Atatürk’ün Kafkas Cephesi’ndeki Görevi
Tarih: 14 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 1 Yorum var.
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nda en kalabalık Türk ordusuna komuta etmişti. Çanakkale’de emrine verilen kuvvetler, on bir tümen ve bir atlı tugaydan oluşuyordu. Çanakkale’de iyi bir stratejist, iyi bir taktisyen ve birliklerini mükemmel şekilde sevk ve idare kudretine sahip komutan olduğunu ispat etmişti. Ulusların tarihinde böylesine büyük başarılara imza atan kişilere en üst rütbelerin ve unvanların verildiği sıkça görülmüştür.
Mustafa Kemal gibi büyük işler başarmış bir insanın fazlasıyla hak ettiği generalliğe yükseltilmesi gerekirdi. Harbiye Nezareti Muamelât-ı Zatiye Dairesi, Mustafa Kemal’in livalığa yükseltilmesi için gerekli işlemleri yaptı ve belgeleri Enver Paşa’ya sundu. O ise belgeleri uzun süre bekletip gerekli olan padişah iradesini almadı. 1 Nisan’da hazırlanan bu belgeler, yedi ay bekletildikten sonra ancak Ekim ayında kendisine Tuğgeneral olduğu tebliğ edildi.
Ruslar, 1915-1916 kışında Kafkas cephesinde saldırılarını sürdürüyorlardı. İngiliz ve Fransızların Gelibolu’dan çekileceklerini öğrenen Ruslar, Çanakkale’deki Türk birlikleri Kafkas cephesine kaydırılmadan ve üstünlük kendilerinde iken amaçlarına ulaşmak için saldırılarını artırmışlardı. Bu saldırılar sonucunda 16 Şubat 1916’da Erzurum düşmüş; Ruslar, Of-Bayburt-Mamahatun hattının doğusuna kadar ilerlemişlerdi. Osmanlı Başkumandanlık Vekaleti, Erzurum’u geri alabilmek için II. Ordu’yu bölgeye nakletmeye çalışıyordu. Mustafa Kemal’in 16. Kolordusu da bu orduya bağlıydı. 27 Şubat’ta Edirne’den yola çıkan Mustafa Kemal, 26 Mart 1916’da Diyarbakır’a ulaşarak yeni görevine başladı.
Süregelen Rus saldırıları sonucunda durum kritik bir hal almıştı. Düşmanın Muş ve Bitlis güneyindeki geçitleri zapt ederek Güneydoğu Torosları aşması halinde Irak ve Suriye’deki ordular da tehlikeli duruma düşebilirlerdi. 16 Kolordu’nun 5. tümeni Bitlis’te, 8. tümeni ise Muş’un güneyinde bulunuyordu. Mustafa Kemal’in karargahı ise Silvan’da idi.
Çanakkale Savaşı ve Atatürk
Tarih: 13 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 2 Yorum var.
28 Temmuz 1914’te insanlık tarihinin en kanlı çatışmalarından biri olan Birinci Dünya Savaşı başladı. Mustafa Kemal, savaşın gidişatını yakından izliyordu. O, savaşı Almanya’nın kaybedeceğini düşünüyor ve Almanya ile ittifak yapılmasına şiddetle karşı çıkıyordu. 2 Ağustos 1914’te Almanlarla imzalanan ittifak antlaşmasına rağmen Osmanlı Devleti, gerekli hazırlıkları yapabilmek için tarafsızlığını ilan etmişti. Goeben ve Braslau adlı Alman savaş gemilerinin Osmanlı’ya sığınmasından kısa bir süre sonra Türk donanmasının 29 Ekim 1914’te Rus limanlarını bombalaması üzerine Osmanlı Devleti de savaşa girdi. Savaş ilan eden taraf olmak istenmediği için Osmanlı Devleti’nin Rusya, İngiltere ve Fransa ile savaş halinde olduğuna dair “İrade-i Seniyye” ancak 11 Kasım 1914’te yayınlandı.
