- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Türkçenin Söz Varlığı Özellikleri

türkçenin söz varlığıKitabımızın önceki ciltlerinde de değindiğimiz gibi Türkçe, dil bilgisi (gramer) özellikleri, yapısı dolayısıyla değişik kavramların anlatımına, yeni ve yabancı kavramların karşılanmasına çok elverişli bir dildir. Bağlantılı dillerin tipik örneği olan Türkçede, değişmeyen ve çoğunlukla tek seslendi olan ad ve eylem köklerine getirilen, çekim ve yapımı gerçekleştiren çok sayıdaki ekler aynı zamanda değişik görevler de yüklenebildikleri için dile, doğurgan ve çok güçlü bir nitelik kazandırır.

Türkçenin bir önemli özelliği de sözcük türlerinin kullanım esnekliğidir ki, bu esneklik ona ayrıca yeni anlatım olanakları sağlar. Türkçedeki sözcük türlerinin Fransızcada olduğu kadar birbirinden kesin bir biçimde ayrılmamış bulunduğuna değinen Fransız Türkoloğu J. DENY, bu dilde adların hem ad, hem de Önad (sıfat) olduğuna, ad soyundan sözcüklerin birbiriyle iç içe durumda bulunduğuna dikkati çekmekte, belirteçlerin bile önad görevi taşıyabileceğini belirtmektedir. Bilgine göre Türkçenin eylemlerinde ad düşüncesi egemendir; kişi gösteren eylem çekimlerinin çoğunun kaynağı bir ortaca bağlanabilir.

K. GR0 NBECHdc Türkçede bütün sözcük köklerinin ad ve eylem olarak iki ana öbeğe ayrılabileceğini belirtmekte; “nominal” kavramının çok yönlü olduğunu, ad soyundan bir sözcüğün Türkçede ne ad, ne de sıfat sayılabileceğini, buna karşılık her ikisi de olabileceğini söylemekte, bu durumun başka dillerle (örneğin Almanca) karşılaştırılamayacağını ileri sürmektedir. Aynı durumu belirleyen A. DİLÂÇAR da Türkçede bir sözcüğün dört-beş türlü görev yüklenebildiğim belirttikten sonra, örneğin ara sözcüğünün hem ad, hem önad, hem ilgeç, hem belirteç, hem de eylem olarak kullanılışına örnek gösterir.



Türkçe sözcüklerin biçim açısından özelliklerine gelince, genellikle tek bir sesten oluşan kok bulunmadığı halde kök niteliğindeki eklerin daha çok, tek seslendi olduğu göze çarpar (iç-, sor-, ye-; su, göz, baş… gibi), önseste birden çek ünsüz yoktur.

Alman Türkoloğu H.W. BRANDS, bugünkü “Türk yazı dillerinin” sözvarlığında Genel Türkçe (ya da Tüm Türkçe) olarak nitelediği öğeler üzerinde dururken eskimiş ve çok seyrek geçen sözlerden şaşdacak kadar büyükçe bir bölümünün bugünkü bölgesel sözlüklerde (özellikle Anadolu ağızlaman gereçlerini içeren Derleme Sözlüğü’nde) karşımıza çıktığına dikkati çekmektedir. İngiliz bilgini Sir G. CLAUSON’ın, Türkçede sözcüklerin yer altına gizlenmek ve ve yüzyıllar sonra, konuşulan modern dillerde, yazınsal metinlerde kullanılmak gibi bir âdetleri olduğu yolundaki sözlerine değinen Brands, von GABAIN’in en çok kullanılan Eski Türkçe sözlük saydığı sözlüğüne bir bakmanın, sözvarlığında Genel Türkçe katmanının payı konusunda biı izlenim edinmeye yeteceğini ileri sürer: aç, aç-, ay, bas, bil-, bol- (ol-), ıgaç ‘ağaç, tahta’, iş, kör- (gör-), küz) (güz), ok, ot, öl-, kap-, kış, kız, su (b /v), süt, tağ (dağ), tur- (dur-), yıl, yıldız öğelerinin içinde yer aldığı, aşağı yukarı bütün sözvarlığının % 20’sini oluşturan bu sözcük kümesi, ses açısından kurallı başkalaşmalarla, ancak anlamca hiç değişmemiş olarak bugünkü bütün dillerde (Türk lehçelerinde) vardır.

Türkçenin, yukarıda da değindiğimiz türetme olanakları ve doğurganlığı, bu dilin sözvarlığında, en eski metinlerde de görüler bir zenginliğe yol açmıştır. Renk adlarında, akrabalık kavramlarında, doğaya ilişkin, somut kavramlarda görülen zenginlik soyut kavramlarda da kendini belli etmekte, birbirine çok yakın eşanlamlı öğeler ve bir kavramı değişik yollardan dile getiren sanatlı kullanımlar göze çarpmaktadır. Ancak dildeki bu zenginlik, Osmanlıca dönemindeki –daha önce değindiğimiz– tutum nedeniyle, özellikle soyut kavramlardaki daralma ve yabancılaşmayla giderek yitirilmiş, yabancı öğeler büyük ölçüde dile yerleşmiştir (Türkçedeki yabancılaşma oranına bu bölümün sonunda sayısal verilerle değiniyoruz).

ÇokBilgi.Com