İpek Yolunun Tarihçesi
Tarih: 28 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: Yorum yok.
Kağan, “bizzat Maniah’ı ve daha birkaç kişiyi, en iyi dileklerle ve kıymetli ipekten oluşan hediyelerle birlikte bir de mektup vermek zorunda oldukları Roma (Bizans) imparatoruna yolladı. Maniah mektubu aldı ve yola koyuldu. Uzun bir yol katetti, birçok ülkeden geçti… ve nihayet Bizans’a ulaştı, orada Saray’a buyur edildi…”. Maniah’ın, Iustinianus’un halefi Iustinus ile görüşmeleri başarılı geçti ve “böylece Türk halkı Romalılarla dost oldu.”
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların özeti niteliğindeki kısa yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
Sıra kendisine geldiğinde Iustinus, Kağan’a “doğu şehirlerinin strategos’u” olan Kilikyalı Zimarkhos başkanlığında bir heyet yolladı. “Zimarkhos ve yol arkadaşları birçok uzun günler devam eden yolculuktan sonra Soğdluların ülkesine vardılar. Atlardan inerek, oraya gelmiş olan ve ellerindeki demiri satmayı teklif eden Türkleri gördüler…”. Elçilik heyeti daha sonra daha da ileriye, Kağan’ın Altın tepe-Ektepe’deki (Altay) karargâhına yollandılar. Zimarkhos saygıyla karşılandı, hatta kendisine, 20 kişilik yoldaşlarıyla birlikte “Perslere karşı askerî seferde” Kağan’a refakat etmesi teklif edildi; o zaman “Roma elçilik heyetinin” geri kalan “üyelerinin (Harezm’deki) Kholiatların ülkesinde Zimarkhos’un dönmesini beklemeleri gerekiyordu.”
Kağan, seferden önce elçilik üyelerine armağanlar takdim etti; Zimarkhos’a ise “Kırgızlardan esir alınan bir kadını da hediye etti.” Kağan’ın karargâhında tekrar yapılan buluşmanın sonunda Zimarkhos yenice, “Romalılara temayül” teminatını ve Vatana dönmek için izin aldı. Maniah artık ölmüş olduğu için, elçi Tagma başkanlığındaki mütekabil Türk elçilik heyeti onunla birlikte Konstantinopolis’e yollandı. Menandros’un sözlerine göre, Türklere komşu olan kavimlere, Romalı elçilerin geldikleri ve onların Türk elçileriyle birlikte geri dönecekleri haberleri ulaştığında birçok idareci, Kağan’ın, “Roma İmparatorluğu’nu gezip görmek için kendi elçilerini onlarla birlikte yollamağa” izin vermesini rica ettiler. Rica edenler, Kağan’ın, elçilerle gitmek isteyen herkesin isteklerini karşılayamayacağı kadar çoktu. Sonuçta, Zimarkh ile birlikte Türk (daha muhtemel olarak Türk-Soğd) elçilik heyetinden başka sadece Harezm elçileri yollandı.
İpek Yolu’nun Uygarlıkları
Tarih: 27 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: 5 Yorum var.
Daha İpek Yolu tarihinin başlangıç zamanında, İpek Yolu’nun geçtiği yollardan faydalanmanın ölçüsü hakkında, eski yazarların haberleri bile bazı tasavvurlar veriyor. Şöyleki, Çin yıllıkları, Han devrinde Çin’den Batıya “yabancı ülkelere” yılda “5-6 tane zaman zaman da 10’dan fazla elçilik heyeti” hediyelerle yollanıyordu; büyük grupların herbiri bir kaç yüz adamdan, küçüklerin herbiri ise yüzlerce adamdan meydana geliyordu.
İpek Yolu, Çin ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir dizi antik ticaret yoluna verilen addır. İpek Yolu M.Ö. 100 yılından M.S. 1500 yılına kadar gelişmiştir. Yollar doğu Çin ile Akdeniz arasında Orta Asya ve Orta Doğu’nun dağlık ve çöllük topraklarında yaklaşık 8050 km boyunca uzanmıştır.
İpek Yolunun Tarihi
Tarih: 27 Temmuz 2012 | Bölüm: İpek Yolu | Yorumlar: 4 Yorum var.
Büyük İpek Yolu’nun tarihi, Miladın ilk asrından, Eski ve Yeni Dünya arasındaki ticaretin denizler ve okyanuslar üzerinde hâkim olduğu Büyük Coğrafî Keşifler zamanına kadar 1500 yıldan fazla bir zamanı kaplamaktadır. Doğrudan kıtalar arası yol olarak Büyük İpek Yolu’nun bu terkibine uzun bir “erken yollar” dönemi takaddüm ediyordu; bunlar, daha çok, nadir minerallerin (obsidyen, nefrit v.s.) bölgeden bölgeye, bir kabileden veya halktan diğerine verildiği bir nevi dolaylı münasebetler “istikameti” idi.
