- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Leyla ve Mecnun’un Açıklaması

leyla ve mecnun, açıklamasıYa râb bela-yı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni

Ya rab, beni aşk belasıyla tanıştır,
Bir an olsun bile beni aşk belasından ayrı düşürme.

Bu beyitte mutasavvıf bir şair olan Fuzuli’nin aşk belasından kastı Allah aşkından başkası değildir. Tasavvufa göre bir tek gerçek aşk vardır: Allah aşkı. Bu aşk-ı hakiki, aşk-ı ilahidir, oysa insana duyulan aşk beşeri aşktır ve gerçek değildir. İnsan dünyaya aşk-ı ilahiyi aramaya gelmiştir ve hayatın mutlak gayesi de budur. İşte bu beyitte de fuzuli Allah’a kendisini önce gerçek aşkla tanıştırmasını, sonra da bir an olsun bu aşktan kendisini ayırmamasını ister.

Bu beyitte geçen bela kelimesi aynı zamanda arapçada gam, keder manasına gelmektedir. Bu açıdan beyite baktığımız zaman aynı zamanda aşkın belasının yanında aşkın getirdiği gam ve kederden de bahsetmek mümkündür.

Az eyleme inâyetini ehli derdden
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni

Dert ehlinden iyiliğini eksik etme, yani beni çok fazla belaya mübtela et.

Burada fuzuli dert ehli olduğundan bahseder, ancak bu dertlerden şikayetçi de değildir. Aksine memnuniyet duyar ve bu dertlerin devamını diler.



Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni

Ben yaşadıkça beni beladan ayırma, dileğim budur.
Ben belayı, onun beni istediği için isterim.

Burada fuzuli, belayı çektiğinden bahseder. Yine belayı iki anlamıyla ele almak doğru olacaktır. Yani gam şairi, şair de gamı sever. Ama bu beyitte yine şikayet etmez, hatta Allah’tan bunun devamını diler.

Gittikçe hüsnün eyle ziyade nigarımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni

Sevgilimin güzelliğini gittikçe daha çok arttır.
O’nun derdine düştükçe beni de daha beter et.

Bu beyitte de sevgilinin güzelliği arttıkça fuzuli aşk belasına daha çok müptela ister, zira onu yaşatan artık aşktan başka bir şey değildir. O sevgilisini sevdiği için, sevgilisinin güzelliği de günden güne artar. Yani sevgiliyi güzel yapan Fuzuli’ nin ona duyduğu büyük aşktır.

Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola getürmek saba beni

Yokluğunda bedenimi öyle hafif yap ki,
Sabah rüzgarı bile beni ona kavuşturmaya yetsin.

Fuzuli bu beyitte sevgili olmadan zaten yok olacağını, eriyip gideceğini kasteder. Tasavvufi açıdan baktığımızda bunu “bir lokma, bir hırka” felsefesiyle açıklamamız mümkün olacaktır. Zira, yaşamak için gereken şeylerin dışındaki hiçbir şey insana gerekli değildir, insan Allah’a kavuşacağı gün için yaşar, bu vuslata erişinceye kadar da imtihan alemi olan dünyada dünyevi zevklerinden arınıp kavuşma gününü bekler.

İkinci dizede şair saba rüzgarına atıfta bulunmaktadır. Nesim olarak da bilinen bu rüzgar sevgili ile aşık arasında haberci olmasından dolayı divan şiirlerinde sıkça geçer. Kah sevgilinin saçlarının güzel kokusunu aşığa ulaştırır, kah aşıktan sevgiliye bir mesaj iletir.

Nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni

Ya rab, bana fuzuli gibi kibir verme ve beni asla kendimle bırakma.

Son beyitte fuzuli tecrit sanatı ile kendisine dışardan bakar ve Allah’tan kendisine “fuzuli gibi” gurur, kibir vermemesini diler. Ayrıca kensini yalnız(Rabsiz) bırakmaması ister Allah’tan. Çünkü dünyanın onun için amacı Allah’a ulaşmaktır. Bu amaçtan ayrı düşerse hiçbir şeyin kıymeti yoktur.

Ayrıca Leyla ile Mecnun efsanesini okumak için “buraya“; Fuzuli’nin bu mesnevisi hakkında bilgi almak için “buraya” dokunabilirsiniz.

Fuzuli sayfasına dön! «|