Prof. Dr. Efrasiyap Gemalmaz
Tarih: 2 Aralık 2011 | Bölüm: Önemli Türkologlar | Yorumlar: 1 Yorum var.
Belgin Tezcan Aksu’nun Efrasiyap Gemalmaz ile yaptığı söyleşiden…
8.9.1937 tarihinde Erzurum’da doğan sayın Gemalmaz üniversite hayatına Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümünde başlamasına rağmen ailevi sebeplerle Erzurum’da Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi bünyesinde yeni açılmış olan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1963 yılında mezun olmuştur. 1966-1968 yılları arasında Fransa’da Strasbourg Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Türkçe Okutmanı olarak çalışmış, 1973 yılında “Erzurum İli Ağızları” konulu doktora tezini savunarak Atatürk Üniversitesinde Edebiyat Doktoru unvanını almış, 1978 tarihinde Doçentlik kadrosuna atanmıştır. 1989 yılında YÖK tarafından Türk Dil Kurumu üyeliğine seçilen sayın Gemalmaz, 1993 yılında profesör olmuştur. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Dekan Yardımcısı ve Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunmuş ve 2001 yılında emekli olmuştur. Hâlen bilgisayar dilleri ve tabii dillerin -özellikle Türkçenin- bilgisayar yardımıyla incelenmesi konularında kişisel olarak çalışmakta olan sayın Gemalmaz ile Türk dili konusunda yaptığımız söyleşiyi sunuyorum:
-Türkçe sizce yazıldığı gibi okunan bir dil midir?
Türkçeyi öğrenenlere, doğru telaffuz ve doğru imla kazandırmak için, önce, Türkçe öğretiminde düstur hâline getirdiğimiz “Türkçe yazıldığı gibi okunur ve söylendiği gibi yazılır.” sloganını zihinlerden silmemiz gerekir. Şunu bilmeliyiz ki en gelişmiş fonetik alfabe bile bir dilin doğru telaffuz inceliklerini yazıya aktarmakta yetersiz kalır. Konuşma dili ve yazı dili ayrı ayrı öğrenilmeli ve öğretilmelidir. Birincisi işitme, ikincisi görme yoluyla algılanır. Bu iki yol arasındaki ilişki ancak zihinde gerçekleştirilen karmaşık bir işlem sonucunda kurulur.
-Türkçe, fiil veya isim köklerine ekler getirerek yeni kelimeler oluşturma imkânı tanıyan eklemeli bir dildir. Buradan yola çıkarak şu anda okullarda kullanılan tümden gelim metodunu değerlendirir misiniz?
Diller insanların haberleşme ihtiyacını karşılamak üzere oluşturulmuş birer avadanlık, birer alet takımıdır. Her alet takımı gibi bir dilin de kendine özgü kullanım yöntemleri vardır. Bu alet takımının belli başlı parçaları, söz konusu dilin, soyut bir alet çantası olarak görebileceğimiz sözlüğünde; bu parçaların kullanımıyla ilgili bilgiler de yine bir kullanım kılavuzu olarak görebileceğimiz o dilin dil bilgisi kitaplarında yer alır. Bu alet takımı ve bu alet takımının kullanım yöntemleri, her alet takımında olduğu gibi ya kişinin yakınlarından bir şekilde -aynı ortamda uğraşmak gibi, bağışlama, miras gibi- devralınır ya da ödenen bir bedel karşılığında -ders araçları gibi, ders gibi- satın alınır. Hangi yolla alınmış olursa olsun, dil öğreniminde en doğal yol, her zanaat ve sanatta olduğu gibi, sınama yanılma yoludur. Kullanımda, haberleşmenin ürünü olarak seslendirilmiş veya yazıya geçirilmiş ifadeler vardır. Bu ifadelerin ihtiyacımız doğrultusunda benzerlerinin üretilebilmesini sağlamak için, önce bunlara ilgi duymamız ve duyurmamız, bunların ayrıntılarını kavramamız ve kavratmamız gerekir. Bu sebeple öğrenirken ve öğretirken bütünden parçaya gitmek; üretimde ustalık kazanmak ve kazandırmak için de parçalardan bütüne giden alıştırmalar yapmak ve yaptırmak gerekir. Alfabe ezberleyerek ve ezberleterek, ses, harf, hece tarif ederek, zihinleri dil bilgisi terimleri ve bu terimlerin tarifleriyle doldurarak dil öğrenilemez ve öğretilemez.Türkçenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cümlenin Öğeleri, Yazım ve Noktalama, Türkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasözleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Sınav Soruları, Kpss, Oks, Öss, Bunları Biliyor musunuz?, Özlü Sözler, Güzel Sözler, Türkçe, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Özetleri