Öz Şiiri Savunan Şairler
Tarih: 21 Haziran 2014 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) kendi şiirine karşı çok insafsız bir tenkit ölçütü kullanmıştır. Zamanı, geçmiş, yaşanan an ve geleceğin birlikte idrak edildiği yekpare bir bütün olarak gören ve anlatan Tanpınar, okundukça etkisini arttıran, unutulmaz şiirler yazmıştır. Tanpınar yaşanmış anları, ancak sanat eserlerinin geleceğe aktardığını “Bursa’da Zaman”da ortaya koymuştur.
Tanpınar başlangıçta heceyi kullanmasına rağmen, sonraları serbest şiire geçmiştir. Folklordan daima uzak kalmıştır. Hayat karşısındaki pasif tutumu, sevdiği kelime ile “eşik”te oluşu, Tanpınar’da rüya ve hayal ile gerçeğin karışmasına yol açar. Estetiğini bütünüyle rüya ve masala dayayan Tanpınar’ın insanı pasiftir. Olaylar, sosyal sarsıntılar şiirinde yer almaz. İnsanı kader ve olaylar karşısında mahkûm gören Tanpınar, tek kaçış yolunu sanata sığınmakta bulur. Eşikteki bu insan, hatıralarındaki bir açıklamaya göre, şiirinde erotizmi aramıştır. Kendisini en çok ilgilendiren kadın vücudu ve bununla ilgili imajlardır.
Ahmet Muhip Dıranas (1901-1980) şiirlerinde kuvvetli bir tabiat sevgisi ve aşk duygusunu işler, halk şiiri geleneğiyle Fransız şiiri, özellikle Baudelaire’den gelen zevki, güzelliklere trajik bir duygu ile yaklaşmasını sağlar. Gençleri etkileyen şairlerdendir.
Yeni Lisan ve Ömer Seyfettin
Tarih: 17 Temmuz 2012 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Rumeli gazetesi yeni lisanı kabul ettiği günden beri iki misli satılmaya başladı. İstanbul’da iki genç tarafından yeni lisanda yapılan tercümeler -mevzular hususîliğine rağmen binlerce satılıyor. Hakikî (encümen-i daniş) halkın zevkidir. Lisandaki istifadır, bu zevke, bu istifaya karşı kafa tutan mağlûptur. İhmale, istihzaya mahkûmdur.
Muhîtü’l-Ma’ârif hâlin istikbale bir hediyesidir. Bu hediyenin istikbal lisanıyla yazılması vücub derecesinde lâzımdır. İlmî ve felsefî ıstılahların yeni lisanda daha kolay bulunabileceği Genç Kalemlerin, tıp tercüme encümeninin, tercüme olunan felsefî kitapların tecrübeleriyle sabittir.
Muhîtü’l-Ma’ârif’m üslûp ve ıstılahları yeni lisana tevfik edildiği ve lügatleri terkip olunurken iştikakça mürekkep olduğu hâlde sarfça basit olan kelimeler müstakil kelimeler suretinde tahrir ve tefsir olunduğu takdirde müstakbel nesiller tarafından daima güzel kabullere mazhar olacağı şüphesizdir. Muhîtü’l-Ma’ârif’m yeni lisanı kabul etmesi muhteşem istikbalimizin bir gün evvel hulul etmesi demektir. Bu surette Muhit istikbalin irfanını atînin lisanıyla yararak millete büyük bir adım attırmış olur.
Yeni Lisan Makalesinin Ana Fikri
Tarih: 17 Temmuz 2012 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Yeni lisanın programına şimdiye kadar ithal edebildiğimiz esaslar bunlardan ibarettir. Bu esaslar indî olarak ileri sürülmüyor. Lisan ilmi üç dilden terekküp etmiş bir lisan olmayacağını ispat ediyor. Bir lisan başka lisanlardan birçok kelimeler alabilir. Fakat (lisaniyyet) alamaz.
Yalnız bir hâkim vardır ki o da o lisanın (lisaniyyeti) dir. Nergisî ve Şinasî lisanları Arapça ve Acemceden yalnız kelimeler almadı, aynı zamanda Arapçanın ve Acemcenin I/sarılıklarını da aldı.
Kaidelerini, tecvitlerini de kabul etti. Bu kaideler ve tecvitler yalnız Arapça, Acemce kelimelere münhasır kalsa idi Türkçe bu fuzulî istilâlara belki biraz daha tahammül edebilirdi. Fakat yavaş yavaş Türkçe kelimelerde Arapça, Acemce terkipler de girmeye, Arapça, Acemce tecvitlerine göre şekiller almaya başladı.
Umut (ümit) oldu. Para (pare) suretinde kullanılmaya başladı. Sancak (sencağ) şekline, ordu (ordu) kıyafetine, donanma (dûnenmâ) kılığına girdi. Çünkü sencâğ-ı şerif, ordû-yı Hümâyûn, dûnenmâ-yı hümâyûn gibi terkiplere girebilmek için kabul resminin bu şartlarına riayet lâzım geliyordu. Arapça ve Acemce tecvitleri (kardeş, elma, elâ) gibi kelimelere de tesir ederek Türkçenin mevhûb-ı ahengini bozmaya başladı.
Yeni Lisan Makalesi – Maddeleri
Tarih: 17 Temmuz 2012 | Bölüm: Edebiyat | Yorumlar: Yorum yok.
Yeni lisanın programı atîdeki kaidelerden ibarettir:
1. Türkçe terkipler ve cem’ler ihtiyaca tamamiyle kâfi bulunduğundan Arapça Acemce terkip ve cem’ler kullanılmayacak. (İzafî, tavsîfî, atfı, mezcî terkipler)
2. Sadr-ı azam, şeyhü’l-İslâm, Bâb-ı âlî, şûrâ-yı devlet, arz-ı hâl, pâ-yı taht, tercüme-i hâl, hasb-i hâl, mürûr-ı zaman gibi terkip bünyesinde bulunduğu hâlde manaca basit ve evlâd, talebe, amele, erbâb, havadis, ahlâk, edebiyât, rüsumat, tahsîlât gibi cem’ bünyesinde bulunduğu hâlde manaca müfret olan tabirler istimal olunabilecektir.
3. Bazı ıstılahların mukabilleri olmak üzere hurdebîn, nîkbîn, bedbîn, yeknüvişt monographie, şehnüvişt chef d’oeuvre müvellidü’l-humûza, müvellidü’l-mâ’ gibi Arapça Acemce mürekkep kelimeler istimal olunabilecektir.
4. Hayvanât, nebatat, ensâc gibi cem’ler hayvanlar, nebatlar, neşeler manasında kullanılmayacak histologie zoologie botanique ilimlerinin mukabilleri olarak kullanılacaktır.
5. İlm-i rûh, ilm-i içtima, ilm-i hayat, ilm-i garize (physiologie) gibi tabirler Fransızca mukabilleri gibi basit addolunacaktır.