Savaşın sonucunu kestirmesine rağmen ülkesine hizmet etmek isteyen Mustafa Kemal, orduda aktif bir görev almak isteğini Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya yazdı. Onun istediği özel bir görev değil, rütbesine uygun bir görevdi. Ancak Enver Bey, rakip ve muhalif olarak gördüğü için çekemediği Mustafa Kemal’e böyle bir fırsat vermeyi düşünmüyordu; Sofya’daki görevinin önemli olduğunu ileri sürerek hayır cevabı verdi.
Mustafa Kemal, yurt savunmasında daha yüce ve önemli bir görev olamıyacağını, arkadaşları cephede ateş hattında iken kendisinin ataşelik yapamayacağını söylüyor ve Enver’e hitap ederek “Eğer birinci sınıf zabit olmak liyakatından mahrum isem, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz” diyordu. Bu arada Sofya’ya gelen Süleyman Askeri Bey aracılığı ile Irak Cephesi komutanlığının kendisine verilmesini talep etti. Bu başvurunun cevabını beklerken Süleyman Askeri Bey’in Irak Cephesi fiili komutanlığına getirildiğini öğrendi.
Sarıkamış hezimeti, kolay zaferler kazanmayı hayal eden Enver Paşa’nın düşüncelerini değiştirdi. Enver’in hayalperestliği, askeri kifayetsizliği ve basiretsizliği yüzünden yüz bine yakın Türk genci dondurucu soğukta can vermişti. Aynı günlerde yazışmalarla sonuç alamayacağını düşünen Mustafa Kemal, İstanbul’a gitmeye karar vermişti. Eşyalarını topladığı sırada bir telgraf aldı. Bu telgrafta “On dokuzuncu Tümen Kumandanlığına tayin oldunuz, hemen hareket ediniz” deniliyordu (20 Ocak 1915). 2 Şubat 1915’te tayin emrini aldı. Tayin edildiği Tekirdağ’da yeni kurulmakta olan bir tümendi. Bu sırada müttefikler, savaşta zor duruma düşen Rusya’nın yükünü hafifletmek ve en kısa yoldan yardım ulaştırabilmek için Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye karar vermişlerdi.
Bir çıkarma ihtimali her geçen gün kuvvetleniyordu. Mustafa Kemal’in kumandan olarak atandığı On dokuzuncu Tümen, ordu ihtiyatında bulundurulmak üzere önce Maydos’a sonra Bigalı’ya nakledilmişti. Bu sırada Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışan İngiliz ve Fransız donanmaları başarısız olup geri çekilmişlerdi. Bu başarısızlıktan sonra Çanakkale Boğazı’nı karadan zorlamak üzere Boğaz dışındaki adalarda kuvvet yığmaya başlamışlardı. Bunlar olup biterken tümenin kumandasını devir alan Mustafa Kemal, düşmanın muhtemel çıkarma tehlikesine karşı emrindeki birliklere uyanık olmaları emrini vermişti. Bir taraftan da yeni kurulan tümenini seçkin bir birlik haline getirmek için yoğun bir gayret gösteriyordu. Nitekim On dokuzuncu Tümen, onun çabaları sonucunda bir ay gibi kısa bir sürede güzide bir kuvvet haline gelmiştir.
Atatürk’ün Askeri Ateşelik Dönemi
Tarih: 12 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 1 Yorum var.
Bulgaristan ile 29 Eylül 1913’te barış antlaşması imzaladıktan sonra Talat Bey, orduda yapılması düşünülen birtakım değişiklikler için Enver’i başa geçirmeyi düşünüyordu. Mustafa Kemal, Enver tarafından sevilmiyor, hatta kıskanılıyordu. Ayrıca o, Osmanlı ordusunun ıslahı için gelecek olan Alman subaylarına verilmesi düşünülen yetkilerin aleyhinde bulunuyor, bundan devletin büyük zararlar göreceğini ileri sürüyordu. Diğer yandan hükümetin izlediği politikaya çetin bir biçimde karşı olan ve bunu her fırsatta açıklamaktan geri kalmayan Mustafa Kemal’i İstanbul’dan uzaklaştırmak isteyen Enver ve Talat Beyler, onun için Sofya Askeri Ataşeliği görevini uygun görmüşlerdi.
