- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Moğolların Ergenekon Efsanesini Uyarlaması

ergenekon-mogollar

Söylediklerine göre bu körükleri, en soylu ve baş boy olan Kıyan boyuna bağlı olan kişiler üflemişlerdi. Körüklerin başında onlar vardı. Bununla beraber, Negüs ve Uriyangkat boylarının da, körüklerin işletilmesi işinde onlara yardım ettikleri söylenir. Başka boylar da, Ergenekon’da körük çektiklerini iddia ederler ama; onların bu iddialarına kimse değer vermez. Bilhassa adı geçen bu boylar, onların bu sözlerini yalanlarlar.

Ergenekon’da yaşarlarken, Negüs ve Kıyan boylarından ayrılma yolu ile bazı başka boylar da meydana gelmişti. Mesela bunlardan birisi Kongkrat boyu idi. îleride bu boy hakkında çok geniş bilgi verilecektir. Yine söylediklerine göre bu boy, herkesten önce ileri fırlamış ve kimseye sormadan, danışmadan, öbür boyların ocaklarını, ateşlerini de çiğneyerek dışarı çıkmış imiş. Böyle hiç kimseye sormadan, pervasızca herkesin ocağını çiğneyerek çıkan bu boyun Tanrı da cezasmı vermiş ve onların ayakları ile bacakları, bir hastalıktan dolayı ağrır olmuş.

Herkes, Kongkratların ayak ağrılarının bundan ileri geldiğini söyler ve buna böyle inanırlar. Şimdi, Ergenekon adlı bu yerde, bir Moğol kabilesi oturmaktadır. Kurasını görenler, o yerin o kadar sarp bir yer olmadığını söylerler, öyle anlaşılıyor ki, “geçidi parçalayıp, açtık” demelerinden maksat “kendimize yeni bir yol ve çığır açtık” demek sureti ile, kendi kendilerine göre bir fikir savunuyorlardı.



Alan-Kotva (Alan-Ko’aJ’mıı kocası Dobun-Bayan, Kıyat kabilesinden idi. Alan-Kotca da, Korulas kabilesindendir. Çingiz-Han da bu ikisinin soyundan geliyordu. Bu sebeple Çinggiz-Han’ın soyu da, demirleri eritme yolu ile dağı delme olayını ve dolayısı ile demirciliği,0 hiç unutmazlardı. Yeni yılın başladığı gece, demircilerin kullandıkları körükleri bulurlar, ocak ve kömür hazırlarlar, bir parça demiri ateşte iyice ısıtarak örse korlar ve demire çekiçle vura vura uzatırlardı. Bu yol la, hem Ergenekon’dan çıkmış oldukları günü hatırlamış olurlar ve hem de kendilerini oradan kurtardığı için Tanrı‘ya bu şekilde şükretmiş olurlardı.

Yukarıda da söylediğimiz gibi, çok eski zamanlarda Kıyat adlı soylu bir kabile vardı. Fakat bu da sonradan çoğalmış ve bu boydan bir çok kabileler türeyerek, hepsi de ayrı ayrı adlar almıştı. Dobun Bayan’dan sonra, bu kabileler böyle çoğalınca, Kıyat sözü de, yalnızca bir lâkab ve ad olarak kalmıştır.

Alan-Kowa’nın altıncı göbeğinden gelen Kabul-Han adlı biri vardı. Bunun da altı oğlu doğmuştu. Kabul-Han da, oğulları da, çok yiğit, cesur, büyük ve itibarlı Han oğulları idiler. Böyle oldukları için de, Tacik’lerin usullerine uyularak onlara Kıyat unvanı verildi. Bu sebepten dolayı, o zamandan beridir ki, herkes artık onlara Kıyat demeğe başladı, Çinggiz-Han’ın atalarından olan Bartan-Bahadır’in Kıyat unvanı da meşhurdur. Bartan-Bahadır’ın büyük oğlunun adı da Modenggadü-Kıyan’dır. Mdnggadü adı, genel olarak, vücudunda çok ben olan ve bilhassa büyük benli olan kimselere ad olarak verilirdi. Çok cesur ve yiğit bir kimse idi. Halen Kıpçak ülkesinde bulunan ve Kıyat lâkabını taşıyan büyük memur ve komutanlar, onun amcazadeleri ile yakınlarından gelirler. Çingiz-Han ve ataları, Kıyat boyundan geliyorlardı.

Fakat Çinggiz-Han’ın babası. Yesügai (Yesügey) – Bahadır, ve oğullarına Kıyat-Borıçıgın lâkabı verilmiştir. Onlar, hem Kıyat ve hem de Borçıgın idiler. Borçıgın sözü Türkçe bir sözdür. Manası da, “gözleri elâ ve rengi kızıl olan” bir kimse demektir. Böyle kimseler, çok cesur ve savaşçı insanlar olurlardı. Onların yiğitliği ve cesareti, diğer boylar arasında, adeta bir atasözü haline gelmiştir. Diğer boylar birbirleri ile savaşırken, düşman karşısında sıkışınca, hemen onlara sığınırlardı. Bu sığman boylar onlara bol para ve hediyeler vererek, yardımlarım elde ederlerdi. Yine onların bu kudret ve kuvvetlerinden faydalanarak da, kuvvetli düşmanlarını altederlerdi. Bunları yazdık ama; bu yazdıklarımızın hepsi, bu kabilelerin hayatlarının pek az bir kısmını özetliyebilir.

| » ErgenekonSayfasına Dön! « |