nitelikleriyle değl, tesadüfi ve fizyolojik özellikleriyle ele alır. Çevrenin ve kalıtımın ürünü olan bireyler, dıştan gelen sosyal ve ekonomik baskılar altında ezilir, içten gelen güçlü içgüdüsel dürtülerle davranırlar. Hippolyte Taine, Goncourt Kardeşler, Emile Zola, Guy De Maupassanti Huysmans, Leon Hennique, Henry Ceard, Paul Alexis, Alphonse Daudet gibi temsilcileri bulunmaktadır.
19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında etkili olmuştur. Doğa bilimlerinin, özellikle de Darwinci doğa anlayışının ilke ve yöntemlerinin edebiyata uyarlanmasıyla gelişmiştir. Edebiyatta gerçekçilik geleneğini daha da ileri götüren doğalcılar, gerçekleri ahlaksal yargılardan, seçici bir bakıştan uzak bir tutum ve tam bir bağlılıkla anlatmayı amaçlar. Doğalcılık, bilimsel belirlenimciliği benimsemesiyle gerçekçilikten ayrılır. Doğalcı yazarlar, insanı ahlaksal ve akılsal nitelikleriyle değil, rastlantısal ve fizyolojik özellileriyle ele alır. Doğalcı yaklaşıma göre, çevrenin ve kalıtımın ürünü olan bireyler, dıştan gelen toplumsal ve ekonomik baskılar altında ezilir, içten gelen güçlü içgüdüsel dürtülerle davranırlar. Yazgılarını belirleyebilme gücünden yoksun oldukları için yaptıklarından sorumlu değillerdir.
Doğalcılığın kuramsal temelini Hippolyte Taine’in Historei de la Litterature Anglaise (İngiliz edebiyatı tarihi) adlı eseri oluşturur. İlk doğalcı roman Goncourt Kardeşler’in bir hizmetçi kızın yaşamını konu alan Germinie Lacarteux adlı yapıtıdır. Ama Emile Zola’nın Le Roman Experimental (Deneysel Roman) adlı eseri akımın edebi bildirgesi sayılır. Zola’nın yanısıra Guy de Maupassant, J. K. Huysmans, Leon Hennique, Henry Ceard, Paul Alexis, Alphonse Daudet doğalcı eserler veren yazarlardır.