Türkçe Karakter Sorunu
Tarih: 8 Ağustos 2012 | Bölüm: Teknoloji | Yorumlar: 8 Yorum var.
Teknoloji dünyasındaki hızlı gelişmeler, dünyadaki bütün uluslara seslenebilmek için farklı dilleri kapsayacak biçimde ilerletilmeye çalışılsa da, diller için “karakter” sorunları tam olarak atlatılmış değil. Dünyanın her yerinde bulunan, yaygın teknolojik aletleri kullanan bireyler, o aletlerin kendilerince –kendi dillerince– kullanılabilmesini istiyorlar. Bir Çinli, her şeyin Çince; bir Türk de her şeyin Türkçe olmasını istiyor. Kuşkusuz doğal olan bu tutum için, araç gereçlerin bütün uluslara seslenebilmesini sağlamak, belli boyutta büyük sıkıntılar oluşturuyor. Fakat gelişen teknoloji sayesinde, bir saate bile onlarca dil eklenebiliyor.
Dünya dilleri içerisinde, çok konuşulan ve önemsenen dillerden biri olan Türkçe de, hâliyle birçok teknolojik alete –genellikle– bir “ek dil” olarak ekleniyor. Bu durumu, emperyalist politikalarına alet edip, kutlu dilimizi hiç sayan ve en küçük dilleri bile o cihazlara eklerken Türkçemizi görmezden gelenler olsa da, Türk dilinin önemini bilen birçok üretici, ürettiği şeylerin dilimizle de kullanılabilmesini sağlıyor. Bilişim gelişmelerinin Abd ve Japonya gibi belli yerlerde odaklanması nedeniyle, diller bütün ürünlerde düşünülemiyor. Bazen üretilenler, sadece üretildiği ülkenin diline uygun olarak sunuluyor. Bunların başka ülkelerde kullanılması da, o dili bilmeyenleri zor duruma düşürüyor. Her ne kadar bu sorunlar kişileri zor duruma düşürse de, şimdilerde birçok teknolojik ürünün en küçük dilleri bile destekleyecek biçimde üretilmesi, zorlukları ortadan kaldırıyor.
Teknolojik aletlerde Türkçe karakter kullanamamanın haricinde bir de “kullanmak istememe” durumu var. Bazen öyle uygulamaları kullanıyoruz ki, “ı, ş, ğ” gibi karakterleri desteklemiyor ve biz onları zorunlu olarak “i, s, g” gibi karakterlere dönüştürerek kullanmaya çalışıyoruz. “Carsiya gidebilmek icin, hepimiz arabaya sigmaya calistik.” gibi berbat bir yazımla işimizi görmeye çalışıyoruz. Fakat bunu “zorunlu” olarak yapıyor, Türkçe karakterleri kullanabileceğimiz uygulamalarda dilimizi özenle kullanmaya çalışıyoruz. Fakat bazıları, sanki dilimizi böyle yıpratmaktan hoşlanırlar gibi Türkçe karakterleri kullanmaktan her ortamda kaçınıyorlar. Msn’de Türkçe karakter kullanmak sorun oluşturmuyorken, çok az insan “ğ” harfini kullanarak ileti oluşturuyor. Veya çeşitli ağ kümelerinde Türkçe karakter kullanmak sorun çıkarmıyorken, birçok kişi soyunu “Turk“, dilini de “Turkce” yapacak kadar kopuyor öz değerlerinden.
Penguenler Uçar mı?
Tarih: 8 Ağustos 2012 | Bölüm: Bilgisaçar | Yorumlar: 18 Yorum var.
Birkaç gün önce televizyonda ve bazı haber sitelerinde penguenlerin uçabildiklerini gösteren görüntüler yayımlandı. Görüntüler çok dikkat etmedikçe bayağı gerçekçi görünüyor. BBC ekibinin Falkland Adaları’nın 1210 km güneyinde çektiği bu görüntüler, görenleri hayrete düşürüyor. Terry Jones’un sunduğu ve BBC’de yayımlanacak olan belgesel için şu açıklama yapıldı: “Bu penguenleri uzun süre görüntülemek isterdik, ancak hava kötüye gitti. Soğuktan korunmak için bir araya gelmelerinin yanı sıra, diğer penguenlerin yapamadığı şekilde uçabilmelerini görmek beklenmedik bir şeydi.”
