- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Mehmet Fuat Köprülü’nün Hayatı ve Eserleri

fuat köprülü, hayatıOrd. Prof. M. Fuat Köprülü, XX. yüzyılda Türk dünyasının yetiştirdiği en büyük âlim ve düşünürlerdendir. Gustave Le Bon’un bazı fikirlerinden esinlenerek “Türk Edebiyatında Usül”ü ve benzerlerini yazdı. Böylece, milliyetçi görüşlerden ayrılmadan Batılı metotların bize nasıl kullanılacağını, hangi konulara nasıl uygulanması gerektiğini gösterdi. 28 yaşında iken yazdığı “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” adlı eseri, Batı’da da büyük takdir ve itibar gördü; Batılı bir kısım şarkıyatçıların yanlışlarını düzeltmesine vesile oldu.

M. Fuat Köprülü’nün Türk tarihi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, etnik menşei, Anadolu’da İslâmiyet, Bizans müesseselerinin Osmanlı müesseselerine tesiri, Türk hukuk tarihi gibi önemli konularda çığır açan araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalarındaki yeni tezleri de hem yeni nesillere ışık tutmuş hem de hatalı görüşleri ve tezleri yıkmıştır. M. Fuat Köprülü, eleştirici zekâsı ve büyük terkip (sentez) gücü ile çok geniş bir sahada çalışmıştır.

1918’de Osmanlılık üzerine yazdığı bir yazıda; devleti büyük bir ictimaî daireye benzeterek, merkezdeki daireyi Türklük, sonraki daireyi, ilkin sıkıca bağlı olan İslâmlık, daha sonrakini de Hıristiyan unsurların teşkil ettiğini söyler. O, Osmanlı Devleti’nin önce bir Türk-İslâm saltanatı olduğuna kanidir. Merkezi kuvveti ise önce Türklük ve İslâmlık teşkil eder. Milliyetçiliğini, bu anlayışla temellendirmeye çalışan Köprülü, “Türklerin millî bir vicdana” sahip olmalarını çok lüzumlu görür. Bu bakımdan o, Türk mütefekkirlerini, bu hakikati anlamaya, Türklüğün uyanması için bütün kuvvetleriyle çalışmaya davet ediyor: Osmanlı’nın devamını da bu çalışmaya bağlıyor.

M. Fuat Köprülü “Asrîlik ve Milliyetperverlik” başlıklı makalesinde bu iki kavramın hakiki mahiyetinin ve aralarındaki münasebetlerin iyi anlaşılmasını şart koşar; aksi takdirde toplumsal hayatı sapmalardan kurtarmak mümkün olmaz. O, “Asrîlik” (yani modernleşme) ilkesinin gerçek mahiyetini ve gayesini “Türk milletini her hususta Avrupa’nın ilerlemiş milletleri seviyesine çıkarmak” şeklinde tespit eder. Ona göre biz, önce “düşünmek” ve “çalışmak” itibarıyla asrîleşemedik. Aramızda “mantık” ve “zihniyet” farkı var. Bu, nasıl giderilecektir? Cevap: “İlim sahasında Avrupalı âlimler gibi düşünmeye ve çalışmaya kabiliyetli, onlarla aynı seviyede insanlar yetiştirmek gerekir.



Bu yapılamazsa “düşünmek ve çalışmak” sahasında Avrupalılaşamayız. F. Köprülü, önce bizi zihniyet ve mantık dönüşümü istediği için şeklî modernleşme hareketlerine ve bunların istismarına karşı görünüyor: Ama asrîlik perdesi altında “gayr-ı millî” akımlar çıkarmaya ve milliyetçiliğe sığınarak “Ortaçağ”ın köhne müesseseleri ve yıkılmış içtimai ananeleri müdafaa etmek isteyenlere asla müsaade etmemeliyiz. Fuat Köprülü, “Milliyetverlik”ten, gerçek anlamda, tamamen asrî ve yenilikçi (teceddüd-perver) bir kavram olarak bahseder; hatta bu açıdan “muhafazakarlık”ı, milliyetçilik ruhuyla hiç bağdaştıramaz.

Fuat Köprülü, milliyetçiliği muhafazakarlarla kabil-ı telif görmüyor, yani eskiye ait her şeyin terkini istiyor, ama bir cümle sonra “Avrupa milletlerinin” kendi millî harslarını nasıl bir gurur ile kıskançlıkla müdafaa ediyorlarsa biz de aynı suretle hareket etmek mecburiyetindeyiz diyerek tam bir çelişkiye düşüyor. Muhafaza edecek birşey yoksa, neyi müdafaa edip onunla gurur duyacağız? O, modernleşme (asrîlik) ve milliyetçiliğin ahenkli bir şekilde Cumhuriyet döneminde bağdaştırıldığı görüşündedir. Çünkü o, bu iki kavramı, birbirinin tamamlayıcısı olarak görür.

Fuat Köprülü “Milliyetçilik ve Irkçılık” adlı makalesinde ise, milliyeti toplumsal ve manevî bir gerçeklik olarak niteliyor. Ernest Renan’a dayanarak, millet mefhumunun ırk mefhumundan tamamıyla ayrı olduğunu savunur. Alman ırkçılığının doğurduğu zararları anlatır. Sonra da Türk milliyetçiliğinin meşru, insanî bir özelliğe sahip olduğunu belirterek, ırkçılık nazariyesine muhalif ve çelişken olduğunu açıklar. Fuat Köprülü, Türk milliyetçiliğinin, yeryüzündeki bütün milliyetlerin eşit haklarını tanıdığını, hiçbir milletin diğerlerine üstünlüğünü, tahakküm ve tecavüzünü kabul etmediğini beyan eder. O, manevî birliğini ve millî dayanışmasını koruyan Türk milletinin doğurduğu millî birliğini sarsılmaz “millî bir idealizm” olarak niteler.

M. Fuat Köprülü, “İlim ve Münakaşa” başlıklı makalesinde ilmî zihniyetin niçin benimsenmesi gerektiği, ilmî eleştiri ve tartışmanın ancak ilim zihniyetinin yerleştiği ortamlarda geliştiği gibi hususlar üzerinde durur. O, maddî ilimlerin ve ondan doğan, tekniğin hayat şartlarını tamamen değiştirdiğini söyler. Buna mukabil manevî ilimlerinin de insanı yükselttiğine, insan cemiyetlerine manevî benliklerini öğrettiğine inanır. M. Fuat Köprülü, mahiyetleri itibarıyla maddî ve manevî ilimler arasında fark görmez, ama esas farkı tatbikatta farklı metotlar kullanmasında görür.

Fuat Köprülü, “Manevî ve Ahlâkî Kuvvet” adlı makalesinde ise materyalizme ve idealizme düşmeden, toplumlarda ahlâkî kuvvetlerin varlığını kabul etmek zarureti bulunduğunu, toplumda maddî ve teknik kuvvet, manevî ve ahlâkî kuvvetle beraber olduğu zaman hakiki üstünlüğün kazanılacağını ileri sürer.

Kim Kimdir? sayfasına dön! «|