Aşağıda İpek Yolu’nun tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Bu yazıda anlatılanların özeti niteliğindeki kısa yazımızı okumak için “buraya” dokunabilirsiniz.
“Erken yollar”a, sınırlı sayıda ülkeleri birleştiren mahallî (global olmayan) yollarıda (mesela, Ahemenid Devleti’ndeki “Kral Yolu”, Mısır’dan Kızıl Deniz, İran Körfezi, Hindistan ve Seylan’a giden “Baharat Yolu”, Çin’den Doğu Türkistan ve Orta Asya’ya giden “Batı Yolu” böyle yollardır) eklemek mümkündür.
Eski Dünya’nın pratik olarak bütün (veya hemen hemen bütün) öncü ülkelerini ihata eden yollar sistemi ise, M.S.I. yy.da, Eski Çağ’ın güçlü imparatorluklarının kuvartet’i oluştuğunda ancak “Eski Dünya’nın imparatorluk devri” (bu zamanı tanınmış Sovyet Orta Asya araştırıcısı S.P. Tolstov bu şekilde isimlendiriyor) içerisine girebilirdi (girdi de).
Bu imparatorluklar: Akdeniz ve Avrupa’da, Britanya adalarına kadar Roma; Yakın ve Orta Doğu’da İran; Orta Asya’nın güneyinde, Afganistan’da, Hind-Pakistan yarımadasının kuzeyinde Kuşan Devleti; Uzak-Doğu’da ise Han İmparatorluğu olup bunlar, birbirleriyle sıkı, zaman zaman da karmaşık karşılıklı siyasî, ticarî ve kültürel ilişkilere girdiler. Zaten bildiğimiz gibi, M.S. I-IV. yy.daki bu devirde Büyük İpek Yolu, bütün dört eski imparatorluğu birleştirmiş ve Büyük Okyanus kıyılarından İspanya’daki Roma topraklarına kadar muhtelif ülke ve kültürlerin insanlarına, kendi aralarında doğrudan (“canlı”) münasebetlere girme imkânı vermiştir.
Daha önce söylediğimiz Kan Ying’in Fırat’a ulaşması ve Kırım’ın Çin dilini ve hiyeroglif yazısını bilen bir kişi tarafından ziyaret edilmesi hususuna benzer münasebetler türünden daha birçok delil eklemek de mümkündür: İspanya’da bulunduğu esnada İmparator Augustus’a “Hintlilerin ve İskitlerin elçilerinin”, “İskitlerin ve Sarmatlar’ın”, ayrıca “Hintlilerin, İskitlerin, Baktriyalıların” gelmesi; tahminen M.S. 50 ve 55 yılları arasında, Seylan’a arasıra uğrayan Romalılar ve Roma’ya giden Seylan elçilik heyetleri; M.S. 100 dolaylarında Romalıların Hindî Çin ülkesine girişleri; 166 ve 226 yıllarında Çin’deki hayalî Roma elçilik heyetleri ve, 248 yılında bu ülkede bulunan gerçek bir Roma diplomatik heyeti; ve, Güneydoğu Hindistan’ın Malabar sahilinde Arikamedu’da Roma mamullerinin bulunduğunun arkeologlar tarafından teyidi.
Mısır’daki Memfis’de ve Kızıl Deniz’deki Beyaz Liman’daki Hint toplulukları, ayrıca, İskenderiye’de Eski Dünya’nın muhtelif ülkelerinden gelenlerin bulunduğu hakkındaki haberleri de ekleyelim. Bu son hadiseye, daha önce zikredilen tanınmış orator Dionus Chrisostomos’un, M.S. aşağı yukarı 71-75 yıllarında İskenderiyelilere hitaben ve onun tarafından ifade edilen konuşmalar da şehadet etmektedir:
“İşte, etrafta oturan Hellenleri, İtalyalıları, yalnızca burnumuzun dibindeki Suriye, Lidya ve Kilikya’dan insanları değil, hatta uzak yerlerden gelmiş Etyopyalıları, Arapları; ayrıca Baktriyalıları, İskitleri, Persleri ve burada her defasında sizlerle birlikte bulunan birçok Hintliyi görüyorum.” Chrisostomos’un başka bir konuşmasından, o zaman İskenderiye’nin milletler arası ticaretin merkezi olduğu anlaşılıyor; sadece mallarını değiş-tokuş yapmak için değil, birbirleriyle tanışmak için de tüccarlar orada toplanıyorlardı.
