- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Öz Yaşam Öyküsü Türleri ve Örnekleri

özyaşam öyküsü, otobiyografi

Belgesel Öz Yaşam Öyküleri

Edebiyat, sanat, bilim dergilerince ya da kurum ve kuruluşlarca istenen öz yaşam öykülerine sanatçıların verdiği yanıtları içeren metinlerdir. Uzun ya da kısa bir anlatı biçimindedir. Yazan kişinin sanatsal kaygısından çok bilgi aktarma, kendini tanıtma kaygısı öndedir.

Öz Yaşamım ve Kendim’den:

1982’de bir yıl önce tanıştığım ABD’ye bu kez öğrenci olarak uçuyordum. University of Michigan’ın Public Health Okulu’nun Çevre ve Su Kirliliği Bölümü’ne “Joint Doktora” öğrencisi olarak kabul edilmiştim. Amerika’da gözlemlediğim ilk şey, Avrupa’nın aksine, insanın nereli olduğu yerine, ne başardığının daha önemli oluşuydu.

1984’te ODTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Bu dönemden anımsadığım en güzel şey, çevre mühendisliği son sınıf öğrencilerine verdiğim ekoloji dersiyle ilgilidir. Can sıkıcı, yer yer üzücü akademik sorunlar baş gösterdi.

1985’te bu kez aşk projesi nedeniyle yola çıktım. Yolculuk Kuzey Afrika’yaydı. O yıl yazı Kuzey Sahra’da geçirdim ve çölde ay’a sevdalandım. Bu arada sıcak iklimi ne benim ne de bedenimin sevmediğini ve böylece kuzey sevgimin fiziksel bir yanı olduğunu da ayrımsadım. Ben sonbahar ve kışı sevenlerdenim. Doğru kuzeye yollandım. Kışı geçirmek için Helsinki’ye indiğimde cebimde on dolarım vardı.

Zor, çok zor bir yıldı. Finlandiya bir yabancının yaşayacağı en zor ülkelerden biridir. Buna karşılık Finlandiya ve Finlilerin yüreğimde özel bir yeri vardır.

(…)

Bir yazarın okuması ve çalışması kadar, “yaşaması” ve “görüp geçirmesi” gerektiğine inananlardanım. Gözleyebilmek, hissedip bütün bunlar arasında bir ilişki kurabilmek, ancak “yaşamakla” pratik edilebilecek yetenek özellikleridir. Bunlar da içsel dürtülerin şiddetli baskılarıyla oluşur ancak. Maço olması dışında yazarlığına pek dil uzatamayacağım Hemingvvay, yazdıklarını oturduğu yerden kurarak oluştursaydı, asla aynı yere ulaşamazdı, işte bu yüzden olmalı, farklı işlerde çalışmış ve kendi kuşağımın en gezgin kadın yazarlarından olmak beni mutlandırıyor.



Yazınsal Öz Yaşam Öyküleri

Sanatçıların yaşamlarından kesitler hemen her zaman eserlerine doğrudan ya da dolaylı olarak yansır aslında. Fakat yazınsal yaşam öyküsü denildiğinde sanatçının küçük kesitler ya da belli belirsiz izler halinde bireysel yaşamından, geçmişinden olayları aktarmasını değil, eserinin temel konusunu öz yaşam öyküsüne ayırmasını anlamak gerekir. Bazen roman bazen öykü bazen de şiir biçiminde kaleme alınan öz yaşam öyküsel metinler, diğer türlerle kesişme noktaları da taşırlar. Örneğin öz yaşam öyküsel romanlar anı romanlarla benzeşir. Bu anlamda bir ayrıştırmaya gitmek pek de kolay değildir. Yazarın doğumunda itibaren hayatını roman biçiminde kaleme almasıyla oluşan öz yaşam öyküsel romanlara Türk edebiyatında henüz çok rastlanmamaktadır; son yıllarda bu türün en güzel örneklerinden birini Ayla Kutlu, Zaman da Eskir adlı eseriyle vermiştir. Yazınsal öz yaşam öykülerinin en önemli özelliği, okuduklarımız sayesinde o sanatçıyı yakından tanıma şansı elde ederken, aynı zamanda bir sanatsal eser okumanın hazzını duymamızdır. Yani sanatçı öz yaşam öyküsü aracılığıyla kendiyle, geçmişiyle hesaplaşsa da yazınsal bir eseri yarattığının ayırdındadır ve başka eserlerini (romanlarını, öykülerini, şiirlerini…) yaratırken taşıdığı estetik kaygıları burada da sürdürür.

Zaman da Eskirden

Bir buçuk ay kadar sonra, Ağustos’un 14’ünde, Antakya’da, Saray Caddesi’ndeki kapıdan girdikten sonra, Ortodoks kilisesinin avlusunu geçerek arka kapının açıldığı sokağa girince, hemen baştaki evde doğdum.

Bunlara benzeyen anılarımı çocuk dilimle anlattığımda herkesin çok hoşuna gidiyordu. Her ailenin bir maymunu vardır ya, bizimkilerin maymunu küçükken bendim. Daha sonraları o çalçene kızdan öyle sessiz ve kapalı bir kız çıktı ki, annem zamanın bir yerinde yanlış bir insanın huyunu kapıp geri döndüğümü düşündüğünü söyledi durdu.

Anılarım aile içinde şaka konusu olsa da, babamla annemin anlattıklarını birleştirdiğim andan beri –o an ne zaman oluştuysa– anlattığım her şey gözlerimin önünde gibiydi. Şimdi hâlâ o gün Antakya’da olan biteni gördüğüme yemin gerekse, herhalde ederim. Anlatılanların insanın bilincinde görselliğe dönüşebileceğinin bendeki ilk örneğiydi o temmuz günü. Bir yazar için gördüğüyle gördüğünü varsaydığı arasında öznel doğruluk yönünden bir farklılık olmaması doğaldır. Yıllar sonra annem benim yazıya yatkınlığımı çok eskiden bildiğini söylediğinde, kanıtı bu olaydı.

Bu işitsel tanıklık, sonraları gerçekten tanık olduğum olayları ve durumları anlatmaya kalktığımda ailemde şaka konusu olmaktan çıktı, alaya dönüştü. Beni marifet sergilemeye yönlendirmeleri de belki bu yüzdendi. Çocukluğumda, 1941 yılı sonbaharından kalan bir anımı anlattığım gün, annem kestirip atmıştı: “Uyduruyorsun…” Uydurmuyordum: Babam boz renkli yedek subay giysisiyleydi. Annemle birlikte masada oturuyor, denizi seyrediyorlardı. Biz, ağabeyimle birlikte kıyı boyunca koşuyorduk. Çakıllı bir yerdi. Denizden karaya vurmuş kömürler vardı. Orası babamın ikinci kez askerlik yaptığı Çınarcık’tı. Annem direniyordu:

“Yine bizim anlattıklarımızı anlatıyorsun.”

“Hayır, gördüğümü anlatıyorum. Hatta senin sırtında, yakasında ve omuzlarında kırmızı işlemeler olan yeşil bir entari vardı.”

Annem şaşkınlıkla kabul etti: Elbiseyi oradan ayrılırken nişanlanan bir kıza vermişti. Savaş yılları olduğu için kızcağızın nişanında giyebileceği hiçbir şeyi yokmuş. Bundan haberli olmam olanaksızdı. Yaptığını, babamdan bile saklamıştı çünkü.

O sırada üç yaşındaymışım.

Öz yaşam öyküsel şiirlerse kimi zaman şairlerin, dizeleriyle yaşamlarını anlatmasıyla oluşurlar. Türk şiirinde çok sıklıkla karşılaşılmamakla birlikte Nazım Hikmet’ten Orhan Veli’ye, Cahit Külebi’ye, Cemal Süreya’ya, Behçet Necatigil’e dek birçok şairin kendi yaşam çizgilerini bazı şiirlerine açıkça yansıttığı görülebilir. Bu tür şiirler bir yandan sanatçının yaşamı hakkında bilgi içerirken bir yandan da estetik değer taşıması bakımından ilginç ve özeldir.

Otobiyografi Nedir? – Açıklama «|

“Biyografi” sayfasına dön! «|