- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Mehmet Kaplan’ın Hayatı ve Eserleri

mehmet kaplanMehmet Kaplan, Tanpınar’ın talebesi ve asistanı olarak onun yanında yetişmiş, Yeni Türk Edebiyatı profesörü, düşünür ve kültür adamıdır, Anadolucu milliyetçilerdendir. Kaplan da, Tanpınar gibi; bütün Türk edebiyatının ürünlerini değişik metotlarla incelemiş ve kendisinden sonra gelenlere yeni ufuklar açmıştır. Kaplan, edebiyatçıyı sadece devri ve çevresiyle değil, mizacı ve karakteri ile de inceliyor; dolayısıyla tarihî metodun yanında psikolojik metodu da kullanıyordu. O, aynı zamanda metinlere dayanarak, “edebiyat ile medeniyet arasında bağlantı kurmaya” çalışıyordu. Bu bakımdan o, Türk edebiyatını başlangıçtan bugüne kadar dinamik bir süreç içinde görüyor ve yeni araştırıcılara bunu tavsiye ediyordu. Çünkü Kaplan, Türk milletinin tarih boyunca düşündüğü hayal ettiği ve özlediği her şeyin edebi eserlerde gizlendiğine inanıyordu.

Kaplan da hocası gibi, Türk kültür ve medeniyetini bir bütün olarak ele alıp inceliyordu. Bu vesileyle o, en çok “devlet-kültür-millet” kavramları üzerinde önemle durmuştur. “Devlet” bir organizasyondur ve devletle devamlılığı sağlayan “kültür”dür. Öyleyse, milleti millet yapan esas unsur kültürdür. Kaplan, Türk tarihinin üç ana dönemine ait metinleri incelemekle, bize has değerleri temsil eden ideal insan tiplerini ortaya çıkarmış ve bu “alp”, “gazi”, “velî” tiplerinin değişerek devam ettiklerini de tespit etmiştir. Kaplan, bilimsel mukayeseli edebiyat çalışmaları yapmış ve yaptırmıştır. O, bu mukayesenin bütün İslâm kavimlerinin edebiyatlarına da uygulanabileceğini düşünmüştür.

Kaplan da, Remzi Oğuz gibi, milliyetimizi seçemediğimizi de düşünür. O, buradan milliyetin kaynağına ulaşır: “Vücudumuz nasıl ecdadımızın eseri ise milliyetimiz de coğrafyamızın, tarihimizin ve ırkımızın eseridir.” Ona göre milliyetçi, “mensup olduğu milleti tanıyan, seven ve onu yükseltmeğe çalışan bir insandır.Milliyetçi, milletinin mesut olmasını ister millet realitesi, şehir, köy, kasabalarla bizi çevirir. Milletin ötesinde insanlık değil başka milletler vardır. Kaplan, milleti ve milliyeti bir şuur olarak kabul eder. Hakiki milliyeti ile Turancıyı ayırır. Turancıyı ütopya peşinde görür. Milliyetçi realisttir. Vatan ve millet realitesinin içinde yaşar, onu görür, değiştirir. Milliyetçilik, sözden çok her gün yapılan, “durmadan yaşanan bir fikirdir.



Kaplan, Anadolu coğrafyasına dayanan milliyetçiliğe “Yeni Milliyetçilik” adını verir. Bunun coğrafya, tarih ve kültür gibi unsurları vardır. Bu kültür, Anadolu’da Türkler tarafından vücuda getirilen kültür bütünlüğünü doğurur. Bunlar ilave olarak, bu coğrafya ve tarih içinde olgunlaşan soy birliği, bu milliyetçiliğin unsurlarıdır. Bu yeni milliyetçilik sınırları ve benliği içine hapsolunmuş kapalı bir sistem değildir. Kaplan yeni milliyetçiliği, evrenselliğe açmak için onu “pratik insaniyetçilik” olarak da tanımlar. Fakat insaniyetçiliğin yolu, kendi milletini sevmekten geçer. Görüldüğü gibi, Kaplan da şuura öncelik veren, milliyetçi oluşumu (ontolojiyi), milliyetçi hareketin meşruiyeti için kullanan, nesnelden öznele dönen bir milliyetçilik anlayışı vardır.

Kaplan, kültürü, T. S. Eliot’un etkisiyle “herhangi bir toplumun dininin vücut bulmuş şeklidir” diye tarif eder. Kültürde bütünlüğün bozulmasının, çözülmenin bir sebebi olarak, “ihtisaslaşma”yı gösterir. Çünkü, ihtisaslaşma, sosyal tabakaları ve fertleri ortak kültür ve manevî değerlerden ayırır. Çözülmenin önüne geçmenin bir çaresi de “Toplumun ortak din ve kültür kaynaklarına dönmek ve onlarla beslenmektir.Mehmet Kaplan, bu bağlamda “İslâmiyet yeni bir kültür kaynağı olabilir mi?” başlıklı yazısında sorduğu soruya cevap veriyor: “Hegel ve Kant’tan sonra varoluşçu filozoflar, dinden hareket etmek suretiyle yeni bir felsefe vücuda getirmişlerdir. Batı’da eski Yunan ve Hıristiyan mitolojisine dayanan pek çok yeni sanat eseri vücuda getirilmiştir. Bu örneklere bakarak, İslâmiyet’in de yeni bir felsefe, sanat ve kültür kaynağı olabileceğine şüphe yoktur.

Mehmet Kaplan, Türkiye’nin kurtuluşunu tarihimizi inceleyerek çıkardığı insan tiplerinden veli tipine bağlar: Türkiye’nin ihtilallerle değil, “köy ve kasabalarda etrafının büyük saygı duyduğu, sözünü dinlediği, gençlerin örnek aldığı ‘modern veli tipi’ ile kurtulacağını” söylüyor. Bu tip eski veli tipi gibi içe değil, “dışa dönük”tür. Tanrı’ya olan sevgisini insanlara hizmet şeklinde gösterir ona göre Avrupa’da bu tipin şahsiyet haline gelmiş binlerce örneği vardır. Orada bu tip Hıristiyan çevrelerden çıkmıştır. O, bizde de bu tipin dini çevrelerden, yetişeceğine inanıyor.

Mehmet Kaplan, yer yer tabiat kanunları, madde, ruh, yaratıcı gibi felsefî konularda da fikir yürütmüştür. Meselâ, materyalistlerin her şeyi tesadüfe bağlayarak izah etmelerine karşı şöyle diyor: “Eğer her şey, tesadüfî ve keyfî olsaydı, bazı masallarda vukua geldiği gibi, bir ağaçtan bir insanın; bir insandan bir ağacın çıktığını görürdük. Hayır, kainatta her şey bir nizama göre vuku bulur. İlmi her yerde muayyeniyet ve kanuniyet keşfetmiştir. Bunlar, ilmin, tabiatın temelidir…İnsan, bunlara bakınca kainatın Tanrı tarafından bir âlim gibi idare olunduğuna inanmaktan kendini alamaz.

Kim Kimdir? sayfasına dön! «|