Hoca Mesud
Tarih: 8 Ağustos 2012 | Bölüm: H | Yorumlar: Yorum yok.
Bu asrın önemli şairlerinden olan Mes’ûd b. Ahmed’in hayatı hakkında fazla bilgimiz yoktur. İsminin Mes’ûd olduğunu Ferheng-nâme-i Sa’dî isimli mesnevisinin “Sebeb-i tercüme sahten ve ta’yîn-i târih” bölümünde zikreden şair, babasının adının Ahmed olduğunu yine bizzat kendisi Süheyl ü Nev-bahâr’mda belirtmektedir. Mes’ûd bin Ahmed’in öğrencilerinden olan Şeyhoğlu, Kenzü’l-küberâ ve Mehekkü’l-ulemâ isimli eserinde onun şiirlerinden alıntı yaparken “Hoca Mes’ûd buyurur”, “Hoca Mes’ûd buyurdı” ve “üstâd Hoca Mes’ûd buyurur” şekillerinde ondan bahseder.
Kâbûs-nâme çevirisinde ise “Hoca Mes’ûd buyurur”, “emlahe’ş-şu’arâ Hoca Mes’ûd buyurur” ve “efsahe’ş-şu’arâ Hoca Mes’ûd buyurur” biçiminde zikredilir. Şeyhoğlu’nun her iki eserinde üstadı Mes’ûd bin Ahmed’e özel bir değer vererek ondan “Hoca” diye bahsetmesi onun ulema sınıfına mensup olduğunu gösterir. Kenzü’l-küberâ’da ise “üstad” diye söz etmesi bu görüşü desteklemektedir. Hoca Mes’ûd’un nereli olduğu, yahut nerede yaşadığı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüş olup, onun Germiyan Beyliği sınırları içerisinde yaşadığı veya doğduğu düşüncesi rağbet görmüştür.
Hoca Mes’ûd‘un eserlerinde vezin ve kafiye kusurları bulunmakla birlikte klâsik nazım tekniğini iyi bilen, klâsik edebiyatın estetik anlayışı içerisinde şiirler yazabilen bir şair olduğu görülmektedir. O tercümenin yaratıcı bir sanat yeteneği gerektirdiği sırrını kavrayan bir sanatkârdır. Türkçeye tercümeler yaparken sadece sözcük ve kavramlar aktarmamış, kendi yaratıcı gücünden birçok ilavede bulunmuştur.
Eflâki
Tarih: 8 Ağustos 2012 | Bölüm: E | Yorumlar: Yorum yok.
Tasavvuf edebiyatının ünlü kişilerinden olan Eflâkî’nin asıl adı Ahmed olup daha çok Eflâkî nisbesiyle tanınmıştır. Büyük bir ihtimalle bir astronomi âliminden ders alıp gözlemle uğraştığı için kendisine Eflâkî nisbesinin verildiği tahmin edilmektedir. Ayrıca Mevlânâ‘nın torunu Ulu Arif Çelebi’ye intisabından dolayı hakkında Arifi nisbesi de kullanılmıştır.
Altınordu Devleti sınırları içerisinde doğan Eflâkî, büyük ihtimalle tahsiline burada başlamış, daha sonra devrin önemli kültür merkezlerinden olan Konya’ya gelerek burada Sirâceddin Mesnevîhan, Abdülmü’min-i Tokadı ve Nizameddîn-i Erzincânî’den ders almıştır. 761/1360’ta ölmüştür.
Menâkıbu’l-ârifîn Eflâkî’nin en önemli eseri olup şeyhi Ulu Arif Çelebi‘nin isteği üzerine otuz altı yılda Farsça olarak kaleme alınmıştır. Özellikle Mevlevîlik tarihi açısından önemli olan eserde, başta Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî olmak üzere diğer Mevlevi büyükleri ve Mevlevi tarikatı hakkında bilgiler verilmektedir. Ayrıca eser Anadolu’nun XII1-XIV yüzyıllardaki dinî, tarihî, sosyal ve kültürel yapısı hakkında önemli bilgileri bünyesinde barındırması bakımından oldukça önemlidir.