- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Türkçenin Yabancı Dillerle Sözcük Alışverişi

türkçenin yabancı dillere etkisiBu konuyu işlerken, önce yabancı dillerden Türkçeye giren öğeler üzerinde genel olarak durmak istiyoruz. Türkçenin elde bulunan en eski metinleri olan Köktürk Yazıtlarında yabancı öğelerin sayısı son derece azdır. Ayrıntılarına aşağıda değineceğimiz kendi incelememizin sonuçlarına göre Türkçenin bu evresinde yabancı öğelerin sayısı %1’in altındadır; ancak çok az sayıda Çin kökenli öğeye rastlanır.

Yabancı kültürlerle sıkı ilişkilerin kurulduğu, Şamanizm‘in yanı sıra Buda, Mani ve Hıristiyan dinlerinin benimsendiği Uygurca evresinde ise, özellikle dinsel kavramları karşılamak, değişik dinlerin metinlerini Türkçeye aktarmak üzere pek çok türetmeler yapıldığı halde, alınma sözcüklerin de birden arttığı görülür.

İslamlığın kabul edilmesinden (X. yüzyıl) sonraki ilk dönemde ve Anadolu’da gelişen Türk yazı dilinin ilk evresinde Arapça ve Farsça öğelerin sayısı yüksek değildir; başlangıçta bir bölüm Türkçe öğelerin, yabancılarıyla bir arada yaşamakta olduğu görülür. Ancak Anadolu’da gelişen yazı dilinde, XIII. yüzyıldan sonra Arapçanın, özellikle yazın kanalıyla da Farsçanın etkisi durmadan artar; XVI.-XV. yüzyıldan sonra –yukarıda değindiğimiz tutum nedeniyle– daha büyük oranda yabancılaşma görülür. Cumhuriyet dönemine kadar süren bu gidişin sonucunda Osmanlıca adı verilen, Türkçe, Arapça ve Farsça karışımı bir yazı dili yerleşir. Yabancılaşmanın giderilmesi, Türkçenin bilim, sanat, teknik alanlarında heı kavramın kendi öğeleriyle anlatımına yeterli duruma getirilmesi yolunda en önemli adımlar Türk Dil Devrimi‘yle atılır ve günümüze gelinceye değin büyük bir başarı kazanılmış olur.

Osmanlıca evresinde Arapça kökenli öğeler Türkçenin sözvarlığına yerleşmiş ve yerleşmemiş yabancı sözcükler olarak büyük bir toplam tutarken bilim, sanat, teknik, hukuk, yönetim gibi bütün alanlarda, çoğunluğu tamlamalar halindeki Arapça terimlerin de kullanılmış olduğu görülmektedir. Farsçadan girme öğelerin yanı sıra Arapça ve Farsça sözcüklerden kurulu, kimi zaman bu dillerde de kullanılmayan türetmelere, tamlamalara bile rastlanmaktaydı.



Arapça ve Farsça dışında, Türkçenin sözvarlığında yer alan yabancı öğeler arasında, özellikle denizcilik ve terim alanlarıyla ilgili İtalyanca sözcükleri de anmak gereklidir. XV.-XVI. yüzyıllardan önce başlayan, bu yüzyıllarda artan ilişkiler sonucunda Venediklilerden ve Cenevizlilerden alınan ve daha sonra dile giren pek çok öğe içinden; alabora (albora),pusula (bussola), acente (agente), kambiyo (cambio), ciro (ciro) gazino (caslno) gibi birkaçını saymakla yetineceğiz. Değişik kanallardan Türkçeye girmiş Yunanca kökenli sözcüklerin (örneğin tiyatro, orkestra, matematik, ansiklopedi; -loji biçiminde değişik bilim adlarına temel olan sözcüğün aslı logos gibi) yanı sıra bir bölümü Anadolu Rumcasından kalma, kilit, anahtar, temel, demet, kerevet, salyangoz, lohusa, fesleğen, prasa, marul, palamut gibi öğeleri ve Anadolu ağızlarında yerleşmiş kimi sözcükleri de belirtmeliyiz.

Türklerin batıya açılmaları sonucunda en çok ilişkide bulunulan ülke Fransa olduğu gibi, batı dillerinden alınma öğelerin başında da Fransızca kökenli sözcükler gelir45, özellikle Tanzimat’tan sonra kendini belli etmeye başlayan Fransızca etkisi yazın, bilim ve teknik konularındaki çeviriler, çeşitli öğretim kurumlarındaki ders kitapları ve basın aracıyla dilde bir çok Fransızca öğenin yerleşmesine neden olmuş, özellikle toplum içindeki aydın kesimle varlıklıların Fransızcaya olan eğilimi, etkinin güçlenmesini hızlandırmıştır. Şimendifer (ehemin de fer), tren (tren), vapur (bateau â vapeur’den kısalarak), kamyon (camian), otomobil gibi, tekniğe ilişkin öğelerden başlayarak kanape (canapi), gardrop (garderobe), vestiyer (vestiaire), panjur (abatjour bozulma) gibi eşyaya, giyim kuşama, yiyecek içeceklere, mersi (merci), konferans, (conference), direktör, (directeur) sekreter (secritaire) gibi değişik kavramlara, kısacası maddi ve manevi kültürle ilgili hemen bütün kavram alanlarına uzanan Fransızca etkisi yalnızca sözcüklerde kalmamıştır. Daha önce değindiğimiz çeviri öğelerin yanı sıra anlam etkilenmeleri de olmuş, çeşitli anlatım biçimleri, Türkçeye yansımıştır.

