- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Göktürkçenin Söz Varlığı

Türkdoğru sözü kültigin kitabesinde ara dilinin ilk yazılı belgeleri olan Orhun Yazıtları’nın dili, Göktürkçedir. Yazılı kaynaklarla takip edilebilen, Türk dilinin yaşına dair çıkarımların yapılabildiği ve Türkçenin yazılı olarak en eski hâlinin görebildiği Göktürkçenin, sahip olduğu düzenli yapısı ve gelişmiş ögeler barındıran söz varlığı doğrultusunda uzun süren bir oluşma sürecinden geçtiği söylenilebilir. Göktürkçenin en güzel örneklerini görebildiğimiz üç büyük beñgü taşta (Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk Yazıtları) tekrarlarla birlikte geçen sözcük sayısı yaklaşık 6.000 olmakla birlikte; farklı sözcüklerin sayısı 840’tır. Farklı sözcüklerin içinde 147 tane kişi, yer ve kavim adı bulunmaktadır. Bu özel adlar çıkarıldığında, üç büyük beñgü taşın söz varlığının 693 sözcükten oluştuğunu söyleyebiliriz. Fakat yazıtlardaki söz varlığı özellikleri ve sistemli hâle gelmiş gramer yapısı dikkate alındığında, Göktürkçenin söz varlığının yaklaşık 700 sözcükle sınırlandırılamayacağını söylemek mümkündür.

Orhun Yazıtları, Türk devlet büyüklerinin budununa bilgi vermesi ve halkını uyarması amacıyla yazılmıştır. Yazıtlar, sınırlı bir konuyu anlattığı için söz varlığının sınırlı bir bölümünü içermektedir. Günümüzde Türk diliyle yazılmış bir kitaptaki sözcük sayısını belirleyerek, “Bugünkü Türkçenin söz varlığı, bu kitaptaki sözcük sayısı kadardır.” gibi bir yargıya ulaşılamayacağından; yalnızca beñgü taşların içerdiği sözcük sayısıyla, Göktürkçenin söz varlığını bir tutmak da doğru değildir. Morris Swadesh’in 100 temel kelime listesindeki “ben, ayak, kan, saç, bulut, taş, ateş, büyük, iyi, otur-, uyu-, öldür-” gibi 64 sözcük, Orhun Yazıtları’nda geçmektedir. “Göz, kulak, dil ve boğaz” için sözcüklere sahip olan bir dilin, “burun, ağız, diş ve tırnak” için hiçbir sözcüğe sahip olmayabileceğini düşünmek, elbette yanlıştır. Bu sözcükler Göktürkçenin söz varlığı içinde bulunduğu hâlde, yazıtlarda anlatılan olaylarda gerek duyulmadığı için kullanılmamıştır.

Göktürk Âbideleri üzerinde araştırma yapan bazı yabancı Türklük bilimciler, Fransız Türkoloğu R. Giraud’un “Ne olursa olsun, yazıtların Türkçesi soyut söz varlığından yoksundu. Kavramlarını ve duygularını imgelerle açıklayabiliyordu. Kuşkusuz, bu kavramların ilkel ve duyguların karmaşıklıktan uzak olduğu saklanmamalıdır. İmgeler ya da simgeler büyük bir basitlik gösteriyordu.” ifadelerindeki düşünceyi savunmuş ve Göktürkçenin ilkel bir söz varlığını yansıttığını belirtmişlerdir. Hâlbuki beñgü taşlarda Göktürkler çağındaki Türk yaşantısını betimleyen somut kavramların yanında, Türk ulusunun sevincini ve sıkıntılarını yansıtan soyut kavramlar da bulunmaktadır. Örneğin karışıklık ve kargaşa durumunu anlatmak için, yazıtlarda “bulġak” (KT-K: 4; bulanık, karışık), “bulġanç” (T-D: 5, karışıklık) ve “kamşaġ” (KT-K: 3; titreyen, sarsılan) sözcükleri kullanılmıştır. “Beñgü” (BK-K: 6; ebedi), “ölgeli” (KT-K: 10; ölümlü, fani) ve “kürlüġ” (KT-D: 6; sahtekâr, hilekâr) gibi sözcükler de yazıtlarda kullanılan soyut kavramlara örnektir. Ayrıca dil bilim çalışmaları ortaya koymuştur ki, bir gösteren, genellikle önce somut bir gösterileni karşılamakta, zamanla ve kullanım alanı genişledikçe yeni somut ve soyut yan anlamlar kazanmaktadır. “Bulġa-“ eyleminin soyut bir yan anlam kazanabilmesi için, kuşkusuz önce somut bir gösterileni karşılayacak biçimde kullanılması ve bunun için de Göktürkçeden çok daha önce bu sözcüğün var olması gerekmektedir.