27 Ekim 1913’te Mustafa Kemal, Sofya ataşemiliterliğine atandı; yeni görevine 20 Kasım 1913’te başladı. Sofya askeri ataşesi olması, Mustafa Kemal’in fiilen ordudan çekilmesi ve etkisiz hale gelmesi demekti. Mustafa Kemal’i çok iyi tanıyan Enver, onun değerini biliyor, fakat çok güçlü bir kişiliğe sahip olması yüzünden ondan çekiniyordu. Onu kendi iktidarı için tehlikeli bulan Enver, Mustafa Kemal’in yeniden faal bir askeri görev almasını istemiyordu. Enver Harbiye Nazırı olduktan bir müddet sonra Mustafa Kemal’e sürdürdüğü göreve ek olarak Bükreş ve Çetine askeri ataşeliklerini de verdi.
Harbiye Nezareti’nin Mustafa Kemal’den beklediği en önemli görev, Bulgarlarla Osmanlı Devleti arasındaki askeri sorunların çözümlenmesi, Balkan devletlerinin askeri vaziyet ve hazırlıklarının öğrenilmesiydi. Görevini titizlik ve itina ile yapan Mustafa kemal, İstanbul’a istenen bilgileri göndermeyi başarıyordu. 1914’te Yunanistan’a karşı Bulgaristan ile bir anlaşma yapılması girişimlerinde kayda değer önemli hizmetlerde bulundu. O sırada Bulgaristan Harbiye Nazırı olan General Boyacıyef’in Mustafa Kemal’e gönderdiği 15 Mart 1922 tarihli mektup, bir askeri ateşe olarak bu ülkede ne denli önemli işler başardığını ortaya koyan bir belge niteliğindedir. Mustafa Kemal, Sofya’daki ataşemiliterlik görevinde 20 Ocak 1915 tarihine kadar kaldı.
Balkan Savaşları ve Atatürk
Tarih: 11 Haziran 2013 | Bölüm: Atatürk | Yorumlar: 1 Yorum var.
Yaklaşık bir yıldır vatanın uzak bir parçasını düşmana karşı kahramanca koruyan Mustafa Kemal, Ouchy (Uşi) Antlaşması’na daha tepkisini bile gösteremeden Balkan devletlerinin saldırılarıyla savaş başlayınca ve peş peşe alınan felaket haberleri üzerine derhal muharebe alanında görev almak istedi (24 Ekim 1912). Hemen yola çıkan Mustafa Kemal, Mısır’a geldiğinde Komanova yenilgisini, Selanik’in düştüğünü, Bulgarların Çatalca önlerine kadar ilerlediklerini haber alınca büyük bir üzüntü duydu. Türk ordularının bu kadar çabuk ve kolay yenilebileceklerine bir türlü inanmak istemiyordu.
Bir an önce savaşa katılmak arzusuna rağmen yolların kapalı olması yüzünden Romanya üzerinden İstanbul’a ulaşabildi. Gelir gelmez savaşın gidişatı hakkında incelemelerde bulundu ve durumu tahmin ettiğinden daha kötü buldu. Gelibolu yarımadası kuzeyindeki berzahın, İstanbul’un savunması açısından taşıdığı önem konusunda Başkumandanlığı uyardı. Bunun üzerine kendisini Bahrisefit Boğazı Kuvvayı Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü’ne tayin ettiler (25 Kasım 1912). Bu kolordu daha sonra Bolayır Kolordusu ismini almış ve Mustafa Kemal de kurmay başkanlığına atanmıştır.
Bu görev esnasında Bolayır ve Gelibolu’da bulunan Mustafa Kemal, muhtemel bir düşman saldırısı karşısında Çanakkale Boğazı’nın nasıl savunulabileceğine dair incelemeler yapmak fırsatını buldu. Bolayır’da iken 1 Mart 1913’te yarbaylığa terfi etti. Edirne’nin kurtarılması için birtakım akılcı önerilen sundu ise de dikkate alınmadı.