Türkçeden İngilizceye Verinti Sözcükler
Tarih: 27 Temmuz 2012 | Bölüm: Türk Dili | Yorumlar: 1 Yorum var.
1579’dan sonraki dönemde, Türkiye ve İngiltere arasında dostluk ilişkileri kurulmuştur. Türkiye’deki ilk İngiltere elçisi olan William Harnbourn, Türkçe kelimelerin doğrudan İngilizceye nasıl geçirileceği hususunda çalışmalar başlatmıştır. Bu dönemde, pek çok İngiliz tüccarı Türkiye’ye yönelmiştir. Buralarda, İngiliz kolonileri ve Anglikan kiliseleri kurulmuştur. Türkiye’de yaşayan ve çalışan İngilizler, mektup, günlük ve raporlarında Türkiye’nin gümrük, maddi olanakları ve siyasi sistemi hakkında detaylı bilgilere yer vermişlerdir.
İngiliz yazarlar, Doğu kültürüyle ilgili eserlerinde sıkça Türkçe kökenli sözcükler kullanmaya başlamışlardır. Christopher Marlow, Shakespeare, Byron, ve Scott Türkçe kökenli sözcükler kullanan yazarların başında gelmiştir.
19. yy.’da Türkçe kökenli sözcükler, yalnızca gezgin, diplomat ve tüccarların yazılarında ya da etimolojik ve tarihi eserlerde değil, aynı zamanda basında da kullanılmaya başlanmıştır. 1847 yılına gelindiğinde, bu dönemde İstanbul’da yayımlanan iki İngiliz -The Levant Herald and The Levant Times-, yedi Fransız, bir Alman ve 37 Türk gazetesi olduğu görülmektedir.
Türkçe; Türkçe kökenli sözcüklerin İngilizceye doğrudan girmelerinde en büyük hisseye sahip olan dildir. Bu durum, Türkiye’nin İngiltere ile olan sıkı ve yoğun ilişkileriyle açıklanabilir. Buna karşın, İngilizceye farklı Türk kavimlerinden (Azeriler, Tatarlar, Özbekler ve Kazaklar) geçen Türkçe kökenli sözcüklerin sayısı da oldukça fazladır.
1558-59 yılları arasında İngilizler; Hindistan üzerinden İran’a ulaşabilmek için, o dönemde Moskova Devleti’nin elinde bulunan İdil ticaret yolunu kullanma
yı denemişlerdir. 1558 yılında, İngiliz tüccarlarından biri olan Anthony Jenkinson, beraberinde asistanları Richard ve Robert Johnsons ile Rus Çarı IV. Ivan’ın mektupları verilen Tatar bir çevirmen bulunduğu halde, İdil kıyılarına gitmiştir. Bu grup; Kazan, Astragan, Mangışlak yarımadası ile Baku, Buhara ve Semerkant’ı gezmiştir. Jenkinson’dan sonra, pek çok İngiliz gezgini de İdil bölgesini ziyaret etmiştir. 1601 yılında, Sir Anthony Sherly; asistanı William Paris ile birlikte, Hazar Denizi’ne bir gezi düzenlemiştir. 1625’te bu gezi hakkındaki izlenimlerini içeren eserini yayımlamıştır.
1858 yılında Kazakistan’ı gezen Thomas Atkinson’ın gezi kitabı yayımlanmıştır.20 Gezgin, diplomat ve tüccarlardan sonra, birkaç İngiliz istihbarat uzmanı da 19. yy.’da Orta Asya’ya yerleşmiştir. 1824 yılında, Yüzbaşı Connolly ve Albay Stotgardt, Türkistan’a Hintli Müslümanlar kılığında girmekten suçlu bulunarak Hokant’ta idam edilmişlerdir. 20. yy.’ın başlarından itibaren, Modern Kazakistan toprakları üzerindeki tüm bakır, polimetal ve kömür madenleri, Büyük Britanya’dan az sayıda kalifiye işçi getiren İngiliz tüccarlarının eline geçmiştir. İdil bölgesi ile Güney Kafkasya, Orta Asya ve Sibirya’da yaşayan İngilizlerin yazmış olduğu mektup, günlük ve raporlar bugüne dek İngilizcede bilinmeyen ve karşılıkları olmayan kavram ve hususları yansıtan Türkçe kökenli kelimelerle doludur: “astracan, aul, batman, carbuse, jougara, pul, saigak, toman, turquoise (yarı yarıya değerli taş anlamına gelen”) vb.