- Çokbilgi.com - https://www.cokbilgi.com -

Büyük Selçuklularda Türbeler

türbe kültürüSilindirik kümbetlerde, bu imkânlar daha sınırlı ve değişmeyen yüzeyler halinde kalır. Abarkûh’ta Kümbet-i Ali’den sonra gelen bu üç Selçuklu kümbetinin de sekizgen plânda olması karakteristiktir.

Dehistan’da Meşhed denilen geniş mezarlık içinde 12. yüzyıl başından ayakta kalan kümbetler sade bir tuğla mimarîsi göstermekle beraber değişik plân şekilleriyle ilgi çeker. Silindirik veya sekizgen biçiminde aşağıdan yukarıya hafifçe daralan bu kümbetler yarım silindir veya dik kenarlı masif kuleler ve sivri kemerli sathi nişlerle çevrilmiş olup, önlerinde alçak bir eyvan biçiminde giriş yerleri vardır.

Son yıllarda Afganistan’da Sar-i Pul (Cüzcan’ın merkezi Anbir) de Büyük Selçuklulardan kalma iki türbe (ziyaret) keşfedilmiştir. Bunlardan birincisi İmam Hurd denilen, Yahya bin Zeyd Türbesi, kare mekân üzerine, kubbeli basit bir yapı olup, önünde dikdörtgen ilâvesi vardır. Dıştan kerpiç kaplı belirsiz bir yapı olan türbenin içindeki çok zengin ştuk süslemeler ve çiçekli kûfî kitabeler şaşırtıcıdır. Mihrap süslemeleri 960 tarihli Nayin Camii‘ni uzaktan hatırlatır. Bu süslemeler ve muhteşem çiçekli kûfî kitabeler, XI. yy. sonlarına girmektedir.

Gaznelilerin kitabelerine uygun bir üslûpları vardır. Mihrap kemerini ve kaidesini çeviren kitabede mimarın adı Mima amele ebu Nasr Mehmed bin Ahmed el hanna el Tirmizi olarak Tirmizli Ahmed adı verilmekte ve mimarın Karahanlı ülkesinden geldiği de böylece anlaşılmış olmaktadır.



Diğer kitabe, duvarların üst kenarını geniş bir kuşak halinde çeviriyor. Allah adı, örgülü yıldızlı ve çeşitli kûfî yazılarla başka benzeri olmayan bir orijinallikte yazılmış olup, bu kitabe, mihrap etrafındakinden daha üstün kalitelidir. Burada Gaznelilerden sonra, X. yy. sonundan en olgun çiçekli kûfî kitabe ile karşılaşmaktayız. Türbenin üstü iç içe kemerler şeklinde değişik tromplar üzerine bir kubbe ile örtülüdür.

Sar-i Pul’un 1 km. kadar batısında bulunan diğer Selçuklu ziyareti İmam Kalan adını taşıyor. Aynı şekilde kerpiç yapı olup kitabeleri ve süslemeleri de oldukça haraptır. Önündeki diktörtgen kısımdan, kubbeli mekâna götüren kemerde Nesih yazı ile bir kitabe vardır. Fakat bu harap kitabede yalnız “Fi Şehri Şahan tis’a…” okunabiliyor.

Burada Neyin Camii’ni ve Zevvare Mescid-i Cuma mihrabını hatırlatan mihrap, ştuk, süslemeleri oldukça haraptır. Burada nesih yazılı kitabe, Selçuklularda görülen en eski örnektir. Gaznelilerde Sultan İbrahim zamanında (1059-99), Gazne abidelerinde kûfî yazı ile birlikte veya ayrı olarak nesih kitabeler vardır. Büyük Selçuklularda ilk defa İsfahan’da Cihil Duhteran minaresinde 1108’de görülür. İmam Kalan kitabesinde 9 rakamını 509 H. olarak kabul edersek bu türbeyi de 1117 tarihlerine koymak lâzım gelir.

Büyük Selçuklular zamanında Horasan bölgesindeki türbelerde sistemli, bir gelişme kendini belli etmektedir. XI. yüzyıl sonuna mal edilebilen Serahs’ta Ebül Fazl ve Mihne’de Ebu Said Türbeleriyle, yine Serahs yakınında 1098 tarihli Yartı Kümbet, Vekil Bazar’da Abdullah İbn Büreyda Türbesi, Astanababa’da Alemberdar Türbesi, Merv’de 12. yüzyıl başından 1112 tarihli Muhammed İbn Zeyd Türbesi bu gelişmenin çeşitli basamaklarını gösterir.

