- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Söyleşi (Sohbet) Türünün Özellikleri
Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri

söyleşi, röportajBilim, sanat, felsefe, siyaset vb. alanlarda bilinen, tanınmış kişilerle yapılan görüşmelerde ele alman orijinal konularla ilgili sorulara verilen cevapları okuyucuya aktarmak üzere kaleme alınan yazılara söyleşi (sohbet) denir. Bu edebi tür, daha çok “sohbet” adıyla bilinmektedir. Bununla birlikte, Türkçe karşılığı olan “söyleşi” sözcüğünü kullanmak daha doğrudur.

Bir yazarın, kişisel görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden, okuyucusuyla konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılara “söyleşi” (sohbet) denir. İnsanlar karşılıklı konuşmayı sevdiklerinden, söyleşi türündeki yazıları okumayı severler. İyi bildiği ve herkesin ilgilendiği bir konuda çoğu kişi söyleşi yazabilir. Bunun için bir konuda, ne söyleyeceğini bilmenin yanı sıra, nasıl söyleyeceğini bilmek gerekir. Söylenecekler, küçük şakalarla daha çekici duruma getirilebilir. İyi bir dinleyici olmak, iyi bir söyleşi yazmak için önemlidir. Usta bir söyleşi yazarı çok ağır konuları bile herkesin okuyup anlayabileceği bir duruma getirir. Sohbetlerde yalın, içten, samimi ve senlibenli bir dil kullanmak esastır.

Gazete ve dergiler yanında radyo ve televizyonlarda da yayımlanan söyleşi, öncelikle toplumsal ve sanatsal konulan ele alır. Ancak hangi alanda olursa olsun ele aldığı konu okuyucunun dikkatini çekmeli, ilgisini uyanık tutmalıdır. Bu anlamda röportajlarda işlenen konular öncelikle toplumu yakından ilgilendirenlerden seçilmelidir.

Hem öğretici ve bilgilendirici hem de yaratıcı yazılar arasında yer alması, söyleşinin çok yönlü bir tür olmasından kaynaklanmaktadır. Herkese hitap edebilecek bir konusunun olması; araştırma, inceleme, tespit etme, değerlendirme, bunları bazen gezip görerek yapma, okuyucuyla buluşması sırasında kurgusal bir yapının kurulması bu tür için önemli ayrıcalıklardır.

Bir yandan okuyucuya zevk ve bilgi veren söyleşi diğer yandan gözlem ve tespitlere dayalı olduğu için belge niteliği taşımaktadır. Bu belgeler zaman zaman fotoğraflarla da desteklenir. Yazar, tespitlerini aktarırken tarafsız olmak zorundadır. Bu özelliği ile çoğu kez karıştırılan gezi türünden kesin çizgilerle ayrılan söyleşide yazar kendi yorumunu katmaz. Her iki türde konunun ilginç ve çekici, inandırıcı olması; görme ve incelemeye dayalı bilgi toplama, diyalog ve soru sorma yoluyla anlatım benzer yönlerdir. Buna dayalı olarak bazı kaynaklarda gezi türü eserlerin söyleşi başlığı altında ele alındığı görülmektedir. Ancak bu iki türün sınırları içerik ve yapısal anlamda kesinlikle birbirinden farklıdır.



Söyleşi güncel konuları irdeleme, ele alınan konuları işleyiş tarzı, duyulan ve anlatılanlardan değil bizzat gerçeklerden hareket edilmesi; tasvir ağırlıklı sanatsal bir dile yer vermemesi, daha çok kısa ve anlaşılır cümlelerin tercih edilmesi özelliği ile gezi türünden ayrılır. Söyleşi, gezi türü tekniğinden kısmen faydalanılan bir türdür. Gezi söyleşiye göre çok daha kapsamlı, çok daha eski bir türdür.

Söyleşi, ele aldığı konuları, sorunları sebeplerini de ifade ederek aktarmasıyla ve yapısal anlamda soru cevap tekniği üzerine kurulmasıyla haberden ayrılır. Gerçekleri olduğu gibi ele alırken değişik açılardan yaklaşması da söyleşinin ayırt edici bir özelliğidir. Denemeden farklı olarak ise söyleşide düşünceye dayalı bir plan vardır.

Söyleşide anlatılanlar mantık sınırları içerisinde olmalıdır. Verilen bilgiler kendi içerisinde çelişmemelidir. Bu anlamda da planlı bir anlatım türüdür. Dikkat ve titizlikle hazırlanan sorular, düşünceler karşı tarafa belli bir sırayla yöneltilir. Soruların niteliği söyleşiyi yapanın bilgi birikimini, deneyimini ortaya koyar. Sorular zaman zaman teklifleri ve eleştirileri de içerisinde barındırır.

Canlı ve çekici bir üslubu olan söyleşide betimleyici, öyküleyici, açıklayıcı, bilgilendirici ve tartışmacı anlatım yollarından faydalanılır. Bu bakımdan diğer türlerle benzer tarafları vardır. Örnekler ve karşılaştırmalar, fotoğraf ve belgeler bu türü güçlendiren diğer unsurlardır. Bu özellikleri ile de söyleşi zamanla tarihi bir belge olma niteliği kazanır.

Söyleşiler bazen tek yazı bazen de bir yazı dizisi hâlinde yayımlanabilir. Bu anlamda tek söyleşi ve söyleşi dizisi olarak ikiye ayrılırlar. Dizi söyleşiler daha sonra toplanarak kitap hâline getirilir. Günümüzde söyleşiler karşılıklı olduğu gibi elektronik ortamda da yapılmaktadır.

Önceleri mülakat sınırları içerisinde değerlendirilen söyleşi, sadece tanınmış kişilere sorulan sorular ve bu sorulara alınan cevaplardan ibaret bir tür iken zamanla soru sorma yanında araştırma ve inceleme de esas alınarak daha uzun vadede hazırlanan bir tür hâlini almıştır. Yazarın hazırlık çalışmaları, soru hazırlama yöntemler, birikimliyle orantılı olarak daha kapsamlı hâle gelmiştir. Özellikle toplumdaki değişmelerin gereği ve sonucu olarak 1950 ve 1960 sonrasında söyleşi daha gerçekçi ve sorunlara el atan, çözüm bulmaya çalışan bir tür olmuştur. Basın ve yayın hayatının hızla gelişmesine paralel günümüzde ise sayılarında oldukça artış görülmektedir. Edebiyatçıların toplum olaylarını aktarırken söyleşiden faydalanması, teknik anlamda da türünün gelişmesine yol açmıştır.

Söyleşilerde asıl olan karşılıklı konuşma olmasına rağmen belgesel söyleşiler de vardır. Ele aldıkları konulara göre söyleşiler çeşitlenmektedir: Siyasî söyleşiler, edebî söyleşiler, eğitim söyleşileri vb.

Dünya edebiyatında J. London, E. Hemingway, M. Gorki, N. Mailer, L. Collins, M. Şolohov, J. P. Sartre bu türün önemli temsilcileri arasındadır.

Türk edebiyatında ilk söyleşi örnekleri 20. yüzyıl başlarında mülakat denemeleri olarak karşımıza çıkar. Günümüzdeki şekliyle Türk edebiyatında ilk söyleşi örneklerini gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarından oluşan Diyorlar ki adlı eseriyle Ruşen Eşref Onaydın vermiştir. Hikmet Feridun Es, Mustafa Baydar, Yaşar Nabi Nayır, Yaşar Kemal, Mehmet Şeyda, Füsun Özbilgen, Leyla Umar, Nuriye Akman, Fehmi Koru, Hikmet Çetinkaya, Feridun Andaç bu türün temsilcileri arasındadır.

Makaleye benzer bir yazı türüdür. Konusu daha çok genel ya da günlük sanat olaylarıdır. Fakat konu, tez ve savunma amacı güdülmeden ve karşılıklı konuşma havası içinde, sıcak bir dille yazılır. İnsanlar karşılıklı konuşmayı sevdiklerinden, söyleşi türündeki yazıları okumayı severler. İyi bildiği ve herkesin ilgilendiği bir konuda çoğu kişi söyleşi yazabilir. Bunun için bir konuda, ne söyleneceğini bilmenin yanı sıra, nasıl söyleneceğini bilmek gerekir. Söylenecekler, küçük şakalarla daha çekici duruma getirilebilir. İyi bir dinleyici olmak, iyi bir söyleşi yazmak için önemlidir. Usta bir söyleşi yazarı çok ağır konuları bile herkesin okuyup anlayabileceği bir duruma getirir.

Söyleşi türünün Türk Edebiyatı’ndaki önemli temsilcileri: “Ahmet Rasim – Ramazan Sohbetleri”, “Suut Kemal Yetkin – Edebiyat Söyleşileri”, “Şevket Rado – Eşref Saati”, “Melih Cevdet Anday – Dilimiz Üzerine Söyleşiler”, “Nurullah Ataç – Karalama Defteri”… Ayrıca Cenap Şahabettin, Refik Halit Karay, Hasan Ali Yücel… gibi yazarlarımız da bu türde eserler vermişlerdir.

Söyleşinin belirleyici özellikleri nelerdir?

1. Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
2. Düşünsel plânla yazılır.
3. Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir.
4. Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
5. İçtenlik, samimilik, doğallık sohbetin özelliklerindendir.
6. Yazar anlattıklarının doğruluğuna, okuyucusu ile olan bağına güvenmeli, anlattıklarını günlük konuşma havasıyla, fakat mantık çerçevesinden ayrılmadan anlatabilmelidir.
7. Kolay okunabilir bir üslup yakalayabilmelidir.

Söyleşi Örnekleri «|