- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Rusya’nın Türk Dilini Bölme Çabaları

türk düşmanı rusya

Çarlık Rusyası’nın Türkleri karalamak adına I. Dünya Savaşı sıralarında kullandığı bu görselde, sözde bir Türk’ün atlı bir Rus askerinden kaçtığı betimlenmektedir. (?)

Eğitim daha çok Komünist propaganda ve Ruslaştırmanın aracı olarak kullanılmıştır. Çarlık ve SSCB dönemlerinde Profesör Khun ve Nikolay Ilminski’nin (1822-1891) yöntemleri Türk kökenli halkları bölmek için kullanılmıştır. Ilminski Ruslaştırma için çeşitli önerilerde bulunmuştu; Hıristiyanlığa döndürme, Rus dilinin yaygınlaştırılması, ve Rusya’nın kontrolü altındaki diğer ulusların dillerini ve kültürlerini dejenere ederek bölmek.

İsmail Gaspıralı Türk lehçeleri arasındaki küçük farklılıkları ortadan kaldırmayı denemiş ve belirli bir yere kadar bunu başarmıştı. Diğer yandan, Ilminski ve Khun’un yöntemlerine göre, Türk lehçeleri arasındaki küçük farklılıklar abartılarak, farklı Türk dilleri yaratma çabasında bulunulmuştur. Bu politika yeterince başarılı olmuş, 1990’larda bir Azeri’nin yada Özbek’in Kazakça konuşan birini anlaması hayli güçleşmiş ve bu nedenle iletişim için insanlar Rus dilini kullanmayı yeğlemektedirler.

Bu gerçeklik, geçmişte Rusça’nın resmi dil olma konumunu pekiştirmiştir. Her ne kadar Rus dilini yaygınlaştırma politikasının başarıya ulaştığı, cumhuriyetlerin halklarının çoğunluğu tarafından bilindiği, konuşulduğu bir gerçekse de Rus dilinin kullanılması onların Ruslaştırıldığı demek olmadığı açıktır. Gerçektende, Gitelman’ın söylediği gibi Rusça konuşan Rus olmayanlar Ruslara karşı düşman olabilir ve bunlar Rus olmayan kimliklerini muhafaza etmekte direnebilirler, gerçekte de SSCB’nin dağılması bunun ispatı olmuştur.



Eski SSCB’de özel mülkiyet olmadığından hiç özel okul olmamıştır. Resmi okullarda ise öğrencilere Komünist fikirler aşılanmıştır. İleri yaşlardaki okula devam etmeyen kesimlere ise Komünizm propagandası yapmak için özel dersler verilmiş ve ulusların tarihi Ruslar ve diğer uluslar arasında kardeşlik ve işbirliği vurgulanarak yeniden yazılmış, “Büyük Sovyet Ansiklopedisi”inin hazırlanması da bu tür bir girişim olmuştur.

Sovyetlerin alfabelere yönelik politikası da önem arz etmektedir. Sovyetler kontrolündeki Müslüman halklar Arap alfabesini yüzyıllarca kullanmıştır. Ruslar, 1928’de Arap alfabesini Latin Alfabesi ile değiştirerek, bu halkların kültürel köklerini kesmeyi başarmışlardır. Latin alfabesi de II. Dünya Savaşı’nın başlarında “Kiril” Alfabesiyle değiştirilmiştir. Türk cumhuriyetlerinde kullanılan Kiril Alfabelerinin de birbirlerinden farklı olduklarını belirtmek gerekmektedir.

Latin Alfabesini Kiril Alfabesine çevirmenin birçok nedeni olabilir. Öncelikle, Türkiye’nin 1920’lerde Latin Alfabesini kabul etmesinin rolü vardır. Türkiye’nin kabul ettiği alfabe ile SSCB’deki Müslüman kökenlilerin kullandığı Latin alfabeleri tamamen aynı olmasa da Ruslar yine de rahatsız olmuş ve Türkiye’nin Türk dünyasını etkilemesinden çekinmiş olabilirler. Bu neden Rusların o zamandan günümüze değin kullanılan yeni Kiril alfabesini ortaya atmasında rol oynamıştır.

İkinci olarak ise yeni alfabeler ortaya koyarak, Müslüman halkların kafası tekrar karışmış, kültürel değerler tekrar sabote edilmiştir. Bu durum ise sonuçta Sovyet vatandaşı oluşturma, ulusları parçalara bölme, kültürlerini dejenere etme, uluslarla Ruslar arasında dostluk kurma amaçlarına da hizmet etmekteydi.