Almancayla ilişkiler daha çok I. Cihan Savaşı öncesinde ve savaş sırasında kurulmuş, II. Cihan Savaşı sırasında da sürmüştür. Ancak Türkçenin sözvarlığında Almancadan alınma öğeler büyük bir toplam tutmaz. Burada dekan, doçent, hinterland gibi birkaçını saymakla yetineceğiz.

Türkçede İngilizce sözcüklerin yerleşmesi daha çok II. Cihan Savaşı sonrasında olmuştur. Daha önceleri dile giren istim (islim biçimi de vardır; steam’dea, fayrap (fire up) bot (boat) gibi denizcilik terimleri sayılmazsa, bugün kullanılan öğelerin en büyük bölümü Savaş sonrasında bütün dünyada görülen ingilizce akımının Türkçeye yansımasıdır, diyebiliriz. Lider(leader), miting (meeting), brifing (briefing) gibi, toplum etkinliklerine ilişkin kavramlardan insan yaşamıyla ilgili tost ftoast, snek bar (snackbar,) şelf servis (şelf service), sprey (spray), tişört (T-shirt), teyp (tape recoıdcr’dan), set (set)gibi pek çok öğeye değin, sözvarlığına yerleşmiş ya da yerleşmekte olan sözcükler bunun tanığıdır. Bunların yanı sıra İngilizceden aktarılan, çevrilen öğeler, deyim ve anlatım biçimleriyle bilim, teknik ve aanat alanlarında sözcük ve çeviri teıim olarak kullanılan öğeler sayılabilir.

Sözvarlığı içinde, Türkçeye başka dillerden girme, önemli sayıdaki öğelere karşılık, acaba Türkçenin başka dillere etkisi ne ölçüde olmuş, hangi sözcükler hangi dillere girecek yerleşmiştir?

Bu konuya eğilirken en başta sayılması gereken, sanırız, Balkan dillerine geçen Türkçe öğelerdir. Bugün Balkan ülkelerinin hepsinin dilinde, Osmanlı egemenliği döneminde Türkçeden giren öğelere ya da onların kalıntılarına rastlanmaktadır. Üstkatman etkisi, Bulgarca, Rumca, Sırp-Hırvatça, Macarca, Rumencede yerleşmiş büyük ölçüdeki Türkçe sözcüklerle kendini göstermekte, daha çok maddi kültür alanının kavramları olan bu sözcüklerin yanı sıra islamlık, hukuk ve askerlikle ilgili olanlar da bulunmaktadır. Ayrıca bu dillerde Arapça ve Farsça kökenli olup da Türkçe aracıyla geçen pek çok sözcük göze çarpar.

Balkan dillerindeki Türkçe kökenli sözcüklere birkaç örnekle değinirken önce Bulgaıcadan başlamak yerinde olur: bardak, bardyk (bardak), basma (basma), duman, bayır, bohça (bahçe, Far. [ba:gçe I), malak, atmaca, sap, kazma, tasma, zengiya (üzengi), arabaciya (arabacı) bekçiya (bekçi), çekiç, kofa (kova), kazan…. gibi”.

Türkçeden Macarcaya –aynı dönemde– geçen öğeleri inceleyen Z. KAKUK, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak Macarcaya yerleşen Türkçe sözcükleri, anlam alanları içinde sergileyerek ilginç örnekler göstermektedir68, örneğin yiyecek maddeleri içinden pite (pide), pasztormâny (pastırma’dan, ‘sığır eti’ anlamında), joghurt (yoğurt); deri gereçler, koşum takımları için kullanılan kârmân (‘Karaman’lı, Karaman’darı gelen’), pamut (pamuk), jemeni (yemeni, ‘yatak’ anlamında), kaftan (Kaftan), zseb (cep), hindi (hindi)… gibi.

Sırp-Hırvatçada da 4000’den fazla Türkçeden gelme, yerleşmiş yabancı sözcüğün yaşadığı görülmektedir ki, bunlar arasında inat, ortaklık, zanaat, makase (makas), asker, düşman, saksiya (saksı), yastık… gibi, bir bölümü Türkçe kökenli, bir bölümü de Arapça, Farsça kökenli olanlar vardır.

Türkçeden İtalyancaya da firmano (ferman), beglierbei (beylerbeyi), giannizzero (yeniçeri), ordo jlordö (ordu), pascia (paşa), yatağan (yatağan) gibi sözcükler geçmiştir.” Türkçeden Fransızcaya ve öteki Avrupa dillerine geçen sözcükler ise daha küçük oranda ve daha çok, Osmanlı devlet ve saray örgütüyle ilgili bulunmaktadır. Yeniçeri, vezir, paşa, bayram, beylerbeyi, odalık gibi kavramlar, çeşitli batı dillerinde değişik biçimlerde karşımıza çıkar (Örneğin Fr. beghlerbeghi, janicheres, bassa ‘paşa’, beiram jbairam ‘bayram’, odalisgue (odalık)… gibi; Alın. Janitschar, Pascha gibi).

Türkçeden öteki dillere, bu arada Moğolcaya, Arapça ve Farsçaya geçen sözcükler de vardır ki, burada bunlar üzerinde duramayacağız.

ÇokBilgi.Com