Fıkra Nedir? – Özellikleri
Tarihsel Gelişimi ve Temsilcileri
Tarih: 28 Ekim 2011 | Bölüm: Fıkra | Yorumlar: 23 Yorum var.
Fıkra sözcüğü, Türkçede iki tür anlatıyı karşılamaktadır. Bunlardan birincisi güldürücü küçük hikâyelerdir. Dursun Yıldırım bu tür fıkraların tanımını şu şekilde yapar: “Fıkra, hikâye çekirdeğini hayattan alınmış bir vak’a veya tam bir fikrin teşkil ettiği kısa ve yoğun anlatımlı, beşeri kusurlarla içtimaî ve gündelik hayatta ortaya çıkan kötü ve gülünç hadiseleri, çarpıklıkları, zıddiyetleri, eski ve yeni arasındaki çatışmaları sağduyuya dayalı ince bir mizah, hikmetli bir söz, keskin bir istihza yoluyla yansıtan; umumiyetle bir fıkra tipine bağlı olarak nesir diliyle yaratılmış, sözlü edebiyatın müstakil şekillerinden ibaret yaygın epik-dram türündeki realist hikâyelerden her birine verilen isimdir” . Bu tip fıkraların en bilinenleri Nasreddin Hoca, Bektaşî, Bekri Mustafa ve Karadeniz fıkralarıdır.
Güncel ve siyasî konular hakkında genelde gazete ve dergilerde yayınlanan kısa yazılara da fıkra ismi verilir. Bunlar “gazete fıkrası” şeklinde de nitelendirilirler. Bu bölümde Fıkra başlığı altında bu ikinci gruptakiler ele alınacaktır.
Türk Edebiyatında Fıkra
Türk edebiyatında gazete fıkracılığını gazetenin ortaya çıkışıyla birlikte başlatmak gerekir. Türk edebiyatının ilk gazetesi 1831’de çıkarılan Takvtm-i VekâyVAir. Tamamen hükümet denetiminde çıkarılan gazeteyi 1840’ta yan resmî yarı özel olarak çıkarılan Cerîde-i Havadis isimli gazete izler. Şinasi’nin Agâh Efendi’yle birlikte 1860’ta çıkardığı Tercümân-ı Ahvâl ise batılı anlamdaki ilk gazete kabul edilir. Şinasi’nin 1862’te tek başına çıkardığı Tasvir-i Efkâr ikinci özel gazetedir. Gazetenin yaygınlaşmasının ardından Şinasi başta olmak üzere Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi gibi birçok yazar gazetelerde yazı yazmaya başlar. Fakat fıkranın bir tür olarak belirginleşmesi, gazete makalelerinden ayrılması 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir.