Nejdet Sançar (Hayatı,Türkçülüğü)
Nihâl Atsız’ın kardeşi Nejdet Sançar 1 Mayıs 1910′da İstanbul’da dünyaya geldi. Soyadlarının aynı olmamasının sebebi, 1934 yılında soyadı kanunu çıktığı zaman Nejdet Sançar’ın askerlik görevinde bulunmasından ötürü birbirleriyle haberleşemedikleri için farklı soyadlar tescil ettirmeleridir.
Nejdet Sançar’ın hayatı ağabeyi Nihâl Atsız ile birçok yönden benzerlik gösterir. O da bir edebiyat öğretmeniydi; 3 Mayıs 1944 sonrasında tabutluklarda ve zındanlarda en ağır işkenceleri çekti, Türkçülük Davası’nda yargılandı. Sançar Beğ, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ile Türk Ocakları’nda görev yaptıktan sonra (Atsız Ata’nın genel başkanlığında İstanbul’da kurulan fakat sonradan merkezi Ankara’ya nakledilerek adı Türkiye Milliyetçiler Birliği’ne çevrilen) Türkçüler Derneği’nin genel başkanlığını devraldı…
Nejdet Sançar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunudur. Askerlikten sonra Sivas Öğretmen okuluna edebiyat öğretmeni olarak tâyin edilmiş fakat zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’i karşılama törenine katılmadığı gerekçesi ile bu görevden alınmış ve Balıkesir Lisesi’ne atanmıştır.
Balıkesir Lisesi’nde görevine devam ederken Türkçülük – Turancılık adı altında Mayıs 1944′de başlayan ve Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Ankara Konservatuarı Direktörü Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Türk Tarihi Profesörü Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan gibi Türkçülerin de bulunduğu davada tutuklanmış ve Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yapılan duruşmalar neticesinde 14 aya mahkûm olmuştur. Bu arada Askeri Yargıtay, Türkçüler hakkındaki kararı esastan bozmuş, yani Nejdet Sançar o zamanlar “Tabutluk” tabir edilen hücrede 14 ay boşuna yatmıştı.
Nejdet Sançar, 1960 yılında 16 yaşındaki oğlu Afşin’i kaybetmesi üzerine felç geçirmiş, Afşin için 1962 yılında Yeni İstanbul gazetesinde “Türk Gençliği Nasıl Olmalıdır?” konulu ödüllü bir yarışma düzenlemiş, bu yarışma daha sonra ki yıllarda da devam etmiştir. Afşın’ın ölümü üzerine amcası Hüseyin Nihal Atsız, Afşın’a Ağıt başlıklı duygusal bir şiir yazmıştır.
1960 yılında tek evladı, 15 yaşındaki oğlu Afşın’ı kaybedince üzüntüden felç geçirdi ve uzun tedavilerden sonra ancak kısmen iyileşebildi. Türkçü dergilerde çok sayıda makalesi yayınlandı, ayrıca “Türklük Sevgisi”, “Irkımızın Kahramanları”, “Tarihte – Türk İtalyan Savaşları”, “Afşın’a Mektuplar” ve “İsmet İnönü İle Hesaplaşma” adlarını taşıyan beş tane kitabı vardır. Sançar Beğ’in de ömrü aynen ağabeyi Atsız Ata gibi tabutluklara, zındanlara, işkencelere, mahkemelere, sürgünlere, baskılara ve mahrumiyetlere göğüs gererek Türkçülük yolunda uğraş vermekle geçti…
Hayatını Türklüğe adamış bu büyük Türkçü, 1975 yılının 22 Şubat günü, Atalarının önünde yağız yere diz vurmak için Uçmağa vardı.
Nejdet Sançar’ın öldüğü gün daktilosunda, daha geniş basımını için hazırlamakta olduğu “Tarihte Türk-İtalyan Savaşları” isimli eserinin ikinci basımı için hazırladığı bir sayfa takılı bulunmaktaydı.
1. Tarihte Türk – İtalyan Savaşları
2. Irkımızın Kahramanları
3. Türklük Sevgisi
4. Afşın’a Mektuplar
5. Gizli Komünist Belgeleri
6. Kızıl Cennet Masalı
7. Türkçülük Üzerine Makaleler
8. İsmet İnönü ile Hesaplaşma
1944 Türkçülük Davalarında, mahkeme heyetine karşı yaptığı savunmanın son cümlesinde haykırdığı gibi:
“Türk Irkı sağ olsun!”
BENZER KONULAR
- Yazının Bağlantısı: Nejdet Sançar (Hayatı,Türkçülüğü)
- Yazının Bölümü: Türk Uluları
- Diğer kaynaklarda arayın:
- Etiketler: Alparslan Türkeş, Atsız, Hasan Ali Yücel, Hikmet Tanyu, Hüseyin Nihal Atsız, Nejdet Sançar, Nejdet Sançar Hayatı, Nejdet Sançar Kimdir, Nejdet Sançar Türkçülüğü, Nihal Atsız, Orhan Şaik Gökyay, Sançar, Türk, Türk Büyükleri, Türk Uluları, Türkçülük, Türklük, zeki velidi togan
- Rastgele 10 Yazı:
Rahmetli Nejdet Sançar hoca tam anlamıyla “nur yüzlü” idi. Felçli bacağıyla Ankara’nın soğuğunda sırtında naylon yağmurluğuyla hem Gazi Lisesine derse gider hem Ötüken’in basımını ve dağıtımını yapardı. Zamanın MEB müsteşarına “devlet benim ücretli derse girmemden dolayı her ay 300-400TL zarar ediyor; beni Millî Kütüphaneden Gazi Lisesine öretmen olarak tayin edin” diyerek -kendi tabiriyle- “kafasına vura vura” tayin ettirmişti.
Öğrencilerini imtihanda serbest bırakır, başlarında bulunmazdı; ama hiçbir öğrencisi de kopya çekmezdi. hem iyi bir eğitimci hem yılmaz bir mücadele adamıydı.
Çok güzel yazmışsınız, teşekkür ederim. Özellikle “Atalarının önünde yağız yere diz vurmak için Uçmağa vardı” cümlesi gözlerimin dolmasına neden oldu… :)
İlginize teşekkürler. Türklüğe sevdalı insanlar işte böyle yürekli, atılgan ve fedakar insanlardı bir zamanlar. Nejdet Sançar’ın savunmasında söylediği şu sözler, onun davasına olan inancını ve dik duruşunu nasıl güzel gösteriyor, değil mi?
——
Duvarlar, ezilmiş hayvanların kan lekeleri ve rengini kaybetmiş, köpeklerin bile yatmayacağı pis hücrelerde geçen haftalarım içinde bir ışık sızacak kadar küçük deliği olmayan, tavanı basık bir inde, hayır bir in değil, mezarda, ışığa güneşe ve hayata hasret çekerek geçirdiğim günlerim, uykusuz gecelerim, yarın benim için acı fakat övünçlü hatıralarım olacaktır.
Bunlardan yılmış değilim. Bilakis bahtiyarım.
Yuvamın dağıtılmış olmasına, eşimin bir Türk anası olmak şerefini kazanacağı günlerde çektiği dayanılması güç ızdırapları ve akıttığı gözyaşlarını unutmamış olmama ve bugün hayat kavgasında minimini yavrusuyla tek başına kalmış olmasının ruhunda yarattığı fırtınalara rağmen bahtiyarım.
Türk’ü sevdim, seveceğim.
Ama bunun sonunda ızdıraplar varmış, felaketler varmış, hatta karşılaşılacak türlü kahpelikler doluymuş.
Hepsi kabul!
Türk Irkı sağolsun!