Cümlede Vurgulanan Öğe / İfade Nasıl Bulunur?
Tarih: 30 Temmuz 2014 | Bölüm: Dil-Anlatım | Yorumlar: 17 Yorum var.
Daha önce cümlede ve kelimede vurgu nasıl olur, ilgili sayfalarımızda anlatmıştık. Cümlede vurgulanan öğe, kelime ve cümle düzeyinde vurgudan farklı bir konudur. Vurgu temel olarak, “Konuşma, okuma sırasında bir hece veya kelime üzerine diğerlerinden daha farklı olarak yapılan baskı, aksan” (TDK) şeklinde tanımlanmaktadır. Bu konuşma dilinde düşünceyi baskın göstermeyi ifade etmektedir. Bizim cümlede vurgulanan öğe olarak bahsettiğimiz şey ise, cümleyi kuran kişinin en çok önemsediği öğe veya kelimeleri ifade etmektedir.
Cümlede vurgulanan öğeyi bulmak için, öncelikle cümlenin öğeleri belirlenir. Türkçede cümlenin temel öğesi yüklemdir. Bu nedenle cümlenin vurgulanan öğesi, “yükleme en yakın olan” öğedir. Yani yüklem nerede ise, onun hemen yanında bulunan öğe, cümlenin en vurgulu öğesidir. Bu kolay kuralı örnek vererek ifade etmek gerekirse;
“Yarın büyük bir toplantı yapacağız.” cümlesinde –altı çizilerek gruplandırılmış kelimelere göre– öğe dizilişi, “Z.T. – B’siz. N. – Y.” şeklindedir. Bu cümle kurallı bir cümledir ve yüklemi sondadır. Yüklemi sonda olan cümlelerde vurgulanan öğe, yüklemden bir önce gelen öğedir. Yani “büyük bir toplantı” (belirtisiz nesne) bu cümlenin vurgulanan öğesidir. Başka bir örnek gösterecek olursak;
Edebi Akımlar
Tarih: 20 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
Türk ve dünya edebiyatındaki edebi akımlar, özellikle şiirde etkili olmakla birlikte birçok sanat dalını etkisi altına almış bir düşünceden hareketle ortaya çıkmıştır. Genellikle sanatı, estetik algıları veya edebiyatın amacını kapsayan bu düşünceler, aynı düşünceyi benimseyen kişilerin bir hareketi hâline gelmiştir. Önceki oluşumlara bir tepki veya yeni bir çığır açma amacıyla bir araya gelen kişiler, bir edebiyat akımı başlatmışlar ve bazı akımlar binlerce sanatçıyı / edebiyatçıyı etkilemiştir.
Türk edebiyatında, Divan edebiyatı üzerinde etkili olmuş bazı fikir hareketlerinin devamı olarak beliren akımlardan sonra; Cumhuriyet döneminden sonra oluşan ve özellikle halk edebiyatı üzerinde etkili olan edebiyat hareketleri de yaşanmıştır. Dünya edebiyatında yaşanan gelişmeler ile Türk edebiyatındaki edebiyat hareketleri genellikle koşutluk / paralellik göstermektedir. Dünya edebiyatındaki akımlar, kısmen Türk edebiyatındaki akımlarda da etkisini hissettirmektedir.
Aşağıda Türk ve dünya edebiyatını etkileyen belli başlı edebiyat akımları listelenmiştir. Başlıklara dokunarak ilgili akımın özellikleri, temsilcileri ve geliştiği dönem hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Beş Hececiler
Tarih: 20 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
1917’den sonra genç şairler, şiirlerinde Türkçe ve hece ölçüsünün en güzel örneklerini vermişlerdir. Bir kaç yılı kapsayan çok kısa süre içinde ulaşılan bu başarıda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da şiir yazmayı sürdüren ve Beş Hececiler ya da Hecenin Beş Şairi olarak adlandırılan şairlerin etkisi büyüktür. Bir topluluk oluşturmayan, aynı özellikleri taşıdıkları için bu adla adlandırılan şairler “Halit Fahri (Ozansoy) (1891-1971), Enis Behiç (Koryürek) (1892-1949), Orhan Seyfi (Orhon) (1890-1972), Yusuf Ziya (Ortaç) (1895-1967) ve Faruk Nafiz (Çamlıbel) (1898-1973)“dir.
