- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Kompozisyon Yazmanın İncelikleri

kompozisyon yazmanın incelikleriİyi, doğru ve başarılı bir yazı yazabilmek için 1) gözlem yapmak; 2) düşün­mek; 3) okumak; 4) anadilini iyi kullanmak gibi ilkelerin yerine getirilmesi gerekir.

1. Gözlem yapmak:

Arapça “müşahede” (=1. gözle görme, açıkça görebilme; 2. (tasavvufta) düşünce yolu ile manevî âlemi görür gibi olma) karşılığı olarak, gözle-fiiline -m “fiilden isim yapma eki” getirilmek suretiyle yapılmış yeni bir kelime olan gözlem; görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma organlarımızla dış dünyadan sağla­dığımız duyumların bütünüdür. Âlemi, yâni insanları, varlıkları, olayları; bir bü­tün olarak hayatı tanımak için mutlaka gözlem yapmak gerekir.

Gözlem (müşahede) yoluyla tanıdığımız her varlık, her olay, hayatımızın bir parçası olur. Görmediğimiz, tanımadığımız yerleri kişileri ve şeyleri ne anlatabili­riz, ne de yazabiliriz. Meselâ, hiç “vapur” görmemiş birisinden vapuru tanıtması­nı istediğimiz aman, alacağımız sonuç hiç de başarılı olmaz. Bir nesneyi görme­miş olan kişinin o nesne hakkında söyleyebileceği hiçbir şey yoktur. Meselâ hiç fil görmediği için bu hayvanı tanımayan üç kör insana filin bacağını, hortumunu ve kulağını ellettiğimiz zaman üçü de ayrı ayrı şeyler söyleyeceklerdir. Bir insanın hiç görmediği bir şeyi hayal etmesi de beklenemez . Çünkü hayal “1. bir şahıs veya şeyin insanın aklında canlanan şekli; 2. asıl ve hakikati olmaksızın canlan­dırılan, görüldüğü sanılan şey” demektir.

Gözlem yapmak için mutlaka görmek, bunun da ötesinde görmeyi öğren­mek gerekir.



2.  Düşünmek

“Uzun uzadıya inceleyip tetkik etmek” anlamına gelen düşünmek yalnız in­sanlara has bir özelliktir.

İyi konuşup, iyi yazmak için mutlaka düşünmek gerekir. Eski dilde “mütefek­kir” denilen kişiler “düşünen, düşünücü” kişilerdir, insanlan düşünmeye sevke-den şeyler, gelişen olaylar, yenilikler, ve dış dünyadır, toplumdur. Düşünce, insa­na doğuştan gelmiş gizli bir güç olmadığı, sonradan ve toplumla kazanıldığı için, kişiden kişiye, hatta toplumdan topluma değişir ve farklılıklar gösterir. Meselâ, Amerikan ya da Avrupa toplumunda yaşayan birisinin dünya, ahlâk ve bütünüy­le hayat görüşü, bir Türk’ün dünya, ahlâk ve hayat görüşünden çok farklıdır. Bu görüş farkını yaratan da toplumun kendisidir. Türk toplumunun gelenek-görenek ve “töre” adını verdikleri kökleri yüzyıllar öncesine uzanan yazılı olmayan yasa­lar batı toplumu için anlaşılması çok güç uygulamalardır.

İnsanoğlu beyniyle düşünür. Bunun için düşünceye “beynin ürünü” diyebi­liriz. Yeryüyüzündeki canlı varlıkların içerisinde, “düşünme” özelliğiyle yüceliğe ulaşmış olan insanoğlu, içinde yaşadığı tabiatı, dünyayı; her an birlikte olduğu in­sanı, sonsuzluğa uzanan uzayı, yıldızları, kara delik’in ötesini tanımak, kavramak; bunun neticesinde bir hüküm vermek için devamlı düşünmek zorunda kalmıştır. Bu düşünmenin sonucu medeniyet ilerlemiş, hatta insan aklının alamayacağı ka­dar gelişmiştir. Telgraf, telefon, elektrik, TV ve bilgisayarın icadı bu gelişmenin bi­rer basamağıdır.

Düşünen insan, ortaya mutlaka bir şeyler koyar. İşte, ortaya konulan bu şeylerin doğru, sağlıklı ve bilimsel olabilmesi için, peşin hükümlü olmamak, hu­rafelere (boş inançlara) değer vermemek, heyecanlı olmamak gerekir. Tarafsız, objektif ve sain düşünen kişilerin ortaya koyacakları değerler, bilimsel ve böyle düşünen herkes tarafından kullanılmaya hazır malzemelerdir.

3.  Okumak:

Konuşmada ve yazmada başarılı olabilmek için mutlaka çok okumak, oku­duğumu yorumlamak, kültürlü olmak gerekir. “Kültür”, “Bir milletin manevî varlığını ve düşünce birliğini meydana getiren fikir ve sanat mahsullerinin, anane­lerin bütünü” olduğuna göre, kültürlü olmak, bütün bu özelliklere sahip olmak demektir.

insanoğlunun bilgi, duygu ve hayal gücü roman, hikâye, gezi notlan (hâtı­rat/seyahatname), köşe yazıları, hatta masal gibi edebî ürünleri okumakla zengin­leşir. Okuyan kişinin dil ve ifade (anlatım) gücü ile düşünme yeteneği, okuma­yan, bilgisiz (câhil) kişiyle kıyaslanamayacak kadar farklıdır. Okuyan kişi mede­nidir, yöresini, ülkesini ve dünyayı tanır; iyiyi kötüden ayırıp değerlendirme yap­masını bilir. Okumayan kişi ise donmuş, fosilleşmiş, kendi kabuğundan çıkama­mıştır. Okumayan kişinin “bilgisiz, câhil, güçsüz, kapasitesiz ve yetersiz” sıfatlarıyla anıldığı veya tanıtıldığı unutulmamalıdır,

4. Anadilini iyi kullanmak:

Başarılı bir konuşma veya yazıda anlatımın işlek, açık ve tesirli olması için, ki­şinin anadilini çok iyi kullanması gerekir. Bunun için de mutlaka dil bilgisi kuralla­rını iyi bilmek şarttır. Anadili eğitimi sabırla, inançla ve şuurla yapabileceği için, anadilini kusursuz ve yetkiyle kullanabilmek de bir anda oluverecek şey değildir.

Atalarımız, “Bakmakla öğrenseydi, köpekler kasap olurdu” demişler. Her şey zaman ve sabırla en güzele ulaşır. Üslûp yani “tarz, usul, tutulan yol, stil” dediğimiz şey de düşünerek, okuyarak ve yazarak zaman içinde gelişir. Tanınmış ro­man, hikâye ve köşe yazarı ile şairleri üne kavuşturan üslûplarıdır.

Ayrıca “İyi Bir Anlatımın Özellikleri” sayfasından da bu konuda yararlanabilirsiniz.

Kompozisyon sayfasına dön! «|