Bir dilin yabancı dillerden etkilenmeyen söz varlığı içinde, bütünüyle aynı anlama gelen birden fazla sözcüğün bulunamayacağı, dil biliminde benimsenen bir ilkedir. Bugün “göndermek” ve “yollamak” gibi bütünüyle eşanlamlı gibi görünen sözcüklerin Eski Türkçedeki kullanımlarına baktığımızda, bu iki sözcüğün aslında ayrı anlamları karşıladığını görürüz. Bugün eş anlamlı olarak kullanılan bu sözcüklerin anlamları, zaman içinde birbirine yakınlaştığı için bugün bütünüyle eş anlamlı olarak görülmektedir. Yazıtlarda “eksiksiz, tümüyle” anlamına gelen “tüketi” ve “kalısız” sözcükleri ile “sevinmek” kavramını karşılayan “ögirmek” ve “sebinmek” sözcükleri kullanılmıştır. Bu durum, bu sözcüklerin bengü taşların yazıldığı tarihten çok daha önceki bir dönemde ayrı anlamları içeriyorken, Orhun Yazıtları’nın yazıldığı döneme gelinceye kadar anlamlarının yakınlaştığını düşündürmektedir. Eş anlamlılık durumunun yanında herhangi bir dilde, bir sözcüğün birden çok anlamı karşılayabilmesi için, uzun süre içinde değişik konulardaki yazılar ile bilim ve sanat yapıtlarında yer alması ve böylece işlenmesi gerekmektedir. Yazıtlarda geçen “agı” sözcüğü, temelde “ipekli kumaş” anlamına gelmektedir. Fakat zaman içinde bu sözcük, “hediye, mal, hazine” anlamlarını da yüklenmiştir. “Göñül”, “sab” ve “kiçiġ” gibi sözcüklerde de, çok anlamlılık göze çarpmaktadır.



Köktürkçenin söz varlığı üzerinde ciddi tespitleri bulunan Doğan Aksan, “ileri ögeler” ve “koşutluk” gibi kavramlarla Türk dilinin Göktürklerden çok daha önce var olması gerektiğini ortaya koymaya çalışmıştır. “İleri ögeler” kavramı, bilinen en eski yazılı metinlerimizde bir sözcüğün belirgin hâldeki kökü tek başına geçmediği hâlde, bu kökten türemiş olduğu kabul edilen sözcükleri karşılamak için kullanılmaktadır. Örneğin yazıtlarda “kabul etmek, uygun görmek” anlamında kullanılan “taplamak” sözcüğünün kökü olarak kabul edebileceğimiz “tap” sözcüğü, ancak yazıtlardan daha sonraki yazılı metinlerde “istek, rıza, güç” gibi anlamlarla karşımıza çıkmaktadır. “Koşutluk” kavramı ise eşit ögeli birimlerden oluşan cümle parçalarını ifade etmektedir. “Üze kök Tengri, asra yaġız yer” veya “Çıgany bodunug bay kıltım, az bodunug üküş kıltım.” gibi ifadelerde görüldüğü üzere, eşit ögeli birimlerle koşutluk sağlanarak anlatım güçlü ve etkili kılınmıştır.

Yazıtlarda anlatımı güçlü ve etkili kılarak güzelleştirmek için eş, yakın ya da karşıt anlamlı ikilemeler sıkça kullanılmıştır. “Açsık tosık” (açlık tokluk), “arkış tirkiş” (kervan kafile), “eb bark” (ev bark), “iş küç” (iş güç), “için taşın” (içini dışını) ve “tünli künli” (geceli gündüzlü) yazıtlardaki söz varlığının ikilemeler açısından ne kadar zengin olduğunu göstermektedir. Orhun Yazıtları’nın dili, deyimler açısından da oldukça zengindir. “Adak kamşat-” (gerçek anlamda ayağı burkmak, mecaz anlamda şaşırtıp yanlış hareket etmek), “atı küsi yok bol-” (adı sanı yok olmak), “ot sub kıl-” (ateş ile su gibi birbirine düşman etmek) ve “uça bar-” (uçup gitmek, ölmek) gibi deyimler, yazıtlardaki anlatımı güçlü ve etkili kılmak için kullanılmıştır. Bengü taşlarda Bilge Kağan, Türk ulusuna atasözü niteliğindeki şu cümleyle seslenmektedir: “Türük bodun tokurkak sen; açsık tosık ömez sen, bir todsar açsık ömez sen.” (BK-K: 6) (Ey Türk milleti, sen çok tok gözlüsün; açlık tokluk düşünmezsin, bir doyarsan bir daha açlığı düşünmezsin). Bu ifade, Türk ulusunun yaşam anlayışı üzerinde yapılmış bir çözümleme olduğu gibi, aynı zamanda buduna karşı yapılmış bir uyarıdır. Türk ulusunun ezeli düşmanları olan Çinlilere karşı Türk budununun nasıl bir tutum içerisinde olması gerektiği de yine atasözü niteliğindeki cümlelerle ifade edilmiştir.

Orhun Yazıtları’nda kullanılan dil incelendiğinde, “hitabet” sanatının baskın biçimde kendisini hissettirdiği görülmektedir. Bilge Kağan’ın Türk budununa  “Türk Oġuz begleri, budun eşidiň. Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk buduň, ilingin törüngin kim artatı [udaçı erti]?” (KT-D: 22)  (Ey TÜRK Ulusu! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir?) ifadesiyle seslenişi, anlam boyutunda estetik ve ahengin gelişmiş olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra yazıtlarda “benzetme” sanatı; “Ḳangım ḳaġan süsi böri teg ermiş, yaġısı kony teg ermiş.” (KT-D: 12) (Babam kağanın askeri kurt gibi, düşmanları da koyun gibiymiş.) cümlelerinde görüldüğü üzere sıkça kullanılmıştır.

Yukarıda Göktürkçenin anlatım özelliklerine ilişkin yapılan açıklamalar ve verilen örnekler, bu dilin oldukça işlenmiş, çok daha eski dönemlerde oluşmaya başlamış olduğunu; soyut durumları anlatmak için de yeterli, sanatlı ve güçlü bir dil olarak kabul edilmesi gerektiğini söylemeye yeterlidir. Ayrıca bu konuda ayrıntılı bilgi için “Göktürk Yazısı ve Orhun Türkçesi” adlı kitap çalışmamdan yararlanabilirsiniz.

Yavuz TANYERİ

Söz Varlığısayfasına dön! «|