Edebi Akımlar
Tarih: 20 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
Türk ve dünya edebiyatındaki edebi akımlar, özellikle şiirde etkili olmakla birlikte birçok sanat dalını etkisi altına almış bir düşünceden hareketle ortaya çıkmıştır. Genellikle sanatı, estetik algıları veya edebiyatın amacını kapsayan bu düşünceler, aynı düşünceyi benimseyen kişilerin bir hareketi hâline gelmiştir. Önceki oluşumlara bir tepki veya yeni bir çığır açma amacıyla bir araya gelen kişiler, bir edebiyat akımı başlatmışlar ve bazı akımlar binlerce sanatçıyı / edebiyatçıyı etkilemiştir.
Türk edebiyatında, Divan edebiyatı üzerinde etkili olmuş bazı fikir hareketlerinin devamı olarak beliren akımlardan sonra; Cumhuriyet döneminden sonra oluşan ve özellikle halk edebiyatı üzerinde etkili olan edebiyat hareketleri de yaşanmıştır. Dünya edebiyatında yaşanan gelişmeler ile Türk edebiyatındaki edebiyat hareketleri genellikle koşutluk / paralellik göstermektedir. Dünya edebiyatındaki akımlar, kısmen Türk edebiyatındaki akımlarda da etkisini hissettirmektedir.
Aşağıda Türk ve dünya edebiyatını etkileyen belli başlı edebiyat akımları listelenmiştir. Başlıklara dokunarak ilgili akımın özellikleri, temsilcileri ve geliştiği dönem hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Mahallileşme Akımı / Türkî Basit
Tarih: 2 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
“Mahallî/Yerli Tarz” olarak isimlendirilebilecek bir diğer şiir tarzı, şiirde yerli ve mahallî unsurlara fazlaca yer verme anlayışıdır. Bu dönemde gittikçe yaygınlaşmaya başlayan sade dil ve mahallî ifadeleri kullanma, yerli konu arayışı daha sonraki dönemlerde ortaya çıkacak olan mahallîleşme üslûbuna da kaynaklık etmiştir. Nev’î-zâde Atâ’î ve Sabit gerek yerli konu ve malzeme tercihleri bakımından gerekse dil ve söyleyişteki tasarrufları yönünden bu üslûbun temsilcileri sayılmaktadır.
Türkî-î basit, basit Türkçe demektir. Sadece Türkçe kelimelerden oluşmuş ya da ağırlıklı olarak Türkçe kelimelerden oluşmuş unsurlara denir. Türkçe kelimelerle şiir söyleme gayreti XVI. yüzyıl’da Tatavlalı Mahremi, Aydınlı Visâlî, Edirneli Nazmî tarafından oluşturulmuş bir akım, bir ekoldür. Bu üç şairin özellikle Türkçe kelimeleri kullanarak yeni bir akımı ortaya attıkları görülmekteydi. Ancak yapılan son çalışmalar aslında Türkî-î basit diye bir akımın olmadığını bunun Mahallileşmenin bir başlangıcı olduğunu ortaya koymuştur.
XVII. yüzyıl’da Şeyhülislâm Yahya‘nın da bu akımı destekleyen şiirler yazdığı bilinmektedir. Şiirlerinde sade bir Türkçe kullandığını görürüz. XVIII. yüzyılda Mahallileşme artık bir akım özelliği kazanmış ve tamamen etkisini göstermeye başlamıştır. Bu dönemin en olgun temsilcisi ise Nedim’in olduğunu görmekteyiz. XIX. yüzyıl’da İvazpaşazâde Atayî, Sarıca Kemal ve “Safî” mahlasıyla şiirler söyleyen Cezerî Kazım Paşa gibi şairlerin şiirlerinde bir yerlileşme arzusu görülmüştür. Bu durum XIX. yy’da Necati Bey ile asıl en büyük temsilcisini bulmuştur.
Hikemi Tarz
Tarih: 1 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
“Didaktik Üslûp” veya yaygın adıyla “Hikemî Tarz“, daha çok Nâbî ile özdeşleşmiş olup, “düşünceye dayalı hikmetli söz söyleme” olarak tanımlanabilir. Bilgelik ve hakîmlik, varlık ve eşyanın asıl amacı, özdeyiş ve atasözü gibi anlamlara gelen “hikmet“, eşya ve olayları “anlamlandırma“, varlık ve olayların gizli anlamlarını çözme üzerine kurulmuş bir kavramdır.
