Altay Dilleri Teorisi
Tarih: 16 Temmuz 2014 | Bölüm: Türk Dilleri Ailesi | Yorumlar: Yorum yok.
19. yüzyıl sonlarında dil araştırmalarında tenkidi metod kullanılmaya; akrabalıkların ispatı için ses özellikleri, şekil yapısı, cümle yapısı, kelime hazinesi göz önüne alınmaya başlanılınca Ural-Altay Dil Grubu içinde yer alan dillerin akrabalığı görüşü sarsılmış ve Ural dilleri ile Altay dilleri ayrı ayrı incelenmeye başlanmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında, bu dillerle ilgili belgelerin, özellikle Türkçenin eski belgelerinin yeni yen) ortaya çıkması; böylece mukayese için canlı dil malzemesinin yanında daha eski dönemlere ait malzemenin kullanılma imkânının da doğmuş olması etkili olmuştur. Bugün Ural dilleri konusundaki araştırmaların çok daha ileri bu durumda olduğu ve bu dillerin akrabalığının kesinleştiği söylenebilir. Altay grubuna mensup diller için de yüzyılımızın başından beri araştırmalar git gide artarak devam etmiştir.
Altay Dilleri Teorisi, Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece ve Japoncanın bir anadilden geldiği görüşünü savunan bir teoridir. Başlangıçta ya yazı dillerine ait yetersiz sayıda malzemeye dayalı olarak yapılan mukayeseler, 19. yüzyılın ortalarından itibaren Castren ve sonraki Altayistler tarafından konuşma dilinden derlenen malzemeler üzerinde de yapılmış ve Altay dillerinin araştırılması hız kazanmıştır. 19. yüzyılın sonlarında Türkoloji sahasındaki yetti buluşlar (Orhun Abidelerinin okunuşu, Uygur belgelerinin ve Divan-ü Lügatit Türk’ün ele geçirilmesi) da bu çalışmalara hız kazandırmıştır. 19. yüzyıl sonlarına doğru Türk, Moğol ve Mançu-Tunguz dillerinin gramerleri ve mukayese çalışmaları tamamlanarak bu diller arasındaki akrabalık ispatlanmıştır. Genel dilbilgisinin ilke ve yöntemleri ile yapılan değerlendirmeler sonunda çeşitli benzerlikler, ses denklikleri, ortak ekler ve kelime birlikleri tespit edilmiştir. Yüzyılımızdaki çalışmalarla Altay dil grubuna önce Korece ve daha sonra da Japoncanın dahil olduğu anlaşılmıştır.
Altay dilleri ile ilgili çok değerli çalışmaların sahibi olan Finlandiyalı Gustaf John Ramstedt (1873-1950) Altay Dilleri Teorisinin, gerçek kurucusu sayılır. Türkçe ile Moğolca arasındaki ses denklikleri ile ilgili çalışmalar onunla başlar. 1905 yılında Macar Zoltan Gomboez “Zur Lautgeschichte der Altaİscbcn Sprachen” adlı yazısında daha önce Schott ve Anton Boller tarafından ortaya konan Moğol ve Mançu dillerinde c-, d-, n-, ñ- denkliğini sistemleştirmiştir. Daha sonra Nicholas Poppe (1897-1991) “Altaisch und Urtürkisch” (1926) adlı yazısında Ana Altayca d-, c-, y-, n-, ñ- Moğolca d-, e-, y~, n- Ana Türkçe y- denkliği şeklinde, Altay dilleri kapsamında bir sistem haline getirmiştir.
Türkçenin Tarihi Gelişimi
Tarih: 28 Temmuz 2011 | Bölüm: Türk Dili, Türkçenin Tarihi Gelişimi | Yorumlar: 15 Yorum var.
Altay dil teorisini kabul edenler için. Kuzey Buz Denizi’nden Basra Körfezi’ne, Kuzeydoğu Asya’dan Doğu Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir alanda konuşulan Türk dili, bu dili konuşanların sayısı, yazılı metinlerinin eskiliği ve çokluğu bakımından Altay dilleri arasında en önemlisidir. Bugüne kadarki bilgiler ışığında, Türk dilinin tarihlendirilmiş en eski yazıtı, VII. yy’a ait Çoyren (Çoyr, 688-692) yazıtıdır. Başka bir deyişle, Türk yazı dilinin ilk örnekleri VII. yy’a aittir. Çoyren yazıtı, Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtları gibi mezar taşı olarak dikilmiştir.
Köktürk Kağanlığına bağlı bir kişinin, II. Köktürk Kağanlığını kuran Ilteriş’e katıldığını anlatan bu yazıt, sadece 6 satırdan ibarettir. Orhun yazıtlarının yazıldığı alfabe ile hâkkedilmiştir (taşa kazınmıştır). Dilimizin ve tarihimizin en önemli belgeleri olan Orhun yazıtları (Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtı), Çoyren yazıtından yaklaşık 40 yıl sonra yazılmaya başlanmıştır. Burada olduğu gibi, her ne kadar en eski yazıt olarak Çoyren yazıtı gösterilse de Orhun yazıtları Türk dilinin en eski belgeleri olarak değerlendirilir. Bunun nedeni bu yazıtlardaki metinlerin anlaşılabilecek uzunlukta olması, yani Köktürk harfleriyle yazılmış pek çok taşta olduğu gibi silinti ve tahribatın çok fazla olmamasıdır.
Moğol dilinin en eski yazılı belgesi, 1225 tarihli Yesünke Taşı’dır. Moğolların en önemli belgesi olan Moğolların Gizli Tarihi ise 1240 yılına aittir. Bu eseri Ahmet Temir, 1948 yılında Türkiye Türkçesine aktarmıştır.
Tunguzcanın en eski yazılı belgesi bugün artık ölü diller arasında sayılan Çuçen diline aittir. Bu belgelerden ilki 1413, ikincisi 1433’ten kalmadır. Tunguzca içinde en çok Mançular hakkında bilgi sahibiyiz. Mançuca belgelerin en eskileri ise XVI. yy’a aittir.Korecenin çok ufak parçalara yazılı olan ilk belgeleri ise 1443’ten başlamaktadır. Altay dilleri arasına çok geç dahil edilen ve bu sebeple Altay dil birliği üyesi olarak “belki” ihtiyatı konularak gösterilen Japoncanın en eski yazılı belgesi ise 712 yılına aittir.
Yukarıda görüldüğü üzere Türk dili, Altay dilleri arasında yazı dili kimliğini kazanmış en eski dildir. Dil dönemlendirmeleri, o dili konuşanlar tarafından yapılmaz. Çok daha sonraları o dille uğraşan dilbilimciler tarafından yapılır. O yüzden bazen birbiriyle örtüşmeyen değerlendirmelere rastlanabilir veya bir dönem için geçerli olan bir görüş daha sonra eskiyebilir; yerini yenilerine bırakmak zorunda kalabilir.