- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Türk Savaş (Harp) Sanatı

türk savaş sanatıGöktürklerle Avarların benzer bir askerî sisteme sahip olduklarını belirten imparator Maurice, Bizans’ın o zamana kadar Göktürkler ile doğrudan doğruya herhangi bir savaşa girişmemiş olmaları sebebiyle Türk savaş tekniğini de yakından gözlemleyememişti. Fakat, İmparatorluğun yakınında bulunan sürekli düşmanları olan Avarların savaş teknikleri veya onlar vasıtasıyla Türkler hakkında almış oldukları bilgiler sayesinde Türk savaş yöntemleri ile ilgili bilgi vermektedir.

Maurice’e göre “Türkler, Romalılar ve İranlılardan farklı olarak, Avarlar gibi ordu kuvvetlerini belirli bir derinlik içerisinde yerleştiriyorlardı ve kuvvetlerinin çoğu atlı askerdi. Atlı askere sahip olmanın faydalı tarafları olduğu gibi zararlı yönleri de vardı. Çünkü Türkler, mücadele boyunca atlarından hiç inmezler ve hatta yürümekte güçlük çekerlerdi. Kendi ayakları üzerinde de uzun süre duramazlardı.

Orta Asya’daki savaş atları, burada yaşayan halk için elbette çok önemliydi. Fakat Maurice’in Türklerin atı kullanmaları ve günlük hayattaki rolünü açıklarken abartılı ifadeler kullandığı söylenebilir. Kültigin’in (Köl-tigin) kitabesinde, Türklerin atsız asker olarak da başarılı savaşlar verdiklerini anlatan ifadeleri, Maurice’in Türklerin at kullanmalarından oldukça fazla etkilendiğini ve bu sebeple belki de büyük bir korku ile bu konuyu abarttığı anlaşılıyor.

Ayrıca açık bir şekilde Tonyukuk’un da savaş meydanında oluşturulan askerî hattın bir bölümünün atlı diğer bölümünün de yaya olduğunu belirten sözleri, Türklerin savaşlarda ata önem vermekle birlikte atlı ve yaya (süvari ve piyade) asker olarak savaşlarda yer aldıklarını göstermektedir.

Maurice’in Türklerin ata binmedeki ustalıklarını açıklarken ayakta güçlükle durabildikleri, yürüyemedikleri şeklindeki ifadelerinde de aşırıya gittiği diğer belgelerle de izah edilebilir. Arap tarihçisi Cahız’ın Fezaili’l Etrak adlı eserindeki Humeyd adlı İran asıllı komutan da, Türklerin uzun süre at üzerinde oldukça uzun mesafeleri rahatlıkla katedebildiklerini belirtmiştir. Ancak Humeyd, Türklerin, yürüyerek de uzun yolculuklara rahatlıkla dayanabildiklerini ifade etmiştir. Hatta bu konuda da çok iyi olduklarını izah etmektedir.



O, bir Türk’ün başka askerlerle yola çıktığını düşündüğünde “gece yürüyüşü uzadığı, yolculuk şiddetlendiği, menzil çok uzaklarda bulunduğu, yorgunluğun arttığı, insanların bitkin bir hale geldiği, bir an önce dinlenmek için can attığı hallerde dahi, eğer menzilin yakınında bir yaban eşeği veya geyik gördüğü, önüne bir tilki veya tavşan çıktığı zaman sanki bu kadar yolu yürüyen ve bu şekilde yorulan o insan değilmiş gibi Türkü yeniden zinde bir şekilde avının peşine takıldığını görürsün” demiştir.

Maurice, Türklerin savaş taktikleri hakkında da bilgiler vermektedir. Bir imparatorluğun idarecisi olarak Maurice’nin savaş meydanında düşmanının savaşta kullanacağı teknik, oyun ve gücünü bilmesinin önemini kavramış olduğu anlaşılıyor.

Bütün bu bilgilere sahip olan bir ordu, karşısındaki kuvvetlere göre kendisini hazırlama fırsatı bulabilirdi. Bu sebeple Maurice, Bizans için büyük tehlike oluşturan Persler, Slavlar, Alman toplulukları ve İskitlerın savaş taktiklerini ögrenmeye çalışmış ve gözlemlerini not etmişti. Türk savaş tekniğinin esaslarını da tespit etmiş olan Maurice, içerisinde Türklerin de bulunduğu bir İskit ordusu üzerine yürürken bunları gözönünde bulundurmuştu.

Yazar, Türklerin savaş tekniği için herhangi bir isim vermemiş ancak uygulamalarını oldukça açık bir dille izah etmişti. Bu, Doğulu tarihçilerin, ordunun savaş sırasındaki dizilişini esas alarak, ilk Türk topluluklarının uygulamaları için ‘kurt oyunu’, veya İslâmiyet’ten sonraki Türk toplulukları dönemi için ‘hilâl taktiği’ adını verdikleri savaş stratejisiydi.

Her iki dönemde de ordunun dizilişi aynı mantığa dayanıyordu. Buna göre, ordu belli bir düzen içerisinde sıralanıyor ve savaş boyunca bu düzen dahilinde ve verilen komutlar doğrultusunda hareket ediyordu. Pusuya yatarak, ortada hiçbir asker kalmamış gibi gösterip bir anda geri dönüp düşmanı bir çember içerisine almak bu taktiğin en belirgin özellikleriydi.

Üçüncü yüzyılda Bizans ordusu ile karşı karşıya gelen Gotların savaş sırasındaki durumundan bahseden Herodian “barbarlar, oldukça fazla sayıdaki askerleriyle Roma ordusunun etrafını çevirerek onları pusuya düşürdüler” demektedir. İnsan tabiatı bir ve benzer olmakla birlikte uygulamalardaki farklılıkların varlığı da kaçınılmazdır. Bu sebeple Herodian, Gotların bu taktiği nasıl uyguladıkları konusunda ise bilgi vermemektedir.

Gerçekten de bu stratejide temel amaç, insan vücuduna girmiş mikropların ilaçlar yardımıyla kuşatılarak yok edilmesi gibi, düşmanın hiç tahmin edemeyeceği bir anda etrafını çevirmek ve onu yok etmekti. Türk ordusunun düşman karşısına önce sadece bir dizi asker olarak çıkması onları yanıltan en önemli meseleydi. Çünkü ilk anda alelade bir sıra olarak görünen ordu aslında, merkez ve iki kanat olmak üzere üç temel bölümden oluşuyordu.

Her bir parça birbirinden ayrı olmakla birlikte birbirleri ile sürekli bağlantı halindeydi. Savaş sırasında her bir parçanın farklı bir görevi vardı. Merkez, ordu kuvvetlerinin kalbi durumundaydı ve gerekmedikçe durumunu değiştirmemesi gerekiyordu. Merkezin iki yanında bulunan kanatlar daha hareketliydi ve bunlar savaş sırasında, zamanı geldiğinde verilen komutla manevra yaparak düşmanı adeta bir çember oluşturarak kuşatırlardı.

| « Önceki Sayfa « | | » Sonraki Sayfa » |