Balkan Savaşı’ndan başlayarak Birinci Dünya Savaşı yılları Türkçe ve hece ölçüsüyle şiir yazma eğilimini güçlendirmiş, Beş Hececi şairlerin kimileri ulusal duyguları kamçılayan şiirler yazarken kimileri de Anadolu’ya yönelmişlerdir. Bu yönelmede genel olarak Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında başlayan Anadolu edebiyatının etkisinden söz edilebilir. Bu şairler arasında değişik yanlarıyla dikkati çekenler Faruk Nafiz ve Enis Behiç’tir.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında adını duyuran Faruk Nafiz aruzdan heceye kolayca geçen şairlendendir. 1915’te yayımlanan ilk şiir kitabı Şarkın Sultanları’nda toplanan şiirleri aruz ölçüsüyle yazılmış olmakla birlikte bir yıl sonra yayımladığı Dinle Neyden’deki bütün şiirleri hece ölçüsüyledir. İki ölçüyü de başarılı olarak kullanan şairin hece ölçüsüne bağlılığı sürekli olmamış, şiirde müziğe önem verişi onu zaman zaman aruz ölçüsüne döndürmüştür. Lirizmin ağır bastığı şiirlerinde aşkla birlikte değişik temalar işlemiş Anadolu’ya olan sevgisini dile getirmiştir. Konuşulan Türkçenin bütün özelliklerinin egemen olduğu şiirlerinde seçtiği temaya uygun bir söyleyiş göze çarpar. Han Duvarları adlı şiiri Anadolu’yu en güzel yansıtan şiirlerden biridir.
Son Dönem Türk Şiiri
Tarih: 20 Temmuz 2014 | Bölüm: Edebi Akımlar | Yorumlar: Yorum yok.
1960’tan sonra İkinci Yeni dışında dikkati çekenler arasında Türkçeye yeni ifade imkânları sağlayanlar bulunmaktadır. Can Yücel (1926-1999), Kıbrıslı Osman Türkay (1927-2001), Talât Sait Halman (d. 1931) –aruzla rubaî denemeleri vardır-, Turan Oflazoğlu (d. 1932), Ahmet Necdet (Sözer) (d. 1933), Özdemir İnce (d. 1936), Hilmi Yavuz (d. 1936), Hüsrev H. Hatemi (d. 1939), Yüksel Pazarkaya (d. 1940) -Almanya’da bulunan yazar hem Türkçe hem Almanca şiir yazmakta ve çeviriler yapmaktadır-, Ataol Behramoğlu (d. 1942), Refik Durbaş (d. 1944), İsmet Özel (d. 1944) kendi yollarında devam etmekte olan şairlerdir.
Kıbrıs’ın sesini hamasî tonda duyurmuş olan Özker Yaşın’dan (d. 1932) farklı olarak Osman Türkay bütün zamanları ve mekânları uzayın sonsuzluğunda yakalamak ister. Şiirdeki sonsuz dağılıp birleşmeler, bol sıfatlı imajist üslûp, şiirinin özelliklerindendir. Sonsuzluk içinde çok somut sahneler, okuyucuyu zapteder. Gülten Akın (d. 1933) Halk edebiyatı geleneğinden başarıyla yararlanmış, eserlerinde kadının savunmasına da ağırlık vermiştir. İlk şiirlerinde kendi duyguları ve duygulanmalarına ağırlık verirken sonraları toplumsal konulara yönelmiştir.
1970’lerden sonra şiirimiz, adlarını daha önce andıklarımıza eklenen çok daha gençlerle (1950 doğumlular) birlikte, bu çizgilerde devam etmektedir Çok açık seçik ifadeden sonra, kapalılık arzusu, hattâ kelimeleri redde kadar giden yeni bir letrizm, anlaşılmazı çözmekten usanınca, vuzuh merakı şiirimizde sırasıyla birbirini takip etmektedir. Günümüz şiirinde geniş bir kitlenin, adı etrafında heyecanla birleştiği bir şair adı zikredemeyeceğim. 1920’lerin memleket şiirleri anlayışını günümüzde de devam ettirenlerin yanında, didaktik, ihtilâlci, dinî, bütünüyle anlamsız veya son derece kaba ve müstehcen yazıları şiir olarak sunanlar bir arada görünmektedir. Bunların dar okuyucu zümreleri vardır.