- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

İpek Yolu’nun Geçtiği Yerler Haritası

ipek yolu haritasıBüyük İpek Yolu’nun uzun tarihi zarfında o yollardan taşınan malların çeşidi defalarca değiştiği gibi, yollar da değişiyordu: bazıları sönüyor, diğerleri daha büyük önem kazanıyordu. Mamafih Eski Çağ’da ve Orta Çağ’da her zaman, eğer Yolun muhtelif kısımlarından değil de Çin’den Avrupa’ya kadar tamamından bahsetmek gerekirse ipek ve ipekli elbiseler, Eski Dünya’nın önemli bir kısmını ihata etmiş olan milletlerarası ticaretin her zaman temel malı değilse bile, değişmez bir şekilde dikkate değer malı olmuştur.

Bu yüzden “Büyük İpek Yolu”, insan organizmasındaki kan damarlarına benzer şekilde dünya ticaretini besleyen ve 1500 yıl zarfında, Eski Dünya’nın üçüncü kısmı Afrika’ya da girerek, Avrasya kıtası sahasını kaplayan bu yollar ağını isimlendirmede en yaygın tabir olmaktadır.

Bu çok sayıdaki yollar arasında, tıpkı atardamarlar gibi, malların, ve bunlarla birlikte ilmî ve kültürel başarıların ve insanların değiş-tokuşunda baş rolü oynayanlar da asıl yollardı. Büyük İpek Yolu’nun kendilerine “istikamet” ismini vereceğimiz bu şekildeki öncü güzergâhlarının sayısı çok değildir. Hatta onların: ikisi kara, biri deniz yolu olmak üzere topu-topu üç tane olduğunu söylemek de mümkündür.

İlki, Çin’in başkentinden başlayarak Orta Asya ve İran Platosu üzerinden (eski devirlerde bu, temel olarak, Kuşan ve Parth hükümdarlarının hakimiyetindeydi) Doğu Akdeniz’e (Eski Çağda Roma hakimiyetindeki Suriye ve Mısır) uzanıyordu. Bu güzergâhtan Orta Asya’da güneye doğru, Hindu Kuş geçitlerinden geçerek Hindistan’a, bu arada Hindistan’ın Batı kıyısındaki limanlara, ayrıca Ganj vadisine (bugünkü Doğu Türkistan’dan doğruca Hindistan’a dağlar içerisinden geçen yollar da vardı, bilhassa Çin Halk Cumhuriyeti’nden Pakistan’a giden Karakorum Anayolu’nun geçtiği yerde) doğru da bir yol ayrılıyordu; aynı şekilde Amu Derya (Oxus) ve onun erken Orta Çağda Hazar Denizi kıyısına giden ve artık kurumuş olan kolu Uzboy’a, Hazar Denizi’ne ve, Kafkas Ötesi’ndeki ırmaklar boyunca Kuzey Mezopotamya’ya, Anadolu’ya ve öyle görünüyor ki Karadeniz’in doğu ve güneyindeki limanlara doğru bir suyolu geçiyordu.



İkinci güzergâh olan okyanus yolu, Octavianus Augustus tarafından fethedilen Mısır’ı Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu aracılığıyla Batı Hindistan’ın, eskiden Kuşan İmparatorluğu’nun deniz kapıları olan limanlarına bağlıyordu. Bunun dallarından biri o zaman İran Körfezi’ne giderken, diğerleri ise daha doğuya, Hindistan’ın Malabar sahiline, Sri Lanka (Seylan)’ya, III-IV. yy.da Vanga Devleti’nin kurulduğu Ganj nehri ağzına, Hindî Çin’e gidiyordu.

İlk ikisinden daha az devasa olan üçüncü yol, Kuzey (veya Bozkır) Yolu olup, Çin, Doğu Türkistan ve muhtemelen Moğolistan’dan Hazar’ı dolaşarak gidiyordu. Bu yol ile, Doğu Türkistan’dan Fergana’ya ve Toharistan ve Soğd’dan gelen yollar Aral çevresi kuzeyinde ve Hazar-çevresinde birleşiyorlardı. Eski müelliflerden ilk olarak M.S.VI. yy. Bizans tarihçisi Menandros Protector bu yoldan bahsetmiştir. Onun söylediklerine göre, Türk-Soğd elçileri, Bizans’a, Bizans elçileri de Türk Kağanına aksi istikamette bu yolu kullanarak giderlerdi.

Bu Bozkır Yolu’nun erken (İslâm-öncesi) Orta Çağ’da geniş olarak kullanıldığına, Adıge-Alan kabilelerinin yerleşme mıntıkasında, Kuzey Kafkas kurganlarındaki dikkate değer buluntular açıkça işaret etmektedirler. Bu kabileler, bozkırdan, Menandros tarafından zikredilen Karadeniz’in Doğu kıyısı-Apsilia’da (şimdiki Abhazya)ki: Phasis, Dioskuriadu (Suhumi), Pitiunt (Pitsunda) gibi, gerek Doğudan gelen, gerekse Bizanslı tüccarlar için geçit üssleri vazifesi gören şehirlere çıkaran geçitlere açılan yolları kontrol ediyorlardı. Tüccarlar, (ne Bizans’a, ne de Sasani İranı’na bağlı olmayan) “nötür kabileler” içerisinden geçerek, geçitler vasıtasıyla yolun ve atların kullanımı sebebiyle vergi ödüyorlardı: VI. yy.ın diğer bir tarihçisi Procopius Caisarea’nın bildirdiğine göre, buradaki tırmanış öylesine dik idi ki, yolcuların, atlarını yerli cinsleriyle değiştirmeleri gerekiyordu.

Neticede, Kuzey Kafkas kabilelerinin elinde az sayılmayacak derecede bir hazine, tabii bu arada ipek ve ipekten yapılmış eşyalar da birikmişti. Bu kabilelerin mezarlarında, Ermitaj Müzesi Doğu Bölümü Sorumlusu A.A. İerusalimskaya’nın hesaplarına göre, Soğd (ipek ithalatının neredeyse %60’ı), Çin (%18-20) ve Bizans (%20’den fazla) ipekleri bulunmuştur. (Karaçay-Çerkes Müzesi malzemeleri de benzer bir sonuç vermektedir ki bu sonuçlar, O.V. Orfinskaya’nın tezinde sunulmaktadır).

En zengin kurganlardan biri olan Moşçevaya Balka’daki buluntular arasında Çinli bir tüccarın şahsî eşyalarına, ayrıca, gelir ve giderlerinin kaydedildiği bir belgeye rastlanmıştır. A.A. İerusalimskaya’nın yazdığına göre, “bir Çinli tüccarın uzak seyahatini Kuzey Kafkasya’daki ıssız bir boğazda hangi trajik hadiselerin kestiğini sadece tahmin etmek mümkündür. Muhtemelen o, o zamanlar yıllarca süren ve tehlikelerle dolu bu tür seyahatlerden geri dönmeyen yegâne kişi değildi.

Sonraki Sayfa »|

İpek Yolu sayfasına dön! «|