Söz Varlığının Önemi
(Dil ve Kültür Açısından)
Tarih: 24 Mayıs 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: Yorum yok.
Ulusların kültürel özelliklerini bir ayna gibi yansıtan söz varlığı, bir dilin tarihsel değişmelerine de ışık tutmaktadır. Toplumlar düşünüşlerini, maddi ve manevi tüm değerlerini ifade ettikleri dili millileştirerek oluşturduklarından; dilin ulusal niteliğini gösteren söz varlığını kendilerince şekillendirirler. Uzun yıllar alan bu şekillenme sürecinin sonunda günümüze gelen dillerin anlam, ses ve biçim özelliklerinin tarihsel süreç içerisinde nasıl değişikliklere uğradıklarını ve hangi yabancı dillerle etkileşime girdiklerini söz varlığı incelemeleri ile görebiliriz.
Bir dilin gelişim süreci içinde yazılan metinlerine ait söz varlığı ögeleri incelendiğinde, dile ait belli tarihsel dönemlerin varlığı ortaya çıkacaktır. Dili kullanan ulusların yaşadıkları coğrafyanın değişmesi veya diğer toplumlarla girdikleri siyasal ilişkiler sonucunda dillerinde yaşanan değişmeler, söz varlığı incelemeleri sonucunda belirlenebilir. Bunun sonucunda dil, gelişim gösterdiği belli tarihi dönemlerde izlenmeye başlanır. Türklerin batıya göçleri sonucunda “Doğu Türklüğü” ve “Batı Türklüğü” olarak iki ayrı coğrafyada yaşamaları, söz varlığından takip edilirse Türkçenin “Doğu Türkçesi” ve “Batı Türkçesi” olmak üzere iki ayrı kolda incelenmesinde kendini gösterecektir. Söz varlığı bu yönüyle dili tarihsel olarak incelemeye olanak tanımaktadır.
Sözcüklerin tarihsel dönemlerdeki görünüşlerine bakarak, dildeki bazı seslerin değişme eğilimi gösterdiğini anlayabiliriz. Örneğin Eski Türkçede “kötü” anlamına gelen “yabız” sözcüğü, “yabız > yavız > yavuz” değişmesiyle günümüze gelmiştir. Bu örnekten hareketle Eski Türkçeden sonraki dönemlerde “b>v” değişiminin olduğunu söyleyebiliriz. “eb > ev” veya “sab > sav” sözcüklerinde de bu durum görülmektedir. Böylece söz varlığı, dilin ses değişimlerindeki eğilimini göstermede yardımcı olmaktadır.
Temel Söz Varlığının Önemi
Tarih: 24 Mayıs 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: Yorum yok.
Bir dilin temel söz varlığı, onun çekirdek yapısını oluşturan en önemli ögelerinden oluşmaktadır. Ulusun en temel ihtiyaçlarını karşılayan sözcükler, doğaldır ve önce oluşturularak dilin zenginleşme sürecinde elde ettiği diğer sözcüklerden daha önemli bir yere sahiptir. Temel söz varlığı, toplumun en basit oluş ve durumları ifadesinden başlayın da en soyut ve bilimsel konulardaki düşünceleri açıklamaya kadar tüm anlatım yollarında ihtiyaç duyulan sözcükleri ve söz öbeklerini büyük oranda içermektedir. Bu nedenle temel sözcükler, hem gündelik konuşmalarda hem de bilimsel dilde vazgeçilmezdir.
Verlee’nin yapmış olduğu bir araştırmada, eğitimsiz kimselerin 2000’den biraz çok, eğitim görmüşlerin ise en çok 4000 ya da 5000 sözcük kullanıldığı ileri sürülmektedir. J. E. Pierce’nin araştırmasında da konuşma ve yazı dilinin genellikle aynı sözcükler etrafında döndüğü ve bu sözcüklerin büyük kısmının temel söz varlığı ögeleri olduğu vurgulanmaktadır. Örneğin herhangi bir eğitim düzeyinde bulunan bir Türk, gün içinde “de-” veya “bir” sözcüklerini; “basınç” veya “övgü” sözcükleriyle aynı sıklıkta kullanmamaktadır. Temel söz varlığı, işte bu yönüyle dilin iskeletini oluşturmaktadır.