Bunlardan Serahs yakınında bulunan Yartı Kümbet 12×12 m.’ye varan oldukça büyük ölçüde bir yapı olup, Arap Ata Türbesi’nden gelen yonca biçiminde trompları ve zengin mimarî süslemeleriyle dikkati çeker. Duvarlar kademeli nişlerle teşkilâtlandırılmış olup, giriş cephesi (güney), yarım silindirik, arka cephesi ise dik kenarlı köşe kuleleriyle takviyelidir. Buna yakın ölçüde Alemberdar Türbesi (Astanababa’da) tromplu kubbesi, kademeli nişlerle teşkilâtlandırılmış cepheleri ve köşe kubbeleriyle aynı gruba girmektedir.

Daha küçük olmakla beraber, mimarî süslemeleri çok zengin olan Abdullah İbn Büreyda (Car Tak) Türbesi de Vekil Bazar’dadır. Burada Leşker-i Bazar Sarayı’nın kubbelerinden tanıdığımız basamaklı trompların tekrar kullanılması karakteristiktir. Ayrıca cephede ve içeride duvarların üstünde uzanan tuğla veya ştukdan kûfî kitabeler ve tuğla süslemelerle XI. yüzyıl sonundan karakteristik bir yapıdır. İçerde hafif sivri niş kemerlerini çevreleyerek duvarların üst kenarını dolanan iri kûfî kitabe kuşağı damarlı rûmiler ve kıvrık ştuk süsleme halinde çiçekli kûfî kitabelerin erken örneklerinden biridir.

XII. yüzyıl başından Merv’de 1112-13 tarihli Muhammed İbn Zeyd türbesi ise tuğladan harflerle çiçekli kûfî kitabesi ve değişik dizilmiş tuğlalardan (balık sırtı vs.) süslemeleriyle aynı gelişmeyi devam ettirir.

Yine XII. yüzyıl başlarından, Merv’in 28 km. kuzeyinde, bugün kubbesi yıkılmış olan Hüdayi Nazar Evliya Türbesi ise nişli cephesi, iki yanda geniş geometrik bordürleri ve tuğla süslemeleriyle Serahs ve Mihne’deki büyük türbelere bağlanır.

Bugünkü Türkmenistan’ın güneyinde XI. yüzyıl sonundan kalma iki Selçuklu türbesi Karahanlıların ve Gaznelilerin tuğla mimarîsini devam ettirmekle beraber, 10 m. çapını aşan kubbeleriyle oldukça büyük ölçüde yapılardır. Bunlar, Serahs şehrinde Serahs Baba adıyla tanınan Ebul, Fazl ve Mihne şehrinde Ebu Sait Türbeleridir. Serahs’ta Ebül Fazl Türbesi dıştan nişlere bölünmüş çok kalın duvarlar üzerine doğu cephesinde ileri fırlamış portali ile çift kubbeli bir abidedir. Bugün dış kubbesi yıkıldığı için çıplak iç kubbe meydana çıkmış ve dış görüşünü ahenkli nispetleri bozulmuştur. İç taraftan da kalın

duvarlara diktörtgen nişler açılmıştır. Burada daha XI. yüzyıl sonunda ve Selçukluların ilk devrinde çift kubbenin ilk defa ortaya çıkması çok önemli ve ilgi çekici bir yeniliktir.

Mihne’de Ebu Sait Türbesi, aynı şekilde kalın duvarlar üzerine çift kubbeli bir yapı olup, burada sivri kemerli nişler yukarıya alınmış, duvarların alt yarısı bugünkü durumuna göre düz bırakılmıştır. Kubbe sivri kemerli mukarnas dolgulu tromplar üzerine oturmaktadır ki, bunların devamı sonraki yüzyılda Selçuklu camii kubbelerinde daha gelişmiş halde görülmektedir.

Cephe ve portalleriyle kubbeli yapının umumî görünüşü bakımından Karahanlıların Arap Ata Türbesi’yle aradaki benzerlik gözden kaçmaz. Dört duvar üzerine kubbe yapısı olarak Karahanlılarda Özkent türbelerinde devam eden, gelenek onlar kadar zengin süslemeli olmamakla beraber, Büyük Selçuklularda kendini gösteriyor. Bu gelişme, Merv’de Sultan Sencer‘in 1157 tarihli türbesiyle Anadolu dışında Asya’da son sınırına varmıştır denilebilir.

İlk Müslüman Türklerde Kültür ve Sanat «|