- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Eski Türklerde Altın Türk Otağı

altın kağan otağıBütün kaynakların söylediğine göre, Uygur kağanı Çadırı, altından imiş. Bu altın otağın, altınla kaplanmış veya hiç olmazsa, altınla işlenmiş olması gerekiyordu. Hatta 840’dan önce, kendisi de bir Türk oları Kırgız kağanı şöyle demişti: “Uygur kağanının altın çadırını alacağım ve önüne bayrağımı dikerek, atlarına geçit resmi yaptıracağım!” Kırgızlar gerçekten 840’da, bu çadırı yakmışlardı. Fakat içinde oturmak, onlara da nasip olmamıştı.

Sarayın önüne dikilen “otağ” bir ordu karargâhı gibi:

Bir Arap gezgini de Uygur Hakanı’nın bu altın otağını görmüştü. Ona göre altın otağ, hakanın taştan yapılmış bir sarayı önüne, dikilmişti. Gezginin gördüklerini burada, kısa olarak özetlemeye çalışacağız:

Uygur hakanının çadırı, geniş bir ova içine kurulmuştu. Çadırın çevresinde de, hakanın 12 bin muhafız askeri, kamp kurmuş halde bulunuyorlardı. Bu muhafız askerlerinden başka, kağanın 17 generali, askerleri ile ovanın etrafını çevirerek, bir halka meydana getirmişlerdi.

17 generalden her birinin, 13 er bin askeri vardı. Böylece, sürülerin otladığı büyük meranın çevresinde, 17 askerî kamp kurulmuş ve bu kampların ara kısımları da, nöbetçilerle kapatılmış oluyordu. Böyle bir tedbir sonunda da, hayvanların otlağı terk edip, dışarı çıkmaları önleniyordu. Bu büyük halkanın, yalnızca dört kapısı vardı. Bu dört kapı da hep kontrol altında tutuluyordu.



Bu bilgiler bize çok şeyler öğretmektedirler. Gözümüzün önünde, hemen büyük bir başkent şehri ve taştan yapılmış sarayları olan, bir hakan beliriyor. Fakat bu hakan, çoğu zaman sarayında oturmuyordu. Ona göre, askerleri ve sürüleri ile yaşamak, daha zevkli bir hayat idi.   Gerçi onu bu hayata, ekonomik zorunluluklar da itiyordu.

“Ekonomik düzen”, “askeri düzen” ile kaynaşmış ve birleşmişti:

Türklerde, diğer doğu ülkelerinde olduğu gibi, sarayda zevk ve sefa içinde eğlenen bir hükümdar yoktu. Yalnızca asker ve sürülerinin başında, tabiat şartlan ile mücadele eden, halkın acı ve tatlı günlerini paylaşan bir hakan vardı.

Hakan, otağ önünde, at üzerinde, hatunu ve kızlarıyla, elçi kabul ediyor:

Çin gezginlerine göre de, durum aynı idi: Uygur hakanı, yabancı elçileri kendi otağının önünde, kabul ederdi. Ata binmiş olarak, otağın önünde yer alan hakanın akrabaları ile maiyeti, sağ ve solunda sıralanırdı. Bu kabul töreninde, hakanın hatunu ile kızları da, at üzerinde yer alırlardı. Hakan Çin elçisini, kendi sarayında tahtında oturarak, kabul etmişti. Bu nevi askeri törenle kabul edilen elçi, hakanın hatunu ile kızlarının bile, askerî düzenle bu törende yer aldıklarını açık olarak görmüştü.

| « Önceki Sayfa « |