Türkçenin Söz Varlığının Temel Özellikleri
Tarih: 18 Mayıs 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: Yorum yok.
Türkçenin tarihi gelişim süreci içinde söz varlığında meydana gelen değişiklikleri, Türk dilinin genel nitelikleriyle birlikte yorumladığımızda ortaya çıkan özellikleri –daha ayrıntılı biçimde işlemeden önce– şu maddeler hâlinde sıralayabiliriz:
1. Türkçe çok sistemli bir türetme ve birleştirme gücüne sahip olduğundan, somut ve soyut kavramların ifadesi için söz varlığında birçok sözcük bulundurmaktadır. En eski dönemlerden beri kavramlaştırma, Türkçenin düzenli yapısı sayesinde süregelmiştir.
2. Türklerin çok geniş bir coğrafyada, birçok milletle ilişki kurması Türkçenin de yabancı dillerle etkileşime geçmesine neden olmuştur. Türk dili, genellikle yabancı etkiler karşısında kendini koruyamamış ve bunun sonucunda yerli sözcüklerin yerine yabancı sözcükler kullanılır hâle gelmiştir.
3. Türk dilindeki temel sözcükler, söz varlığında değişmeler yaşanmasına rağmen büyük oranda korunmuş ve bugüne kadar taşınmıştır. Ayrıca temel söz varlığı ögeleri, ses değişikliklerine uğramış hâlleriyle de olsa neredeyse tüm Türk lehçelerinde ortaktır.
Türkiye Türkçesinin Söz Varlığı
Tarih: 14 Mayıs 2014 | Bölüm: Söz Varlığı | Yorumlar: 1 Yorum var.
Eski Türkçenin batı kolunda gelişen ve Oğuz grubuna dâhil olan Türkiye Türkçesi, Türklerin Anadolu’ya göçleriyle birlikte şekillenmeye başlamış, gelişmiş bir Türk lehçesidir. Göktürkçeden günümüze taşınan söz varlığı, binlerce yıllık gelişim süreci içinde bir yandan bazı ögelerini kaybetmiş, bir yandan da yeni türetmeler veya alıntılarla zenginleşmiştir. Ayrıca sözcüklerde bazı ses değişimleri yaşanmış, bazı sözcükler Eski Türkçedeki hâllerinden çok uzaklaşmıştır.
Türkiye Türkçesi, Eski Anadolu Türkçesinin devamı olan Osmanlı Türkçesinin yerine geçmek için İkinci Meşrutiyet’ten sonra oluşmaya başlayan ve Türkçenin güçlü bir yazı diline sahip lehçesidir. Türkiye Türkçesinin söz varlığı, çoğunlukla Türkçe kökenli sözcüklerden oluşmaktadır. Genellikle Arapça, Fransızca, Farsça ve İngilizce kökenli sözcüklerden yapılan alıntılar, belirli dönemlerde artmış veya azalmıştır.
Türkiye Türkçesi, yalnızca söz varlığı açısından değil, Türk dilinin yapısal özelliklerini de yansıtması açısından gelişmiş bir yazı dilidir. İstanbul Türkçesinin temel alındığı yazı dilinde Osmanlıca dönemindeki “terkipler” ortadan kalkmış, sözcük çekimleri Türkçenin genel kurallarına uygun ve ses yapısına uyacak biçimde yapılmıştır. Böylece Türkiye Türkleri, kavramlaştırma gücü yüksek, sözle resim çizilebilecek güçte bir dile sahip olmuşlardır.