Bu asırda “hakimane şiir söyleme” anlayışının İran’daki temsilcileri Şevket-i Buhârî ve Sâ’ib-i Tebrî-zî’dir. Geleneksel İran şiirinde mistik veya hissî etkiler, özellikle bu asrın başlarından itibaren düşünce ve felsefeye, hayatta olup bitenleri “anlamlandırmaya” yönelik, yeni bir tarza dönüşmüştür. Nâbî de Sâ’ib’in şiirde kullandığı hakimane tarzı benimseyerek şiirinde kullanmıştır.
Nâbî böylece Türk şiirini yeni bir fikir ve hikmet vadisine yöneltmeye çalışmıştır. Bu oluşumda dönemin sosyo-kültürel yapısının önemli bir yeri olduğu muhakkaktır. Düşünmeye ve düşündürmeye önem veren biri olan Nâbî, böylece yaşadığı çağın huzursuzluk ve güvensizliğine karşı halkı uyarma, onlara öğüt verme imkanı bulmuştur. Ayrıca Nâbî’nin, Sâ’ib-i Tebrîzî gibi meydana gelen şeylerin arkasındaki hikmeti araştırması, varlık ve eşyanın yaradılış gayesini vermeye çalışması, hikemî tarzın dinî ve tasavvufi yönünü de göstermektedir.
Sebk-i Hindi Akımı
Tarih: 30 Haziran 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: 2 Yorum var.
Bu dönem şiirini etkileyen yabancı üslûplardan biri olan “Sebk-i Hindî“, Hind üslûbu veya Hind tarzı demektir. Sebk-i Hindî, XVI. asırdan XVIII. asra yani Örfî-i Şîrâzî’den Bîdil’e kadar gerek Hindistan’da gerekse Hindistan dışında yaşayan ve Hint felsefesinin, edebî zevkinin ve Hint şiirinin etkisinde kalan çoğunluğu İranlı olan şairlerin oluşturdukları şiir tarzına verilen isimdir. Nitekim İran şairleri Hint kültürü ve inançlarından etkilenmişler ve eserlerinde kendi itikatları yanında. Hint mistisizmine ait bazı motiflere de yer vermişlerdir.
Özellikle “Din-i İlâhî” adıyla yeni ve karma bir inanç sistemi koymaya kalkışan Ekber Şah dönemi şairlerinden Örfî, Nazîrî, Gazâlî ve Meşhedî’nin şiirlerinde Hint tesiri açıkça görülür. İran’da doğan Hindistan’da gelişen ve daha çok Hindistan, Afganistan ve Anadolu’da kullanılan akımın önde gelen şairleri Örfî-i Şîrâzî, Feyzî-i Hindî, Tâlib-i A’mulî, Kelîm-i Hemedânî, Sâ’ib-i Tebrîzî, Şevket-i Buharı ve Bîdil’dir. Sebk-i Hindî, XVII. asırdan itibaren Türk edebiyatında etkisini östermeye başlamıştır. Bu üslûp özellikle Türk şiirinde zengin ve ince hayaller le ıstırap ve elem konularının gelişmesine yol açmıştır.
Mübalağa sanatının çok fazla kullanıldığı şiirlerde, soyut kavramlar, somut kavramlarla birleştirilmiş ve orijinal mânâlar süslü ifadelerle yansıtılmıştır. Ayrıca Türk şairlerin ince ve yeni nanâlar bulma konusunda çaba sarf etmelerini sağlamış ve edebiyatımıza konu, dil ve ifade zenginliği getirmiştir. Sebk-i Hindî’nin genel özellikleri ve Türk edebiyatındaki uygulanışı kısaca şu şekilde olmuştur: Anlam sözden üstün tutulduğu için derin ve girifttir. Bundan dolayı Sâ’ib-i Tebrîzî, “ince anlamlar bulanilmek için kıl gibi inceldim” demiştir.